Dergimizin 5 Ekim 2020 tarihinde Sosyal Dayanışma Ağı Başkanı Fatma Çiğdem Aydın ile yaptığı röportajda, İstanbul Sözleşmesi’ni her yönüyle ele almış ve sözleşmeden çekilmekle ilgili çekincelerimizi ortaya koymuştuk. Söz konusu röportaj için tıklayınız.
İstanbul Sözleşmesi’nin tam metnine ulaşmak için tıklayınız.
Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı da bir çok sivil toplum kuruluşu gibi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı hakkında tepkilerini dile getirdi.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi reddediyoruz! Türkiye kadına yönelik erkek şiddetini önleme yükümlülüğünden geri adım atmış olsa da biz kadınlarla dayanışmamızı sürdürmeye ve birlikte güçlenmeye yıllardır olduğu gibi devam edeceğiz.
2011’de erkek şiddetini önlemek, failleri cezalandırmak, kadınları şiddetten korumak ve şiddete karşı desteklemek yükümlülüklerini üstlenerek sözleşmenin ilk imzacısı olup mecliste onaylayan Türkiye, bir gece yarısı cumhurbaşkanı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi.
6284 sayılı Kanun’un da temel referansı olan İstanbul Sözleşmesi, şiddetin kaynağı olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeker, bütünlüklü bir yaklaşımla kadınların desteklenmesini merkezine alır ve kadınların şiddetten korunmasının yanı sıra şiddetin önlenebilirliğine vurgu yapar. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, uluslararası zeminde kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair verilen sözden dönülmesinin yanı sıra erkek şiddetiyle mücadelede devletin yükümlülüklerini tanımama ve kadınları şiddete mahkum etme anlamına gelmektedir.
Erkek şiddeti evrensel ve politiktir. Türkiye’de ve dünyanın her yerinde, kadına yönelik şiddetle mücadelenin yolu, hiçbir bahane ve ayrımcılığa yer bırakmadan şiddeti önleme, kadınları şiddete karşı koruma, failleri cezalandırma ve şiddete karşı bütünlüklü politikalar üretilmesiyle mümkün. Ülkelerin kültürleri ve gelenekleri kadına yönelik şiddetin bahanesi olamaz. Hiçbir değer kadınların can güvenliğinden ve devletin vatandaşlarını her koşulda koruma görevinden üstün olamaz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılarak bütün bunlar hiçe sayılmıştır.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede İstanbul Sözleşmesi’nin yok sayılmasına ve 6284 sayılı Kanun’un gerekliliklerinin yerine getirilmemesine yıllardır yakından tanıklık ediyoruz. Sonuçlarını kadınların hayatlarında görüyoruz. Devletin kendi kanunlarını uygulamaması sonucu şiddetin önlenememesinin faturası İstanbul Sözleşmesi’ne kesilmeye çalışılıyor. Her geçen yıl kadınların haklarına saldırılar el artırıyor. Kadınlar olarak İstanbul Sözleşmesi’nin değil feshini, tartışmaya açılmasını dahi reddediyor, devletin tüm kadınları, LGBTİ+’ları ve çocukları şiddetten koruma yükümlülüğünden vazgeçmesini kabul etmiyoruz!
Kadınlar olarak yıllardır verdiğimiz mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımlardan da yaşamlarımız için sürdürdüğümüz mücadelemizden de birbirimizle dayanışma kurmaktan da vazgeçmiyoruz!