Site icon Türkiye'nin Yeni Kadın Moda Dergisi – NYXmag

Bilim Virüsü ile Bilimin, Merakın ve Sorgulamanın Bulaşmasını İstiyorum

PAYLAŞ

Şule Yücebıyık / İletişimci / Sosyal Girişimci – Bilim Virüsü & Science of Impact GmbH Kurucusu

Röportaj: Burçin Ölmez Türk /burcin.olmezturk@nyxmag.com

Gazetecilik tutkusunun peşinden giden Şule Yücebıyık, İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okurken TRT İstanbul Haber Merkezi’nde başladığı kariyerini, Yeni Yüzyıl ve Milliyet gazetelerinde muhabir, editör ve köşe yazarı olarak sürdürdü.

Ardından iletişim sektörüne geçerek Hill & Knowlton PR Ajansı’nda Başkan Yardımcılığı, Borusan Grubu’nda ise 12 yıl Kurumsal İletişim Direktörlüğü yaptı. Türkiye’nin en büyük iletişim ağı olan Kurumsal İletişimciler Derneği’nin kurucularından biri olarak KİD Akademi’yi hayata geçirdi ve yüzlerce iletişimciye ilham verdi.

Eşitlik ve kapsayıcılığın savunucusu olan Yücebıyık, #SevgiDildeBaşlar hareketi ve Annemin İşi Benim Geleceğim projeleriyle ulusal ve uluslararası ödüller kazandı.

2018’de gençlere bilim sevgisi kazandırmak amacıyla Bilim Virüsü sosyal girişimini kurdu; girişim kısa sürede Avrupa’ya açıldı ve onu “Avrupa’nın En Etkili 100 Kadın Sosyal Girişimcisi” arasına taşıdı.

İletişimin, bilimin ve toplumsal dönüşümün gücünü birleştirerek geleceğe umutla yön veren isimlerden biri olan Şule Yücebıyık ile ilham veren projelerini konuştuk.

Gazetecilikten iletişime, oradan sosyal girişimciliğe giden bir kariyer hattınız var. Bu geçiş sürecinde kimlik çatışmaları yaşadınız mı?

Kesinlikle. Çünkü her geçiş, kendine ait bir “yeniden tanımlama” ve yeniden inşa süreci. Gazetecilik, bana gerçeği aramayı, sorgulamayı ve anlamayı öğretti. Kurumsal iletişim ise o gerçeği nasıl anlatacağımı, nasıl etki yaratabileceğimi. Sosyal girişimcilik ise elimdeki gerçeklerin ışığında toplumsal dönüşüm için harekete geçmemi sağladı.

Zaman zaman, özellikle kurumsal hayatta, “anlatmak ile yapmak” arasında bir çelişki yaşadım. Ama Bilim Virüsü’yle birlikte kelimelerin ötesine geçip, eylemin gücünü fark ettim. Bugün geriye baktığımda, bu üç alanın da birbiriyle çatışmadığını, aksine birbirini tamamladığını görüyorum: gazeteci tarafım hala merak ediyor, iletişimci tarafım hala anlatıyor, sosyal girişimci tarafım ise harekete geçiyor.

Bilim Virüsü fikri nasıl ortaya çıktı?

Oğlumun lise giriş sınavları döneminde yaşadığı stresle başladı aslında. Eğitim sisteminin çocukların merakını, yaratıcılığını ve hayal gücünü törpülediğini fark ettim. “Bilim neden bu kadar uzak, neden çocuklar bundan korkuyor ya da bilimi sadece laboratuvarlarda icra edilen sıkıcı ve asosyal bir iş sanıyorlar” sorularının peşine düştüm.

Bilimi evrenin dili olarak kavramayan bir zihnin yaşam algısının eksik kalacağına inanıyorum. 21’inci yüzyılın çoklu krizlerinin, devasa sorunlarının ancak bilimsel düşünceyle sorgulayan zihinler tarafından üstesinden gelinebileceğine inanıyorum.

Bu sorudan “Bilim Virüsü” doğdu. Çünkü virüsler bulaşır. Ben de bilimin, merakın ve sorgulamanın bulaşmasını istedim. Amacım, gençlere ezber değil, “öğrenmeyi öğrenme” becerisi kazandırmaktı. Bugün on binlerce gencin içinde o virüsün yaşadığını bilmek, en büyük motivasyonum.

Türkiye’de sosyal girişimciliği nasıl değerlendirirsiniz?

Türkiye’de sosyal girişimcilik hala genç bir ekosistem. Ancak son yıllarda ciddi bir bilinç artışı var. Gençler artık “ya para kazanayım ya iyi bir şey yapayım” ikilemine sıkışmıyor. İkisini birden yapmak istiyorlar.

Evet, zorlu bir yolculuk özellikle de finansman, ölçümleme, görünürlük açısından ciddi yapısal sorunları var. Ülkenin ekonomik konjoktürüne bağımlı. Yine de umutluyum. Çünkü bu alanda çalışan her yeni kişi, toplumsal dönüşümün parçası oluyor. Ve Türkiye gibi eğitimden, göçe, eşitlikten, iklim krizine dek devasa sorunlarla dolu bir ülkede sosyal girişimcilik bir lüks değil, bir zorunluluk.

#SevgiDildeBaşlar ve #AdınıKoy gibi toplumsal cinsiyet eşitliği kampanyalarınız büyük ses getirdi. Bu tür bir kampanya tasarım sürecinde en zorlayıcı etkenler nelerdi ve nasıl aşıldı?

En zor kısmı, insanların önyargılarını aşmak. Toplumsal cinsiyet eşitliği hâlâ birçok kişide savunma refleksi yaratıyor. Bu yüzden doğrudan “öğretmek” yerine, kalbe dokunan bir dil kurmak gerekiyordu.

#SevgiDildeBaşlar’da kelimelerin gücünü, #AdınıKoy’da ise görünmeyeni görünür kılmayı seçtik. Kampanyaları sadece bir iletişim projesi değil, toplumsal bir diyalog olarak gördük. Gerçek değişim, empatiyle başlıyor.

Avrupa’nın en iyi 100 sosyal girişimcisinden biri seçildiniz. Bu başarının arkasında hangi zorluklar vardı ve nasıl aştınız?

Her şeyden önce, bu başarı tek başına benim değil; birlikte yürüdüğüm yüzlerce genç, eğitmen ve destekçinindi. Ama kolay olmadı. Kurumsal dünyadan çıkıp sıfırdan bir şey kurmak; istikrarsızlık, finansal belirsizlik ve bazen yalnızlık demekti. “Yapabilir miyim?” sorusunu defalarca sordum kendime. Ama sonra hep o iç ses kazandı: “Denemeden bilemezsin.” Bugün o ses, Bilim Virüsü’nün DNA’sında yaşıyor.

Umudunuzu ve motivasyonunuzu nasıl canlı tutuyorsunuz?

Umudumu gençlerden alıyorum. Onların soruları, merakı, ışıltısı beni sürekli yeniden başlatıyor. Bir de kendi içimdeki meraklı çocuğu hiç büyütmedim ☺ Onun keşfetme ihtiyacına sahip çıktım ve oyun alanını hep açık tuttum. Zor günlerde ise şunu hatırlatıyorum kendime: Umutsuzluk bir lükstür. Bu ülkenin çocukları için çalışıyorsan, o lüks sana yasak.

Bilim Virüsü ile ilgili hayalleriniz nelerdir?

Hayalim, Bilim Virüsü’nün sadece Türkiye’de değil, dünyanın farklı noktalarında gençlerin yaşamına dokunan bir öğrenme ekosistemi haline gelmesi. “Geleceği yeniliyoruz” diyebilmek için önce düşünme biçimini yenilememiz gerekiyor.Bilim Virüsü bu dönüşümün katalizörü olsun istiyorum: gençleri sadece iş dünyasına değil, geleceğe ve hayata hazırlayan bir yapı.

Geleceğin iletişimcisi nasıl olmalı? 10-15 yıl sonra iletişim dünyasında en çok hangi özellikler aranacak?

Geleceğin iletişimcisi; sadece konuşan değil, dinleyen olacak. Teknolojiyi anlayacak ama insandan kopmayacak. Yapay zekayla çalışacak ama sezgilerini kaybetmeyecek. Veriyle düşünecek ama hikayeyle anlatacak. İletişim artık sadece bir meslek değil, bir bilinç biçimi. Geleceğin iletişimcisi, sayıların değil gerçek etkinin önemini bilen, anlam yaratan kişilerden olacak.

Sizi etkileyen kitap ve film önerilerinizi alabilir miyiz?

Kitaplar: Viktor Frankl – İnsanın Anlam Arayışı, Yuval Harari – 21. Yüzyıl İçin 21 Ders, Byung-Chul Han – Yorgunluk Toplumu ve tüm kitapları, Albert Camus – Veba, Herman Hesse- Sidharta

Filmler: The Great Beauty, The Pursuit of Happyness, Her, The Truman Show

Hepsi bir şekilde insanın anlam arayışına, sistemle çatışmasına ve kendini bulma yolculuğuna dokunuyor.

Gençlere ilham vermek adına, onlara ne söylemek istersiniz?

Sistemin seni tanımlamasına izin verme. Kendini sürekli yeniden tanımla.

Doğru yanıtın değil doğru sorunun peşinde ol. 

Gerçek başarı, alkışlarla değil, beğenilerle değil değerlerinle örtüşen bir yaşamla ve iç huzurla ölçülür.

Dünyayı değiştirmek büyük adımlarla değil, küçük ama bilinçli seçimlerle başlar.

PAYLAŞ
Exit mobile version