Yaz güneşinin kendini iyice hissettirdiği sıcak bir ayından “Hayata Dair” köşemdeki ilk yazımla sizlere merhaba diyorum.
Başlama enerjisine inanırım. Temmuz, bana yenilikler için güçlü bir enerji veren yılın tam ortası saydığım bir aydır. Çocuklarımızla birlikte neredeyse tüm ailecek hazırlandığımız , sınavlardan sonra okulların kapandığı, “yaza merhaba” partilerinin yapıldığı, yılın ilk yarısının bitirilip geri kalanı için değerlendirme ve planların yapıldığı bir ay Temmuz ayı. Sanki tüm yılın koşturmasına mola verilip derin bir nefes alarak sırtımızı yasladığımız, “vay be ne koşturmaydı” dedirten bir dönem gibi. Hem başlatan hem de sorgulatan bir ay. Sizce de öyle değil mi?
Günümüz modern hayatta, çoğumuz için havanın ısındığı sıcak yaz ayları yeni ve zorlu başlangıçlar için pek de destekleyici gelmez. Sakin ve rölantide olmaya meyilliyizdir. Havanın sıcaklığı zorunlu olarak bizi rehavete götürür. Daha sakin, daha az çaba ve daha az hareket etmeye yatkınızdır. Böyle zamanları da verimli hale getirmek ve kendimiz için fayda sağlayacak harika yöntemlerin var! Neler mi? Hadi biraz detaylandıralım. Yanınıza kağıt kalem almanızı tavsiye ederim. Hazırsak okumaya devam…
Bir şeylere karar verip bir türlü harekete geçemediğimiz ya da harekete geçsek de sürdürüp devam ettiremediğimiz neler var hayatımızda? Mesela düzenli spor yapmak, sağlıklı beslenmek, güne erken saatte başlamak, yeni bir dil öğrenmek, kitap okumaya zaman ayırmak gibi… Yıllık üyelikle spor salonlarına gitme hevesinden ikinci ayda vazgeçenleri duyar gibiyim. Ya her pazartesi sağlıklı beslenmeye karar verip dolaplarını diyet gıdalarla doldurup, cuma günü iş çıkışında arkadaşlarını kıramayıp gittiği mekânda yediği cipslerden şişmiş göbekleri ile eve döndüğünde duyduğu pişmanlık hissini hatırlayanlar burada mı? Tüm bu vazgeçiş ve devam ettirememe halimizin en altında yatan sebebin “değerlerimiz” olduğunu söylesem size! Çoğumuz bu durumları konfor alanından çıkamadığımız ya da çıkmaktan korktuğumuz için yaşadığımızı düşünür. Evet bu doğrudur da! Fakat konfor alanımızı nasıl tanımlıyor, nasıl oluşturuyoruz farkında mıyız?
Bizler yaradılışımız gereği belirsizlikleri sevmeyiz. Belirsizlik anlarında beynimiz alarma geçer ve stres hormonlarımız çalışmaya başlayıp tabir yerinde ise “diken üstünde” gibi hissederiz. Çevremizde olup bitenleri bilmek, fark etmek, anlamak hatta kontrol etmek isteyen tarafımız vardır. Bildik, denendik, alışıldık şeyleri yapmak bu nedenle kolay gelir, güven hissi verir. Güven duygusu en derin duygularımızdandır ve tatmin edildiğinde huzurlu hissederiz. Bu nedenledir ki daha önce tecrübe ettiğimiz şeyleri sürdürme eğilimindeyizdir. Kullanım süresi dolmuş hatta güncelliğini yitirmiş olsa bile! Peki ya elimizdeki navigasyonun güncelleme zamanı çoktan gelmiş ve gitmek istediğimiz yere bizi ulaştırmada yetersiz kalıyorsa! Yaşadığımız şehrin sokakları çocukluk yıllarımızdaki halinden çoktan çıkmış, yeni yollar açılıp farklılaşmışsa! O halde navigasyonu güncelleme vakti çoktan gelmiş demektir. Aksi halde yol bulmak zorlaşır hatta imkânsız hale gelir. Eski ezberlerle yeni şiirler yazamayız.
Hayata dair deneyimlerimizi dört adımlı bir süreçle ediniriz. Süreci yaşar ve sonuçlarına göre genelleyip kısa yollar oluşturur, her karşılaştığımızda da otomatik davranışlar sergileriz. Beş duyumuzdan en az birini uyaran işareti görmemizle başlar süreç. O işaret bizde bir duyguyu uyarır ve bir şeyler isteriz. Bu isteğimiz bizi harekete geçirecek kadar güçlü olduğunda istediğimizi elde etmek için harekete geçeriz. Hareketimizin sonucunda bir ödül vardır. Eğer aldığımız ödül bizim için tatmin edici ve güzelse aynı işarete aynı isteği duymaya ve aynı hareket ile ödüle ulaşmaya güdülenir ve bunu sürdürürüz. Zamanla bu hareketler alışkanlığımız olur ve alışkanlıklarımız davranış şeklimize döner. Aldığımız ödül bizim için yeterli değil ve istediğimiz tatmini sağlamadı ise bunu sürdürmez bir daha yapmayız. Hayatı deneyimleme döngümüzü doğru anlamak ve fark etmek önemli. Bizi ancak bu farkındalık konfor alanımızın dışına çıkıp hayatımızı destekleyecek yeni alışkanlıklar edinmeye götüren yolu kolaylaştıracaktır.
Harekete geçmemizi engelleyen de harekete geçip devam ettirmememize neden olan da değerlerimizdir. Harekete geçmek konfor alanımızdan çıkmayı, zorluklarla mücadele gerektirecek bir yola girmeyi, o ana kadar belki hiç denemediğimiz tecrübeler edinmeyi ve belki de sonucunu tam kestiremediğimiz bir belirsizliği yaşamayı gerektirecek. Hal Böyle olunca bu da bizi biraz korkutmaktadır. Üstüne bir de bu seçtiğimiz yol değerlerimizle çatışıyorsa hiç harekete geçemeyiz. O halde değerlerimizle uyumlu bir yol bulup, hayatımızı destekleyecek işlevsel alışkanlıklar için planlı bir süreç tasarlamalıyız. Tabii ki bu değişim için başlangıçta ufak ufak adımlar atmak en doğrusudur. Kocaman kocaman hedefler başlangıçta gözümüzü korkutabilir ve tükenen bir kaynak olan irade gücümüzü de zorlayabilir. O halde kağıt ve kalemimiz hazırsa başlayalım çalışmaya.
Yazmak düşünmenin somutlaştırılmış halidir ve gerçekten böyle kişisel gelişim konularında sihirli bir etki yaratır. Boş bir sayfayı tam ortasından bölecek şekilde bir çizgi ile ayıralım. Üst kısmına;
- Şimdiye kadar başlayıp bitiremediklerimizi yazalım.
Alt kısmına;
- Heveslenip de başlayamadıklarımız yazalım.
Şimdi her yazdığımız konuyu tek tek ele alalım ve sihirli soruyu en az beş kez soralım: “Neden?”
Beşinci kez neden diye sorduğumuzda verdiğimiz cevap aslında o konunun neden sonuca gitmediğinin gerçek sebebidir. Her konunun gerçek sebebini bulana kadar bu çalışmayı sürdürelim. Tüm listeye ait gerçek kök sebepler ortaya çıktı ise kök sebepleri ayrı bir yerde listeleyelim. Sebeplerin sıklıklarına bakalım. En sık karşımıza çıkan ilk üç sebebe yoğunlaşalım. Bu sebepler – ya da engeller demek belki daha doğru olur – ortadan kalksaydı neler olurdu biraz düşünelim. Hatta gözlerimizi kapatıp biraz hayal etmek daha destekleyici ve kolaylaştırıcı olabilir. Derin nefes alıp sakince şimdi hayal edebiliriz…
Bu sebepleri ortadan kaldırmak için neye ihtiyacımız olduğunu da her sebebin yanına yazalım. İhtiyacımız olanların ortak özelliklerini fark ettik mi? Şaşırtıcı olan bunların oldukça benzer özellikte olmasıdır. O halde odaklanmamız gereken sadece bu sebeplerdir. Peki hangisinden başlamalıyız?
“Dil sancıyan dişe dokunur!” sözünü hatırlatırım. En çok neden şikayet ediyor en çok hangisinden bahsediyorsak öncelik o konudadır. Planlı bir yapılandırma sürecine hazırlanmak gerek. Yılların alışkanlığını değiştirmek ve yerine işlevsel bir alışkanlık benimsemek öyle kolay bir çalışma değil. Yetişkin bir insanın bir alışkanlığı değiştirebilmesi için ortalama altmışaltı kez bilinçli farkındalık ile edinmek istediği alışkanlığa dair olan alternatifi seçmesi gerektiğini söylüyor davranış bilimciler. Daha açık ifade ile; sağ yoldan gitmek bizim için daha işlevselse yol ayrımına geldiğimizde bilinçli olarak sağ yola devam etmemiz ve bunu en az altmışaltı kez yapmamız bize otomatik alışkanlık kazandırıyor diyor bilim insanları. “Madem ki alışkanlıklarımızın kölesiyiz, o zaman iyi alışkanlıklar seçmeliyiz,” diyor Aristoteles. İyi alışkanlık kazanmak içinde bilinçli seçimlerde ısrarcı olmalı ve seçimlerimizi de bizi en çok destekleyen seçenekten yana kullanmalıyız.
Bunun için anahtar niteliğindeki şu gelişim döngüsünü uygulamanızı öneririm;
Buradaki iki kritik adımın altını özellikle çizmek isterim ki; ilki “Kontrol Et” adımıdır. Biz çoğunlukla hareketlerimiz sonucunu kontrol etmeyiz. Kontrol adımı bizi doğru analize götürüp doğru hareketi sergilememizi sağlayacaktır. “Sebat Et” adımı ise değişim için alışkanlık edinme ihtiyacımıza yönelik bu döngüyü sürekli tekrar etme gerekliliğimize yöneliktir. Sekiz kez düşsen de dokuzuncuda kalkmayı bileceksin.
Hayatımızı destekleyen işlevsel alışkanlıklar edinmek kolay değildir. Hele ki konfor alanımıza sıkı sıkıya sarılmışsak. Fakat daha işlevsel alışkanlıklar ile hayatımızı genişletmek, daha tatminkâr ve anlamlı hale getirmeyi seçmek de elimizde.
Haydi yaz aylarının bu rehavet enerjisini daha faydalı forma çevirelim. Bu arada istediğiniz halde bunu gerçekleştiremiyorsanız bana seslenebilirsiniz. 2012 yılından beridir bu alanda yüzlerce kişiye kolaylaştırıcı olarak destek oldum.
Sevgiyle kalın… bir sonraki yazımda buluşalım olur mu?