“Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir,
fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı.”
Elie Wiesel
Köylüler ormanlarına sahip çıkıyor.
Yaşadığı yerdeki suya, ağaca, kuşa sahip çıkıyor, toprağına, oksijenine, kurduna, kuzusuna…
Sadece yaşam alanına sahip çıkmıyor, yurduna, geleceğine, çocuklarına bırakacağı yeşil mirasa sahip çıkıyor. Onlar için değil sadece üstelik, hepimizin geleceği için…
Hepimiz, bu dünyada yaşayan her insan, canlı için yapıyor bu mücadeleyi, sürdürülebilir bir hayata sahip çıkıyor.
Doğru, mesele sadece ağaç değil, ağaçtan çok daha fazlası.
Bugün o ağacı elinden almaya çalışana direnmezse, yarın enerji diyerek, ihracat diyerek, vatanı çalarken vatan, millet diyerek, yerli ve milli sloganları atarak daha fazlasının başına geleceğini biliyor.
İşte insanlardaki bu bilinç, hukuksuz biçimde, adil olmayan yollarla, kılıfına uydurularak üstüne gelenlere dur demeyi “doğal” olarak sağlıyor. Keyfi değil, bilinçli olarak insanlar bu hayati konuda seslerini yükseltiyorlar.
Mesele ağaç değil, aynı zamanda bu bilince sahip çıkmak…
İşte bu nedenle meseleyi ısrarla, yerli ve milli olana, Türkiye’nin enerji , madencilik politikalarına, turizm yatırımlarına, dış güçlerin oyunlarına indirgeyenlerin, toplumun geniş kesimlerinin beynini böyle yıkamaya çalışanların, Türkiye’yi değil bir avuç şirketi ve sahiplerini zengin etmeye çalıştığını da gözler önüne sermek gerekiyor.
Yaşananlar, uzun zamandır iktidar tarafından bir propaganda savaşına dönüştürüldü. Köylünün önüne jandarmayla dikilen devlet, aslında yöre halkı ve millet için dikilmediğini örtmeye, tartışmayı marjinal grupların şımarıklığı, Türkiye’nin gelişmesini istemeyen güçlerin provakasyonu gibi sunmak istiyor. Gerçeği çarpıtmak, kendisine oy veren kitlelere yönelik algı manipülasyonu yapmaya çalışıyor.
Doğasına, yurduna sahip çıkma bilinci oluşmasın, yaygınlaşmasın, doğa için mücadelenin insan için mücadele olduğu kavranmasın isteniyor. Her yerde…
Sadece Akbelen’de değil, Gezi’de, Kaz dağlarında, Cerattepe’de, Karadenizin yaylalarında, derelerinde her yerde.
Ne için, kimin için neden vazgeçtiğimizi, hangi bahanelerle, ekonomik çıkarlarla, politik hırs ve beklentilerle doğamızı geri döndürülemez bir yola soktuğumuzu ifşa etmek zorundayız.
Evet, meselenin sadece ağaç olmadığını tüm topluma deşifre etmek için, Akbelen için direnenlerle birlikte mücadele etmeliyiz.
Marjinal diye küçümsenenlerle dayanışma içinde olmak, mümkünse “orada olmak”, ellerinden ormanlarını, derelerini, tarım alanlarını almaya çalışan şirketlere karşı “köylüler” ve çevrecilerle birlikte mücadele etmek zorundayız.
Her türlü engele, şiddete rağmen, Akbelen Ormanı’nda Limak Holding ve IC Holding’in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen, Yeniköy-Kemerköy Termik Santralı’nın kömür sahasını genişletmek için, 24 Temmuz’da başlayan kesime karşı gerçekleştirilen direnişe destek her geçen gün büyüyor.
Bu mücadeleyi “kriminalize” etmek, sanki ülkenin enerji kaynaklarının kullanılması engellenmeye çalışılıyormuş, bir suç işleniyormuş gibi sunmaya çalışmanın bir “politik algı oyunu” olduğunu da göstermek, halkı uyandırmak zorundayız. Evet, mesele sadece ağaç değil.
Yurt sevgimizi, doğamıza sahip çıkışımızı, temelsiz, ucuz bir milliyetçilikle, içi boş “yerli ve milli” söylemleriyle sorgulanmasına izin vermemeliyiz. İktidarın ve ondan beslenenlerin, sadece Akbelen’de değil ülkenin her yerindeki asırlık binlerce ağaç kıyımını, tekrar ve tekrar her mecrada deşifre etmeliyiz.
TBMM’de toplananların, milletin vekillerinin birinci görevi budur, kıyımı, çıkar ilişkileri/odaklarını, yandaş medya ile dört bir koldan sürdürülen karşı propaganda ve iletişim taktiklerini halka teşhir etmek…
Evet, mesele elbette sadece ağaç değil!
Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, işçisinden köylüsüne, öğrencisine, akademisyenine, sendikacısına, çiftçisine kadar her ferdinin tüm zulme, şiddete rağmen, yurduna, geleceğine, insanlığın ortak mirasına, doğasına sahip çıkma meselesidir.
Halk, doğayı yok eden politikalarınıza itiraz ediyor, hayır diyor.
Akbelen ormanlarında bugün yaşanan tam da budur.