İletişim ve pazarlama dünyasının, kreatif zihinlerini ve ses getiren işlerini buluşturan Brand Week Istanbul farklı konu ve konuklarıyla ikinci günde de ilham vermeye devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Show TV’de yayın hayatına başlayan Alev Alev dizisindeki sahnesi ile çok konuşulan ve aslında Türkiye’deki pek çok kadının da sesi olan Demet Evgar, “Benim için çok sarsıcı bir sahneydi. Okurken de aynı şekilde çok etkilenmiştim. Ne yazık ki toplumumuzda kadınlara kadının istediğini seçme ya da yapmama hakkı tanınmıyor. Bu anlamda sadece Türkiye değil, dünyaca çok ilkel bir yerdeyiz. Ama hiç birimizin korkmaması gerekiyor. Korku ürkütücü geliyor belki ama aslında çok da öğretici bir kavram. Bir insan korkusunu eğer aşabilirse bu onun en büyük özgürlüğü oluyor.K orkuya rağmen devam etmektir, cesaret.“ dedi.
Hazar Ergüçlü ise, son günlerde kendisi ile ilgili çıkan haberler için “Kadın olmak zor, magazin dünyasında kadın olmak daha da zor. Her gün her yerde bir şekilde şiddete maruz kaldığımız bir dünyada magazinin baskısı da cabası. Olmadığımız insanlar gibi gösterilmek ve bizleri sosyal medya kullanıcılarının önüne atmaya çalışmalarına pek anlam veremiyorum. Bu sadece benim için değil, tüm kadın oyuncular için çok yorucu. Umarım bunu da öğreneceğiz.” dedi.
Aynı oturumda Dilan Çiçek Deniz ise, 9-11 yaşlarında uyku ile ilgili sorun yaşadığını ve şiirle de bu vesileyle tanıştığını aktarırken, “öyle uykusuzluk yaşıyordum ki, annemi ‘şiirim geldi’ diye gece yarısı uyandırıp, şiir yazıyordum.Bu tutkum hala devam ediyor, hala şiir yazıyorum.” dedi.
“Unutmayın mutluluk bir karardır”
Arthur’un Kurucu Ortaklarından Can Faga’nın moderatörlüğünde gerçekleşen Kırmızı Oturum’da Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu ve Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Hasan Süel, Türkiye’de kader ve iç görü üzerinden kadının toplumdaki yeri üzerine bir panel gerçekleştirdiler. Gülseren Budayıcıoğlu konuşmasında Türkiye’nin gündeminden düşmeyen Kırmızı Oda dizisi ile ilgili şunları söyledi; “Kırmızı Oda benim hayalimdi. Hayatım boyunca insanlara bireysel olarak fayda sağlamaya çalıştım. Meslek hayatım bana insanları uzun uzun dinleme fırsatı verdi ve böylelikle toplumda gördüğümüz insanların bizim gördüğümüz yüzleri ile gerçek kendileri arasındaki farkı ve kaderlerimiz arasındaki tuhaf benzerlikleri fark etmemi sağladı. Bu farkındalığı insanlara yayarak, onlarında bilmesini istedim. Yazar olmamama rağmen öncelikle insanlara ulaşmaya çalıştım. İnsanlar kitaplarımı okudular, etrafındaki insanlarla paylaşmaya başladılar. Çünkü ben onlara yeni şeyler söyledim, bugüne kadar hiç duymadıkları, bilmedikleri şeyler buldular kitaplarımda ve bana ulaşmaya çalıştılar.Kırmızı Oda dizisi ile insanların evlerinin içine girdik ve terapistler ile tanışmalarını sağladık. İnsanlar en gizli sırlarını anlatırken şunun görülmesini istedim; bu insanlar nereden gelmişler, hangi yollardan geçmişler, bize hiç benzemeyen, bize yabancı gelen farklı hayatlar ile bir bağ ve empati kuruldu. Sizin de bildiğiniz gibi toplumların üzerinde kalınca bir örtü var. Biz Kırmızı Oda ile bu örtüyü kaldırarak, örtünün altındaki gerçek hayatları, gerçek duyguları gösteriyoruz. En önemli hedeflerimizden biri de şiddetin önlenmesini sağlamak.Görüyoruz ki cezalar şiddeti önleme noktasında yeterli değil. Şiddetin kökenlerine inmek, kötüyü anlamak, anlamadan bilmeden kötüyü nasıl yarattığımızı görerek şiddete engel olabiliriz. İzlediklerimiz ve okuduklarımız üzerinden, hayatın içerisinden gerçek örnekler ile insanlara daha kolay ulaşabileceğimize inanıyorum. Başarabiliyorsak ne mutlu.”
Gülseren Budayıcıoğlu konuşmasının devamında kader kavramını ele alarak; “Ben doğduğumuz evlerin kaderimiz üzerinde çok etkin olabildiğini düşünüyorum. Tabii ki kaderi etkileyen pek çok etmen de var. Ancak kaderi değiştirmenin mutlu olmaktan geçtiğini unutmamalıyız. Sürekli olarak bulunduğumuz yerden ve sahip olduğumuz imkanlardan kaynaklı mutsuzluk yaşamak, koşulları değiştirmek için çabalamamak bizi mutsuzluğa iter. Unutmayın mutluluk bir karardır. Kaderiniz ile ilgili kararı vermek için kendinizin farkında olmalı ve harekete geçmelisiniz.