Sessizce oturup aydınlanır mı insan? Bağdaş kurup oturup susmak nasıl mutluluk getirir ki? Yogaya başlamadan yani meditasyonla tanışmadan önce aklımda olan sorular bunlardı. Yoga yapmaya başladıktan sonra meditasyonla tanıştım ve yoganın, meditasyonun fiziksel hali olduğunu sonradan öğrendim. Meditasyona önceleri sorularımdaki kadar önyargılı ve mesafeli olan bakış açım zamanla benim sığınağım diyeceğim noktaya geldi. O sığınak aslında yine ben’dim.
Çağımızın en büyük bilgelerinden biri olarak kabul edilen Sri Nisargadatta Maharaj, Ben O’yum kitabında meditasyonun amacını anlatırken “ Meditasyonun temel amacı içsel hayatımızın bilincine varıp, ona aşina olmamızdır. Nihai amaç, hayatın ve bilincin kaynağına erişmektir. Ayrıca meditasyon uygulaması karakterimizi derin bir biçimde etkiler. Biz bilmediklerimizin esiri, bildiklerimizin efendisiyiz. İçimizde her ne kusur ya da zayıflık keşfeder ve onun nedenini ve işleyişini anlarsak, bunu biliş yoluyla onu yenebiliriz; bilinçsiz olan bilinç düzeyine çıkarıldığında yok olur. Bilinçsiz olanın yok olması enerjiyi serbest bırakır; zihin kendini yeterli hisseder ve sessizleşir. Zihin sessizleştiğinde kendimizi saf tanık olarak biliriz. Sessizce oturup kendinizi izlediğinizde, her türlü şey yüzeye çıkabilir. Onlarla ilgili hiç birşey yapmayın, onlara tepki göstermeyin; geldikleri gibi gideceklerdir. Önemli olan tüm şey, kendinizin daha doğrusu zihninizin tamamen farkında olmanızdır “ diyor ve hepimizin istediği berrak bir zihin ve temiz bir kalp için çaba göstermek gerektiğini ve aslında tüm ihtiyacımızın sessiz bir uyanıklığı koruyarak, kendi gerçek doğanızı araştırmak olduğunu söylüyor.
Amacı bu, peki meditasyon nedir? Meditasyon kendinle buluşma, kendini regüle etme ve anlamaya yönelik bir uygulama. Meditasyon anda mevcut olmayı, o an hangi duygu ya da düşünce gelirse gelsin onunla kalabilmeyi deneyimleme. Ve düzenli uygulandığı takdirde 8 haftada beynin yapısını olumlu yönde değiştirmeyi sağlayan bir yöntem. Bunu söyleyense sadece kadim bilgiler değil; aynı zamanda bilimsel çalışmalar.
Sara Lazar Harvard Tıp Okulu ve Massachusetts General Hospital’da sinirbilim alanında çalışan bir bilim insanı. Kendi anlatımıyla yoga ve meditasyona bakışı şöyle:
Yoga eğitmenim, yoganın merhametimizi artıracağını ve kalbimizi açacağını iddia etti. Düşündüm, ”Evet, evet sadece gerilmeye geldim.” Ancak daha sakin olmaya başladım, daha zor durumlarla baş edebildim, daha merhametli ve açık kalpli davrandım ve başkalarının bakış açılarından görebiliyordum. Belki sadece plasebo etkisiydi. Fakat bilimsel literatür araştırması yaptım ve meditasyonun stres, depresyon, endişe, ağrı ve uykusuzluğu azalttığına ve artmış bir yaşam kalitesi ile ilişkili olduğuna dair kanıtlar gördüm.
Bu noktada, moleküler biyoloji alanındaki doktora çalışmalarımı yapıyordum. Bu yüzden bir doktora sonrası araştırma yapmaya başladım.
8 hafta sonunda iki grubun beyin hacimleri arasında 5 farklı bölgede farklılıklar bulduk. Meditasyonu öğrenen grupta 4 bölgede yoğunlaşma tespit ettik.
1- Bilinç akışı ve öz farkındalık ile ilgili olan posterior singulat kortekste.
2- Öğrenme, bellek, duygusal düzenleme ve algılamaya yardımcı olan sol hipokampüste.
3- Temporal parietal kavşak (TPJ) denilen merhamet, persfektif alma ve empati ile ilişkili bölgede.
4- Düzenleyici nörotransmitterlerin çoğunlukla üretildiği beyin sapının Pons adı verilen alanında.
Genel olarak beynin “savaş ya da kaç” tepkisi ile ilgili amigdala bölgesi endişe, korku ve streste önemli rol oynar. Bu alan farkındalık temelli stres azaltma programı uygulanan grupta daha da küçüldü. *
Özetle Sarah Lazar beynimizin oluşumunun çocukken tamamlandığı ve nasıl şekil aldıysa öyle kalacağı tezini yıkan o şahane haberi veriyor ve “ Meditasyonun 8 hafta içinde beynimizi olumlu yönde değiştirdiğini ve mutluluğu arttırdığını MR sonuçlarından görebiliriz “diyor.
Meditasyon yapalım, peki nasıl, ne kadar?
Sara Lazar’ın bu soruya cevabı: “ Oldukça değişken. Bazı günler 40, bazı günler 5 dk. Bazı günler hiç. Egzersiz yapmaya oldukça benzer. Haftada 3 defa egzersiz harikadır. Fakat yapabildiğiniz günde birazdır, bu da iyidir. Eminim daha fazla çalışsaydım, daha fazla fayda görürdüm. Beynimde değişim olduğu veya olmadığı hakkında bir fikrim yok. İşe yarıyor ve benim için geçerli olan da bu.”
Meditasyona başlarken;
-Sessiz, rahat size ait bir alan: Evde kimsenin olmadığı bir oda, parkta bir bank, ofiste boş bir toplantı odası, neresi olursa.
-Size ait bir zaman dilimi: Hepimizin kendisiyle kalabildiği anlar başka. Uykuya geçmeden önce, sabah uyanıp yola düşmeden önce ya da işyerinde kendine verdiğin bir molada.
Başlangıç için 15 dakika yeterli ama belki bir gün 15 dakikayı geçebilir, diğer başka bir gün 5 dakika yetebilir. Çok yoğun duygular hissettiğin bir gün hiç oturamayabilirsin de. Hepsi doğru, hepsi yeterli.
-Rahat bir oturuş: Bağdaş pozisyonunda oturabilirsin, koltukta ya da sandalyedeysen de yapabillirsin. Sırtını yaslamak daha rahat hissettiriyorsa yasla.
Aslında meditasyon bedeninin hangi pozisyonda daha rahat oturduğunu araştırırken, oturuşunu değiştirip yerleşmeye çalışırken başlıyor. Çünkü meditasyon oturuşuna yerleşmeye başladığın an, bedenindeki duyumları dinlemeye başladığın an.
-Gözler mümkünse kapalı ama gözlerinin kapalı kalması senin için çok zorlayıcıysa gözler yerde sabit bir noktada kalsın, gözkapakların ağır.
-Meditasyona başladıktan sonra bedenin hareket etmesin, hareket bitsin ki zihnini duymaya başla.
-Gözler kapalı, rahat bir oturuşta nefesini izlemeye başla.
Nefesini izlerken zihnin çalışmaya devam edecek, düşünceler gelecek. Düşünceleri gör ve yeniden nefesini izlemeye dön. Bir süre sonra tekrar düşünce gelebilir, onu hikayeleştirme, sadece nefesine dön.
Hissettiğin duyguları reddetme, yargılama, yargısız bir dikkatle sadece nefesini izle.
Başlangıçta 5 dakika bile yeterli, yeter ki kendinle buluşmaya gün içinde 5 dakika bile olsa ayırmaya niyet et. “İyi düzenlenmiş, yararlı bir yaşam sürerek kendinizi arındırın. Düşüncelerinizi, duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi izleyin. Bu sizin görüşünüzü berraklaştıracaktır. İçinize yönelin ve ne olmadığını keşfedin.” diyen Maharaj’a cevap Mevlana’dan Konuk Evi şiiriyle gelmiş sanki. Bize düşen binlerce yıllık kadim bilginin ve bilimsel çalışmaların dediğini yapmak düşüyor. Gün içinde belki 5 belki 10 dakika kendimizle kalıp, sessizce nefesimizi dinlemek, sonra neler olduğunu şaşkınla izlemek; belki de otursam kendimi ne olacak dediğin o 5-10 dakikanın 24 saatini değiştirecek gücü veren güvenli sığınağın olacak.
KONUK EVİ
Bu insanoğlu bir konuk evidir.
Her sabah yeni biri gelir.
Bir sevinç, bir bunalım, bir rezillik,
Bazen bir an süren farkındalık bir konuk gibi beklenmedik.
Onların hepsini karşılayın ve ağırlayın.
Bir kalabalığı olsalar bile kederlerin, evinizi şiddetle süpüren onu boşaltan döşemelerinden,
Gene de, her konuğa şerefle davranın.
O sizi boşaltıyor olabilir bir takım yeni lezzetler için.
Karanlık düşünce, utanç, hainlik,
Kapıda karşılayın onları gülerek,
Ve içeriye davet edin.
Minnet duyun kim gelirse gelsin,
Çünkü onların her biri gönderilmiştir
Bir kılavuz olarak öteden.
MEVLANA
Kitap önerisi: Pema Chödrön- Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel Bir Hayat
*http://noroblog.net/2017/03/23/meditasyon-beyninizi-nasil-degistiriyor/