Vizesiz Avrupa’yı düşlerken, Schengen vizesi almak bile Türk vatandaşları için ciddi düzeyde zorlaştı. AB yetkilileri, vize engeli dile getirildiğinde, vize verme istatistiklerini önümüze koyar, başvuruları %95 oranında karşıladıklarını, reddedilenlerin istisna olduğunu söylerlerdi.
Ancak artık istisna değil 2014 yılında yüzde 4 olan Schengen retleri yüzde 300 arttı, yüzde 12,7’y e geldi. Bu konuda oran gittikçe artmaya devam ediyor. Bunun üzerine Türkiye hızla durumu Avrupa Birliği’ne yansıtmaya karar verdi. Yaşanan vize sorunlarına ilişkin hazırladığı raporu, Temmuz ayında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne sundu.
Hemen her yaş ve meslek grubundan yurttaşlarımız çok uzun zamandır, hem ücret hem de büyük bir bürokr asi ile boğuşuyorlar. Her ülke aynı vizeyi vermesine rağmen farklı belgeler isteyebiliyor. Çoğu anlamsız olabildiği gibi sunulan bilgilerin kullanımı insan haklarını, özel ve aile hayatına saygı hakkını, seyahat özgürlüğü hakkını ihlal edebilecek düzeyde olabiliyor.
Bu çerçevede kaygılarını bir rapor haline getiren Türkiye, Temmuz ayının ilk haftasında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne, (AKPM) “Schengen Bilgi Sisteminin Avrupa Konseyi Üye Devletleri Tarafından Siyasi Güdümlü Bir Yaptırım Olarak Kötüye Kullanılması” raporunu sundu. Görüşmeleri bu ay Strazburg’da yapıldı. Türkiye’nin sunduğu rapor, komisyonda kabul edildi.
Raporun doğrudan bir yaptırımı olmasa da şöyle önemli bir yanı var: Genel Kurul’a sunularak üye ülkeler için tavsiye kararı niteliği kazanacak.
Türkiye’nin Schengen ülkelerinden vize sorunları ile ilgili saptama ve talepleri:
• İstenen bilgilerde ortak bir standart saptanmalı,
• Sistemdeki bilgilerin kullanımı yurttaşlarımızın insan hakları, özel ve aile hayatına saygı kapsamında olmalı,
• Schengen Bilgi Sistemi’ne girilen verilerin kontrol edilmesi, bu bilgilerin birey aleyhine siyasi saikle kullanılmaması,
• Şeffaflık ve yeterli izleme-doğrulama mekanizmalarının uygulanması,
• Kültürel, sosyal ve bilimsel faaliyetlere katılmayı engelleyen uygulamaların durdurulması,
• İş insanlarının ve ticari faaliyette bulunmak isteyenlerin de ulaşım ve konaklama sunduğu halde sorun yaşaması engellenmeli,
• Gereksiz ve çok fazla belge talep edilmemeli,
• Vize ücretlerinin yüksekliğine son verilmeli,
• Tek girişli ve kısa süreli vize basılmamalı,
• Vize gitme amacı ortadan kalktıktan sonra basılmayacak şekilde tarihlere özen gösterilmeli, yüz yüze başvuru zorunluluğu çok gerekmedikçe talep edilmemeli.
Seyahat özgürlüğünün temel bir insan hakkı olduğunu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 13’üncü maddesinde yer aldığını sıklıkla vurguluyoruz. Dünyanın, ülkemizin ve özellikle Avrupa’nın büyük göç
ve mülteci sorunlarıyla boğuştuğu, vize konusunda özgürlükçü adımlar atılmasının neredeyse imkansız
olduğu bir dönemdeyiz. Düzensiz göç, bütün ülkeler için ciddi sosyal, siyasi ve güvenlik sorunları başta olmak üzere birçok başlıkta önemli potansiyel tehdit ve sorunlar barındırıyor.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına AB’nin uzun yıllardır söz verdiği vize kolaylıkları, hatta “Vizesiz Avrupa” sözü hep çeşitli siyasal gerekçelerle ya pazarlık konusu yapıldı ya da yok sayıldı. Artık vizenin bile insani olmayan adeta caydırmak için işkenceye dönüşen koşullarla verilmesi ne insan haklarına ne uluslararası hukuka, ne de birlikte imzaladığımız “AB üyelik süreci”ne dayalı anlaşmalara uygundur. Mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.
Artık sosyal medyada uçağına bir gün kala veya seyahat tarihinden bir hafta sonra onaylanan, akademisyen, iş insanı, eğitim veya turizm amaçlı seyahat eden tüm yurttaşlarımızın artan şikayet ve sorunlarına bir son verilmesi gerekiyor.
Türkiye’nin AKPM’ne sunduğu raporun bir an önce değerlendirilmesi ve haklı taleplerinin karşılanmasının takipçisi olacağız. Seyahat Özgürlüğü Gönüllüleri olarak bu konuda süreci yakından izleyeceğiz, sosyal medya hesaplarımızdan da sizlere duyuracağız.
*Hürriyet Gazetesi, Nuray Babacan’ın haberinden (05.Temmuz.2022) yararlanılmıştır.