Almanya sadece ülkesine değil, Avrupa ve Dünya siyasetine damgasını vurmuş şansölyesine veda ediyor: Angela Merkel’e…
2005 yılından itibaren dört kez üst üste Başbakan seçilmeyi başaran Merkel, Almanya’yı daha güçlü bir ülke yaparken bir yandan da toplumsal refahın artmasına aracılık etti. Sadece Almanya’yı değil, kriz içindeki Avrupa Birliği’ni de yönetmeyi başardı. Herkes tarafından ısrarla vurgulanan pragmatizmi 1989’da başlayan uzun siyasi hareketi boyunca ona eşlik etti. Economist son sayısında bir enkaz bıraktı manşetiyle kapaktan gördüğü Merkel’i siyasi yaşamı boyunca da birçok kez kapağına taşımıştı. Hatta onu geçmişte özellikle izlediği mülteci politikası nedeniyle “Vazgeçilmez Avrupalı” olarak bile selamladı. Sola ya da sağa göz kırpan farklı politika seçimleri nedeniyle bukalemuna benzetilen Merkel’in, siyasi rakiplerini sessiz ve derinden hareket ederek bir akrep gibi yok ettiği de iddia edildi.
Ayrılırken hakkında olumlu ve olumsuz birçok analiz yayınlanan Merkel, 7 Haziran 1954’de Hamburg’da doğdu. Lutheryen kilisesinde bir rahip olan babasının 1961’de Berlin Duvarı örülmeden çok önce Berlin’in doğusundaki bir kilisede görevlendirilmesi nedeniyle “komünist” bir ülkede büyüdü, eğitim aldı.
2021’de artık sadece dünyanın en tanınmış politikacılarından biri değil, geçen ay gerçekleştirilen bir uluslararası ankette en saygı duyulan uluslararası politikacılardan biri olmayı da başardı. 26 Eylül’de gerçekleşen Almanya’daki parlamento seçimlerinden sonra siyasete görkemli bir biçimde veda eden Merkel’in göz kamaştıran siyasi serüveni kadar onu hayata hazırlayan adımlarını da anlatmaya başlayabiliriz.
Siyasette çok hızlı adımlar atsa hatta bebekken erken konuşmaya başlasa da beş yaşına kadar yürümekte zorlandığını biliyoruz. Çocukken artistik patinajcı ve balerin olmak isteyen Merkel’in sporla arası iyi olmadı. Odasının duvarlarını donatacak kadar Pop şarkıcısı Chris Doerk hayranıydı. Ama aynı zamanda okulunda çok başarılıydı. Sınıfının en iyisiydi, arkadaşlarının kendisinden kopya çekmesine de izin verirdi. Gençlik yıllarında komünist gençlik organizasyonlarına katıldı. Bir komünist ülkede yaşarken genç yaşından itibaren dini inançlarını, dünya görüşlerini, hislerini ve tutkularını açık etmemeyi ve her koşulda poker suratlı olmayı bilmek zorunda kaldı. Adeta bir makine gibi sürekli hesaplayan, az-öz konuşan ve hissiz görünen hali daha sonra ileride kendisine pek çok defa eleştiri olarak yöneltilse de Merkel’i Merkel yapan ve uzun vadede ona kazandıran özelliklerden biri olduğu söyleniyor.
Politika becerilerinin tohumları Özgür Alman Gençliği grubunda atıldı. Başbakan olduktan sonra gençlik dönemi ile ilgili çok fazla fotoğraf medyada paylaşıldı. Bunlar arasında yer alan çıplaklar kampındaki fotoğrafları çok ses getirdi. Ve kimsenin aklına bu fotoğraflara yayın yasağı koymak gelmedi.
Çocukken kaval çalmayı seven, harçlığını çıkarmak için bir şeyler satan bir kız çocuktu. Üniversite masraflarını çıkarmak için barmaidlik yapmaktan da çekinmedi. İlerde siyasal yaşamına da damgasını vuracak olan mütevazilik, insanlarla kolay ilişki kurma yeteneği hayatının her döneminde ona eşlik etti. 23 yaşında evlendiği ilk eşi ve hep soyadını taşıdığı Ulrich Merkel ile yaşadıkları ev sadece 10 metrekarelik bir odaydı. Banyo ve tuvaletin diğer öğrencilerle paylaşıldığı, bir yatak, iki yazı masası ve bir dolaptan ibaret odaya ayda 10’ar mark kira ödüyorlardı.
Merkel’in çocukluğu, aile ilişkileri kendisi hakkında, ilerde atacağı adımlar ve vereceği kararlar konusunda fikir verecek nitelikte. Mutlu bir çocukluk, güçlü aile bağları… Büyükannesi ve babası Polonya’lı. Merkel de zaten kendisinin dörtte bir Polonya’lı olduğunu söylüyor. Kız kardeşi İrene Kasner terapist, erkek kardeşi Marcus Kasner bir kimyager ve üniversitede öğretim görevlisi. Babasıyla ama özellikle bir öğretmen ve siyasi olarak aktif bir kadın olan annesi ile ilişkisinin çok iyi olduğu belirtiliyor. Annesinin rahatsızlığı döneminde siyaseti bırakıp annesi ile ilgilenecek hatta G20 zirvesinden çıkıp annesinin evine bir doğum günü pastası ile gidecek kadar.
Berlin Duvarı yıkıldığı zaman yaşıtları ellerine geçirdikleri her türden aletle duvarı yıkıyorken neden saunaya gittiği kendisine sorulduğunda verdiği “O gün perşembeydi ve ben perşembe günleri saunaya giderim.” yanıtı onu şansölyeliğe kadar götürecek özeliklerinin ipuçlarını da taşıyordu: Kendinden emin olmak, özgüven, soğukkanlılık, disiplin ve olguları çok yönlü analiz edebilmek.
Merkel kendinden emin: “Sınır açıldıysa, bir daha kapanmasının çok zor olacağını tahmin ettim.” Kasner ailesini tanıyan bir hemşehrisi baba Kasner ve kızı Angela hakkında şöyle diyor: “Rahip Kasner kariyer odaklı bir insandı; kızı da öyleydi…”
1973 yılında üniversitede fizik öğrenimi görmek üzere Leipzig’e taşınıyor. 1986’da kuantum kimyası üzerine doktorasını yapıyor ve dereceyle bitiriyor. Üç yıl sonra Duvar yıkılıyor. Angela Merkel yavaş ve emin adımlarla Batı’ya geçiyor. Halen evli olduğu Joachim Sauer ile 1998’de evleniyor. Ancak tanışıklıkları 1984’e kadar uzanıyor. Bu, Sauer’in de ikinci evliliği, ilk evliliğinden iki oğlu var. Ancak Sauer de Merkel gibi özel hayatını koruyan, röportaj vermeyen, kimya alanında önemli bir akademisyen olarak mesleği haricindeki konularla ilgili basının karşısına çıkmayan biri.
Duvar yıkıldıktan sonra siyasetin son derece önemli bir kulvar haline geldiğini gören Merkel, Günter Nooke’nin kurduğu ve merkez-sağ aktivistlerden oluşan ‘Demokratik Uyanış’ partisine üye oldu. Orada hızla yükseldi. Parti sözcüsü olarak Merkez-sağ partileri ve hareketleri birleştiren bu oluşumda tarafsız ve objektif bir tutum sergileyerek ‘moderatör’ rolü üstlendi ve herkesi memnun edecek orta yollar bulmaya gayret etti.
Merkel siyasete aslında “himaye” altında bir giriş yaptı. Bu onun iktidar basamaklarını çok hızlı tırmanmasına da aracılık etti. 1990 Federal seçimlerinde aday olduğu ülkenin en kuzeyindeki seçim bölgesi Stralsund – Nordvorpommern – Rügen’den milletvekili seçildi. Partisi Helmut Kohl liderliğinde iktidardaydı. Seçilir seçilmez Kadın ve Gençlik Bakanı olarak kabinede yer aldı. 1994 seçimlerinden sonra kabinedeki yeri Çevre ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı’ydı. Merkel, Kohl’ün kanatları altındaydı, siyasi kariyeri boyunca bakanlığa getirdiği en genç siyasetçi Merkel olmuştu, 36 yaşındaydı. Kohl ona, “küçük kızım” diyordu.
Küçük Kızı ise siyasette sadakatin sınırlarını iyi bir satranç oyuncusu olarak çoktan çizmişti: 1998’de CDU’nun seçimi Sosyal Demokratlara kaybetmesi ile muhalefete kanadına geçen Kohl’ün kısa bir süre sonra ‘bağış’ adı altında gizli bir hesaba aktarılan parti fonlarını kendisi ve çevresindekiler için kullandığı ortaya çıktı. CDU tabanında tepkiler büyüdü ancak hiç kimse Kohl’e karşı bayrak açma cesareti gösteremedi. Tam tersine parti içerisinde skandalın üstü örtülmek istendi. İşte tam bu noktada Angela Merkel beklenmeyeni yaparak Frankfurter Allgemeine gazetesinde Kohl’ün içinde bulunduğu durumu tasvip etmediğini belirten bir başyazı kaleme aldı ve resmen Kohl’ü istifaya çağırdı. Halkın farklı kanatlardan siyasetçilerin takdirini toplayan Merkel kısa süre içinde parti genel sekreteri seçildi ancak yine de acele etmeyerek Kohl’ün koltuğuna hemen talip olmadı. Partisinin geçmişiyle de lideri Kohl ile olan tüm ilişkisini kesti. Skandalın kendisine bulaşmasına izin vermedi.
Bu tutumu ilerdeki gerektiği yerde esnek, pragmatist ama her zaman demokrat bir noktada duran muhafazakar siyaset anlayışının da ipuçlarını taşıyor. Nükleer santrallardan vazgeçerken, Almanya’ya mültecileri kabul ederken, Yunanistan ve Euro bölgesi krizleri yaşanırken, ülkeyi Sanayi 4.0 hamlesine taşırken de örnek davranışlar sergiledi. Eşcinsel evliliklere bir yandan hayır derken parlamentodan geçmesinin yolunu da açtı. Almanya’yı AB’nin yöneticisi yaparken dünyadaki ağırlığını artırırken ABD ve Rusya karşısındaki kararlığıyla, uzlaşma sanatının inceliklerini de hep gösterdi. AB içinde onun istemediği neredeyse hiçbir düzenleme yapılamadı, zora düşen ülkeler, bankalar, firmalar çareyi onda aradı. ABD, Rusya ve Çin başta olmak üzere herhangi bir konuda AB ile görüşmek, müzakere etmek veya anlaşmalar yapmak isteyen aktörler önce onunla görüştü.
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu her fırsatta açıklamaktan geri durmadı. Fakat birçok AB üyesi Türkiye’ye karşı sertleşirken onları sakinleştiren hep Merkel Almanya’sı oldu.
Eylül 2005 seçimlerinde yalnızca yüzde 1 farkla Schröder’i geçen Merkel büyük koalisyon hükümeti kurarak Almanya’nın ilk kadın şansölyesi oldu. Merkel şansölye seçildiği gün bir konuşma yaparak yıkılan duvara atıfta bulundu ve şunları söyledi: “Berlin’deki duvar yıkıldığında bu bana inanılmaz fırsatlar ve yeni bir başlangıç sunmuştu. Ben de şimdi bu ülkenin tüm vatandaşlarına benzer fırsatları sunarak ülkeme borcumu ödemek istiyorum.” Almanların ona başta taktığı Mutti (anne) lakabını aşarak güvenilir bir kişi imajı yarattı. Son aylarda yapılan araştırmalara göre Alman halkının en az yarısı bu borcu ödediğini düşünüyor. Almanlar yüzde 40’lara varan oranlarda Merkel’i özleyeceğini söylüyor.
Alman seçmeni için Merkel aynı zamanda sıkı bir futbol hayranı, evde yapacağı yemeği düşünen, Noel’de pişireceği ördeğin hazırlıklarıyla uğraşan, eşine alışveriş listesi hazırlayan, hafta sonunda eşi, iki üvey çocuğu ve torunlarıyla bizzat kendi hazırladığı yemeği yiyen bir başbakan. Berlin’de her zaman gittiği süpermarkette, kasada ve hatta alışveriş arabasını yerine geri götürürken, tarifeli bir uçuşta uçakta karşılaşabileceğiniz kibirden uzak bir siyasetçiydi.
Resmi olmayan basın toplantılarında çok şakacı, gözleri ışıldayan ve tüm odayı kahkahaya boğan biri olduğu konuşulan Merkel için eski Alman Federal Meclisi Üyesi Wolfgang Bosbach şöyle söylüyor: “Rahatladığında çok komik ve esprili biri oluyor. Ama toplumun bunu öğrenmesinden utandığını hissediyorum. Çok iyi bir espri anlayışı var ama kameralar kayda girdikten sonra bunu göremezsiniz.”
Merkel sıkı bir serbest piyasa taraftarı ve özgürlükçü olarak anılırken aynı zamanda sendikal hakların büyük bir savunucusu ve iş verenler ile çalışanların eşit olarak görüldüğü bir sosyal düzenin kurulumunda büyük rol oynamış vicdanını unutmayan bir sağcı olarak da değerlendiriliyor.
Almanya’daki göçmenler/mültecilere karşı “Willkommenskultur” (Hoşgeldin kültürü) ve Müslümanlar için ortaya koyduğu kapsayıcı politikalar ve yerleşik kanaatlere karşı çıkan tutumunu şu güzel örnek net bir biçimde ortaya koyuyor: Aynı kabinede yer aldığı CSU’dan İçişleri Bakanı Horst Seehofer’in “İslam Almanya’ya ait değildir” açıklamasına tam tersi bir yanıt verebilmiş ve “İslam Almanya’ya aittir” demişti.
Herkesin üzerinde hem fikir olduğu konulardan biri de şu: Gücü siyasetin hizmetinde kullanmasını bilen bir kadın politikacı olarak, hiçbir kişi, grup ya da kesime bir çıkar sağlamadı. İsmi istikrar ile özdeşleşti. Merkel ismi birçokları için ılımlılık, sağduyu, uzlaşma, soğukkanlılık, ciddiyet, mütevazilik anlamına gelirken kimileri için risk almaktan kaçmak, kemer sıkma, duygusuzluk, hayal gücü eksikliği ve statükoculuk anlamına geldi. Ama merkez sağı özellikle “Andenpakt” olarak adlandırılan bir yaşlı erkekler kulübü Hıristiyan Demokrat Birlik’in (CDU) başında büyük bir değişimi de sağladı, partisini kadınlara daha çok açtı adeta yeni yüzyıla hazırladı. O bir söyleşisinde açıkça şöyle dedi: “Ben bir feministim. Hepimiz feminist olmalıyız.”
Almanya’nın cam tavanı yıkmış ilk kadın Şansölyesi Angela Merkel, 4 kez üst üste kazandığı Başbakanlığın ardından partisinin Sosyal Demokratlara (SPD) az bir farkla kaybettiği son seçimle Şansölyeliğe hüzünlü bir biçimde veda ediyor.
Bu sonuç Hıristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin en ağır yenilgisi. Ancak çelişkili de görünse belki de yeniden bakacakları yer artık belli: Angela Merkel siyasal serüveni… “Zamanın ruhunu” kavrayan, her şeye rağmen popülizmi, hamaseti reddeden ılımlı, rasyonel, demokrat bir duruş.
Ne İstediğini Bilen Kararlı Bir Stil: Renkli Ceketler
Merkel yıllardır giyim tarzını hiç değiştirmedi. Yurtiçi ve yurtdışı temaslarında hep pantolon ceket takımlarıyla görüyoruz. Genelde siyah pantolonu tercih edip, üzerine maviden, fuşyaya, sarıdan yeşile adeta renk kataloğundaki tüm renkleri kullandığı renkli ceketleri ile tanınıyor.
Üç ya da dört düğmeli, vatkalı, bele oturan, önünde iki cebi ya da göğsünde tek cebi olan artık ikonikleşen renkli ceketleri Alman tasarımcı Bettina Schoenbach tarafından özel olarak hazırlanıyor. Ceketlerin fiyatının kumaşına göre yaklaşık 1500 Euro olduğu söyleniyor. Özel davetler için de yine bir Alman modacı olan Anna von Griesheim’i tercih ediyor. Yurtiçi toplantılarında daha sakin tonları seçerken, uluslararası önemli toplantılarda canlı tonları tercih ediyor.
Merkel’in saç tasarımı da geçtiğimiz Kasım ayında hayatını kaybeden Berlinli ünlü kuaför Udo Walz’a ait. Eskiden sönük ve basık saç modeli ile çok tepki alan Merkel, 2003 yılından beri Walz’ın hacimli bob kesimi sayesinde saç stili ile beğeni topluyor.
Kaynaklar: Deutche Welle, BBC Türkçe, Euronews, The Guardian, T24, Hürriyet haber siteleri, New Statesman, The Economist dergilerinden haber ve yorum yazıları.