Ülkemizde hayvan hakları ile ilgili yaşanan tüm ihtilaflara ilişkin yaptırımlar ve diğer hukuki düzenlemeler 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda düzenlenmiştir. Fakat yapılan bu düzenleme günümüzdeki hayvanlara uygulanan şiddeti önlememekte, bir nebze olsun azaltmamaktadır. Çünkü bu düzenlemelerle verilen yaptırımlar sadece adli para cezası olarak uygulanmakta, hayvanlara uygulanan şiddete ilişkin caydırıcı bir etki yaratmamaktadır.
Av. Elvan KILIÇ kanun tasarısı konusunda kamuoyunun endişelerini dile getirdi.
Hayvanlara ilişkin ülkemizde her ne kadar 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu bilinse de aslında birçok yasa düzenlemesi mevcuttur. Fakat bu düzenlemeler genel kanunlarda madde hükmü olarak yer almaktadır. Bunlardan bahsedilecek olursa Türk Ceza Kanunu’nun 151. 181. ve 182. Maddeleri, Anayasa’nın 56. ve 169. Maddeleri, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na istinaden çıkarılan Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği’dir. Ayrıca ulusal düzenlemelerin yanı sıra uluslararası düzenlemelere bakıldığında 15.10.1978 tarihinde Paris’te Unesco Merkezinde kabul edilen Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ve 13.11.1987 tarihinde kabul edilen Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin örnek teşkil ettiği görülecektir.
Ne yazık ki ülkemizde hayvanlara yönelik şiddet oldukça artmış, hayvanlar insanların oyuncağı haline gelmiştir. Hayvanların bir “mal” değil de bir “can” olduğunu sürekli vurgulayan düzenlemelerin olmaması ve bu durumun hiçbir şekilde değişmemesi, her gün hayvanların eziyet ve işkence görmesine, can çekişerek ölmesine sebebiyet vermektedir. Cumhurbaşkanlığında yapılacak Merkezi Yönetim Kurulu Toplantısında, hayvan hakları yasasında birtakım değişikliklerin yapılması beklenmektedir. Bunlara örnek verilecek olursa;
- Sahipli hayvanlara veteriner gözetiminde çip takılması,
- Çip takılan sahipli hayvanın sahibi tarafından terk edilmesi durumunda para cezası verilmesi,
- Sağlıksız pet-shopların kapatılması,
- Şikâyet olması durumunda cumhuriyet savcılıklarına re’sen soruşturma izni verilmesi,
- Hayvanlara işkence ederek öldürenle 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası, eziyet edenlere ise 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesi ve bu cezaların ertelenmemesi,
- Cinsi tükenen ve kasten bir canlının cinsinin tüketilmesine sebebiyet veren kişi hakkında 2 yıldan 5 yıla kadar, hayvan dövüştüren kişi hakkında ise 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilmesi,
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sokak hayvanlarının kısırlaştırılmasında sorumlu tutulması ve kısırlaştırılmaların bakanlık denetiminde belediyeler tarafından yapılması,
gibi gündem maddelerinin yapılacak olan toplantıda görüşülmesi beklenmektedir. Her ne kadar çip takılmak suretiyle hayvanlara bir kimlik verilmesi hedeflense de çip takılmayan sokak hayvanlarının akıbetinin ne olacağı ile ilgili bir düzenleme mevcut değildir. Zira kişi sadece sahip olduğu evcil hayvan için sorumlu olacağından sokak hayvanlarının sorumluluğunun kimin tarafından alınması noktasında birtakım belirsizlikler görülmektedir. Çip takılmayan sokak hayvanlarının uyutulması gibi bir uygulama söz konusu olması durumunda bu durumun sokak hayvanının “yaşam hakkını” keyfi olarak ihlal edeceği ve birçok hayvansever sivil toplum kuruluşlarını ayağa kaldıracağı bir gerçektir. Bu sebeple hayvanlara çip takılması ile ilgili durumun düzenlemelerle netleşmesi gerekmektedir.
Bunun yanı sıra hayvanların, doğanın bir parçası ve vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirtmek gerekir. Sağlıklı ve dengeli bir çevre ancak, hayvanların varlıklarının kabul edildiği ve yaşam sürdürdükleri bir ortamda sağlanabilir. Eğer, hayvanlar bulundukları ortamda şiddet görürlerse yapılan bu yeni düzenleme ile hayvanların bir mal değil de bir “can” olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Böylece, hayvana işkence ve eziyet eden kimselerin ceza alması hedeflenerek hayvanların bir “can” olarak betimleneceği aşikardır. Ancak ülkemizde kanunlar ve uygulama arasında sürekli bir paradoks yaşanmaktadır. Düzenlemeler denetlenmediği ve düzenlemelerle getirilen yaptırımların uygulanmadığı müddetçe hayvanların ülkemizde bir “can” olarak görülmeyeceği kesindir. Bu nedenle, yukarıda belirtilen düzenlemelerin yine tespit edilecek Bakanlıklar çerçevesinde denetlenmesi ve savcılık makamlarının hayvana şiddet konusunda daha çok soruşturma yapmaları ve yargıya taşımaları, ülkemizdeki hayvana olan şiddetin önlenmesi için elzemdir.