Ayça Akad – Gezgin
Döviz pariteleri ve pandemi koşullarından söz açıldığında, seyahatin hayal olduğuna inananların aksine umudumu hiç yitirmedim. Çoğu ülkenin turistik vize vermediği dönemde bile seyahat planlayıp, “ya gidemezsen” denilse de hevesimi kaybetmedim. Derken yılbaşına 2 hafta kala, ücretine bile bakmadan Karadağ’a bilet alırken buldum kendimi.
Koşulların anlık değiştiği bir dönemde olduğumuzdan heyecanımı uçuşa kadar ertelemeye çalıştım. Yazık ki seyahate günler kala ortaya yeni bir varyant çıktı ve birkaç ülkeye uçuşlar durduruldu. Karadağ o dönem güvenliydi. Yine de her “wifi point’”te haber siteleri aşındırırken yaşayacağım stresin, seyahatimi gölgeleyeceğini bildiğimden, biletimi yakmaya razı oldum.
Promosyonlu biletlerin iadesi çok cüzidir ve açığa alınmaz. Bileti değiştirirken ise ceza ödersiniz. Pandemi, biletleme kurallarını da etkilemiş meğer. Havayolu şirketi görevlisi, biletimi ceza karşılığı açığa alma seçeneğimin olduğu söyledi. 2 ay sonra, aynı yere kampanya yapıldığını öğrendim. Yeni biletin fiyatı, aldığım biletin yarısı kadardı ve fiyat farkını aynı gün içinde kredi kartıma iade ettiler.
Uçuşa bir hafta kala, hasta sayıları takibe alındı ve iki ülkenin resmi sitelerindeki seyahat güncellemeleri hatmedildi. Karadağ’da vaka sayıları azalmış ve hızla normalleşmeye geçiliyordu. Turizm sezonu da başlamadığı için kalabalık şehirlerde olmayacaktım. Ama özellikle beni bu seyahatin yapılabilir olmasına ikna eden, 2 ülkenin de uçağa binmeden negatif test sonucu beyan etme zorunluluğu getirmesi idi.
Evden dışarı attığımız her adımın risk teşkil ettiği bir dönemde, durumun artı ve eksilerini iyi değerlendirmek gerekiyor. Seyahat bir macera ama sağlığımız değil… Risk aldığımın farkında olmakla birlikte, bu riski minimuma indirmeye gayret ettim.
Öncelikle, gideceğiniz ülkeye ait resmi siteleri ya da havayolu şirketlerinin, hiç bulamıyorsanız ineceğiniz havalimanının web sitelerini sıklıkla kontrol etmelisiniz.
Türkiye de, Karadağ da uçuştan en geç 72 saat önce belgelenmiş negatif PCR testi istiyordu. Sağlık Bakanlığı’nın test için yetkilendirdiği laboratuarların listesini içeren web sitesinden size yakın sağlık kuruluşuna gidip testinizi yaptırıyorsunuz.
En geç 72 saat denilse de, mümkünse son 48 saat içinde işleminizi yaptırın zira rötar ya da iptal durumlarında testin tarihi geçerse tekrar yaptırmanız gerekir. Teste giderken pasaportunuzu ya da pasaportunuzun ön sayfasının fotoğrafını yanınızda bulundurun. Kaydınız oluşturulurken “yurt dışı seyahatinde kullanmak için” diye belirtin ve pasaport numaranızın, test sonuç belgesinde yer alması gerektiğini hatırlatın. Test sonucunuz e-nabız sitesine düştükten sonra tekrar test yaptırdığınız kuruma gidip sonucun mümkünse renkli çıktısını isteyip, mühür ve ıslak imzalı olmasına dikkat edin.
Önemli bir not; genelde test sonucunuz aynı gün içinde çıksa da, basılı dokümanı ertesi gün verebiliyorlar.
Test için diğer seçenek de havalimaları. Hızlı sonuç veriyor ama kalabalık ihtimali ve numune tekrarı gibi sebeplerden uçuştan 5-6 saat önce orada olmanız isteniyor.
Dönüşte de test istendiği için, gideceğiniz ülkede test yaptırabileceğiniz yerleri araştırın. Her ülkenin havalimanında yetkilendirilmiş laboratuvar bulunmayabiliyor ya da test merkezleri her saat hizmet vermeyebiliyor.
Gidiş-dönüş biletlerinizi ve otel rezervasyonunuzu, mümkünse İngilizce olarak bastırıp yanınızda bulundurun. Eskiden pek çok ülke dönüş biletinize bakmazken, olası sınır kapanması ihtimaline karşı dönüş biletinizi hem çıkışta hem diğer ülkelere girişte sorabiliyorlar. Uçakta birinin pozitif çıkması halinde size ulaşıp, kaldığınız otelde karantinaya girmeniz istenebiliyor. Hatta bazı ülkelere girişte, masrafı sizin karşılayacağınız 2 haftalık otel karantinası zorunluluğu var.
Ek olarak seyahat sağlık sigortanızı da, gideceğiniz günleri kapsayacak şekilde yaptırmanızı öneririm. Bunu da bankaların online sitelerinden hızlıca halledebiliyorsunuz.
Günümüzde seyahat ile ilgili her şeyi online ve aplikasyonlar üzerinden yapıyor, belgelerimizi telefonlarda saklıyor olsak da, seyahatlerde başınıza pek çok şey gelebilir. Yukarıda saydıklarım, bazıları dışında ibrazı zorunlu olmayan belgeler. Ama pandemi koşullarını düşündüğümüzde, belgelerinizi göstermenizi isteyen biri karşısında, elinizin altın basılı belge olması işinizi kolaylaştırır.
Online check-in için ise, tercihinizi arka sıralardan yana kullanmanızı öneririm. Pandemi döneminde uçuşlarda gözlemlediğim kadarı ile check-in’e önce pencere ve koridorlar yani A-C-D-F sıraları açılıyor. Bunlar dolduktan sonra ortadaki B ve E sıralarını açıyorlar. Uçak tamamen dolu değil ise arka sıralarda, ortadaki koltuklar boş kalıyor. Bu nedenle 24C’yi seçtim ve bir yanım boş, diğer tarafımda ise 2 koltuk ötede bir yolcu olduğu için uçuşum stressiz geçti.
Uçak içi oturma düzeni ile ilgili önemli bir not; uçakta, boarding tamamlandıktan sonra yer değiştirmenize izin verilmiyor artık. Uçuşta hastalandığı tespit edilen bir yolcu, koltuk numarası ile tanımlandığı için, o yolcunun yakınında oturan kişilere ulaşılması gerekiyor. Eğer yer değiştirmek istiyorsanız, uçağın kapısı kapanmadan kabin amirinden rica edin. Yer görevlisini uçağa çağırıp değişikliği yapabiliyorlar.
Havalimanı transferi için az kişi ile paylaşacağınız bir araç tercih edin. Ben özel araç ayarlamıştım çünkü havalimanı otobüsleri o dönem tam kapasite yolcu taşıyordu.
Belgelerim tamamdı. Transferi ayarlamıştım. Valizimi, yanlarında kalacağım yakın dostlarımın “memleket hasreti” siparişleri ile doldurmuştum. Evin kapısından çıkarken unuttuğumu düşündüğüm hisle doluverdim, hala ilk yolculuğumdaki gibi yine heyecandan kalbim göğsüme sığmıyordu.
Sokağa çıkma kısıtlaması yaklaştığı için yol kalabalıktı. “Uçağa ucu ucuna mı yetişeceğim” diye düşünürken gülümseyip, bu gerginliği bile özlediğimi fark ettim.
Havalimanı ise boştu. Hem Ramazan’a denk geldiği için hem de içeriye sadece biletli yolcuları aldıkları için çok insan yoktu. İçeridekilerin çoğu da dikkatli davranıyor ve mesafeyi korumaya özen gösteriyordu.
Kontuarda da sıra beklemedim. PCR testinizi ilk burada gösteriyorsunuz. Pasaport kontrolden geçerken de testimi kontrol ettiler. Mağazaların olduğu bölümde kalabalık başlayınca, daha kapı numaram açıklanmamış olmasına rağmen gözüme kestirdiğim ilk koridordan girip, havalimanının en uzak kısmına ilerledim ve tamamen boş olan bir lounge’da hızlıca bir şeyler atıştırıp kapı numaramın açıklanmasını bekledim.
Yakın zamanda, uçuşlarda filtreli maskelerin kullanılması yasaklanmıştı. O nedenle transfer aracından itibaren kullandığım çift cerrahi maskeyi, yenileri ile değiştirdim. Eldiveni başından beri kullanmıyorum. Çantamın hızlı ulaşılır bir gözünde kolonya bulunduruyorum.
Uçağa alım başladığında, birbirinden uzak durmaya çabalayan yolcular birden kapıya doğru yığılmaya başladılar. Genelde de sonlarda binmeyi tercih ettiğim için yoğunluğun azalmasını bekledim. PCR testimizi bir daha kontrol edip bizi otobüse aldılar. Uçağa gidişteki yoğunluğu azaltmak için transfer otobüsleri yarı kapasite ile çalışıyordu.
Eskiden uçağa binerken verdikleri gazetelerin yerini, içinde maske ve antiseptik mendil bulunan hijyen setleri almış. Yanımda bolca yedek maske olsa da hijyen setini sırt çantama attım.
Sonrası çok tanıdık. Maskelerinin ardından bile gülümsediği belli olan kabin görevlileri… “Uçağımıza hoş geldiniz” anonsları, güvenlik videosu ve yeni eklenen “seyahat boyunca maskenizi çıkarmayın” uyarısı. Kaptanımızın rahatlatıcı konuşması sonrasında 1,5 saatlik sakin bir uçuş. Uçağın zemininde, tekerler açılırken hissettiğim hafif titreşim. “Uçak modu” kapatılan telefonlara düşen mesaj sesleri ile birlikte gözüme yayılan kocaman “Karadağ’a hoş geldim” gülümsemesi.