Nur Ger / Yanındayız Derneği Kurucu Başkanı
Röportaj: Sevil Balaban / sevil.balaban@nyxdergi.com
Nur Ger, İstanbul’da dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi’nin 310 kişilik öğrenci mevcudunda yer almış ikinci 10 kızdan biri olan Nur Ger, liseyi on ikinci sınıfta AFS Bursu ile gittiği Amerika’nın Texas eyaletindeki Lamar Lisesi’nde bitirdi. Ger, lisans diplomasını 74-78 döneminde Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden, yüksek lisansını ise iki sene sonra aynı üniversitenin Ekonomi ve Uluslararası Dış İlişkiler bölümünden aldı. Çalışma hayatına çok erken yaşta başlayan Ger, her zaman kendi şirketini kuracağının bilinci ve hayali ile hareket etti ve ilk şahıs şirketi Birlik Ticaret’i 1976 yılında kurdu. 1983-86 yıllarında kısa bir dönem hazır giyim firmalarında yönetici ve ortak pozisyonlarında yer aldıktan sonra 1986 yılında halen Yönetim Kurulu Başkanı olarak hizmet verdiği tekstil ihracat firması SUTEKS’i kurdu.
TÜRKİYE KONFERANS TERCÜMANLARI DERNEĞİ-KADER, TESEV ve KAGİDER‘in ise kurucu üyesidir. Kadınların, kamu ve özel sektörde tüm profesyonel alanlara katılım sağlaması hedefi doğrultusunda çalışan Ger, TÜSİAD‘da Kadın-Erkek Eşitliği Çalışma Grubu’na başkanlık yapmıştır.
Yönetim kurulu başkanlığını yaptığı SUTEKS’in insan odaklı ve kadın erkek eşitliği gözeten kurumsal iş modeli 2013 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Kadını güçlendirme Prensipleri (WEPs) yarışmasında onur ödülü kazanmıştır.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği kavramının ülkemizdeki erkeklerin zihniyet dönüşümünü başlatmak üzere, 40 erkekle birlikte Yanındayız Derneği’nin kurulmasına öncü oldu.
Nur Ger ile ilham veren hikayesini ve Yanındayız Derneği’ni konuştuk.
Öncelikle biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Olmazsa olmazlarınız var mı?
Çocukluk yıllarımdan beri mücadeleci, araştırmacı ve söyleneni önce kendi süzgecimden geçirip sonra savunan bir kimliğim. Galatasaray Lisesi’nde karma eğitime geçişte 450 erkek öğrencinin arasında okula alınan ikinci kız öğrenciydim. Ne yönetim ne hocalar ne de öğrenciler tarafından kız öğrenciler katiyen istenmiyordu. O dönem Galatasaray’da antifeminen bir dönem yaşanıyordu. Kız öğrencilerin okul kültürünü bozduğu düşünülüyordu. Azınlık psikolojisini ve cinsiyet ayrımcılığını deneyimlemek bende daha mücadeleci bir ruhu pekiştirdi. Bugün kadın-erkek eşitliği konusunda çalışıyor ve toplumsal cinsiyet eşitliği savunuculuğu yapıyor isem bunun temeli Galatasaray’da karma eğitime geçildikten sonra tanıklık ettiğim değişikliklerdir.
Ben hep sivil toplumcu oldum. Meseleye kadın, erkek fark etmeksizin önce “insan” olarak bakıyorum. Bunun temelinde insan olmaktan doğan; düşünce ve fikir özgürlüğü, kendini var etme, istediklerini yapma ve toplumda kendi gibi düşünmeyenlere saygı gösterme gibi değerler var. Ben kendi işimi kurarken destek görmedim, “Bu kadının burada ne işi var” sorularıyla, hatta geleneksel birtakım dirençlerle karşılaştım. İçinde bulunduğumuz erilleştirilmiş toplumsal yapı gelişmemizde çok büyük bir engel. Kadın işveren olarak 1970’li yıllarda çalışma hayatına adım attığımda, hep bir görünmez cam duvarın olduğunu gördüm. İnsanlar için o dönem kadınların çalışma hayatında var olmaları alışılmadık bir durumdu ve temkinli yaklaşma ihtiyacı hissediyorlardı. Günümüzde bile benzer sorgulamalar yaşanabiliyor. Bir kadın girişimci olarak o zamanlar yaşadığım problemlerin tamamını bugün diğer kadınlar da yaşıyor. Benim de motivasyon kaynağım bir kadın olarak bu işi yapamayacağımı söyleyen ataerkil zihniyetli kişiler oldu.
Kadın bir işveren olarak, yönettiğiniz şirketlerde kadın erkek eşitliğini korumakta zorlandığınız zamanlar oldu mu?
Bizim şirketimizde kadın ve erkek çalışan oranı eşittir, bu konuya fazlasıyla hassasiyet gösteriyoruz. SUTEKS’te toplumsal cinsiyet eşitliğini İK süreçlerinin bir hedefi olarak değil bir yaşam biçimi olarak görüyoruz. “Her alanda eşitlik” ilkesi kurulduğu ilk günden itibaren şirketimizde mevcuttur. Bu duruşumuz sayesinde kurumsal olarak rol modeliyiz.
TÜSİAD’da gündeme getirdiğiniz “Tek Kanatla Geleceğe Uçamayız” projesini anlatabilir misiniz biraz?
TÜSİAD’da Kadın-Erkek Eşitliği Çalışma Grubu Başkanlığına başladığım yıl içinde bir savunu filmi yapmalıyız diye düşündüm. Mevcut düzendeki adaletsiz ve haksız yaklaşımlara son verilmesini ilk kez kanaat önderi erkekler dile getirdiler. Hayatın farklı alanlarında çalışan ve yaşayan kadınlar ise oyuncu değil gerçek kadınlardı. Çiftçi, hizmetli, öğrenci, beyaz yakalı vb. gibi. Bu filmde Atatürk’ün söylediği gibi “Toplumun bir kesimini zincirle toprağa bağlayarak muasır medeniyetler seviyesine erişemeyiz” fikrinin savunusu var. Bunu ilk kez erkekler dile getirdiler.
Kurucusu olduğunuz YANINDAYIZ Derneği’nin amacı ve faaliyetleri nelerdir?
YANINDAYIZ, toplumsal cinsiyet eşitliği savunusunu yapmak üzere yola çıkan ve “Kadınların YANINDAYIZ” diyen bir dernek. Hedef kitlesi ve rol modelleri erkekler. Erkeklerden erkeklere köprü olmak amacıyla kurulan Türkiye’deki ilk sivil toplum kuruluşu. Dünyada iki örneği daha var. İlki Brezilya çıkışlı ve Amerika merkezli, pek çok ülkede şubesiyle birlikte çalışma yapan “Promundo” diğeri ise Avustralya’da kurulan “Champions of Change Coalition”.
YANINDAYIZ’da temel amacımız toplumsal cinsiyet eşitliğinde tam eşitliğe gidilecek yolda özellikle erkeklerde zihniyet ve davranış değişimini yaratmak. Ekonomide ve toplumda karar vericilerin, yasa koyucuların ağırlıklı erkekler olmasından dolayı zihniyet değişiminin erkeklerden başlamasının şart olduğunu düşünüyoruz. YANINDAYIZ’ın amacı başta kadına yönelik şiddetin sonlanması olmak üzere, eğitim, sağlık, çalışma hayatı, ev emeğinde ortaklık gibi hayatın tüm alanlarında tam eşitliğin sağlanması için farkındalığı artırmaya yönelik faaliyetler sürdürmektir.
YANINDAYIZ Derneği’nin kuruluşunda, Türkiye’nin alanlarında ünlü ve başarılı erkekleri ile yola çıkmanızın özel bir nedeni var mı?
YANINDAYIZ Derneği üyelerimiz alanlarında tanınmış ve kanaat önderi diyebileceğimiz erkeklerden oluşuyor. Her türlü faaliyetimizde değerli katkılar sağlayarak, daha iyi işler çıkarılmasına vesile oluyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için erkeklerin de kadınlarla birlikte yürümeleri gerektiğini kendi şirketlerine ve çevrelerine de yayarak adeta diğer erkeklere rol modeli oluyorlar. Bu vesileyle, onlara bir kez daha teşekkür ediyorum.
Erkekler neden sizin derneğinize katılmalı, onlara bir çağrıda bulunur musunuz?
Ataerkil zihniyetin yarattığı sorunların hedefinde erkekler olduğu için erkeklerle iş birliği yapmak yanlış kabul edilir. Ancak olaya yaklaşımımız cinsiyetsiz olmalı. İçinde bulunduğumuz ataerkil düzen kadınlara yüklediği gibi erkeklere de çok büyük roller yüklüyor ve onlar da bu rollerin altında eziliyorlar. Bizler ataerkil zihniyetin ürettiği bu rolleri bir kenara bırakıp, sadece insan olduğumuz için değer göreceğimiz bir kültür inşa etmeliyiz. Bu sebeple erkeklerin de toplumsal cinsiyet eşitliği savunusunda kadınlarla birlikte yürümeleri ve “Kadınların YANINDAYIZ.” demeleri çok ama çok önemli.
İlçelere göre Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi çıkardınız. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeks’i nedir? Sonuçlar nasıl?
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla Türkiye’de ilk kez, Kanada Büyükelçiliği Yerel Girişimler Fonu finansal katkıları ile “İlçe Bazında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi” raporunu hazırladık. Çalışmada 100.000 ve üzeri nüfusa sahip olan 234 ilçe belediyesi için karşılaştırılabilir ve sürdürülebilir endeks hesaplaması yaptık. Endekste “politik katılım ve karar alma”, “eğitim”, “ekonomik yaşam ve kaynaklara erişim” ile “sağlık ve spor” gibi dört ana kategoride 27 gösterge kullanıldı.
Endeks raporu bize eşitsizliğin ülke içinde coğrafi mekanlar arasında farklılaştığını gösterdi. Endekste ilk ona giren ilçelerden beşi İstanbul’da, üçü İzmir’de ikisi Çanakkale ve Ankara’da yer alıyor. İstanbul’da sırasıyla Kadıköy, Bakırköy, Beylikdüzü, Beşiktaş ve Şişli; İzmir’de ise sırasıyla Karşıyaka, Bayraklı ve Bornova yüksek puanlarla listede bulunuyor. Politik katılım ve karar alma skorunda da Kadıköy, Karşıyaka, Bakırköy, Beylikdüzü ve Çanakkale Merkez cinsiyet eşitliğinde ilk sıralarda.
Okuma yazma bilme oranından lisansüstü mezunu oranına kadar 4 farklı göstergenin ele alındığı eğitim skorunda da İstanbul’dan Beşiktaş, İzmir’den de Bornova ilçeleri başı çekiyor. Endeksin daha fazla çözüm odaklı olması açısından ön plana çıkarılması gereken skorların alt skaladaki skorlar olması gerektiği göze çarpıyor. Böylece üretilen ve devreye sokulan çözüm önerileri ve eylem planlarıyla birlikte Türkiye genelinde bir skor yükselmesiyle birlikte, cinsiyet eşitsizliği açısından oluşan yarık da kapanabilecek.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde ülkemiz ne durumda?
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2006’dan beri her sene yayınladığı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye geçtiğimiz yılda cinsiyet eşitliği endeksinde 156 ülke arasında 133. sırada yerini aldı. Bu sıralama geçen sene 153’te 130’du. Raporun ilk çıktığı 2006 yılında 115 ülke arasında 105. olduğumuz da göz önünde bulundurulursa, ülke olarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ilerlemediğimiz, hatta giderek gerilediğimiz gayet açık.
Bahsettiğimiz oldukça uzun bir yolculuk. Özellikle siyasi otoritenin bu anlamda üzerine çok önemli roller düşüyor. Ancak son dönemlerde toplumsal cinsiyet bağlamında çok endişelendirici adımlar atılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden aniden çekilme kararı ve 4. Yargı paketinin Meclisten geçmesi eşitlik mücadelemizde çok büyük iki engel. Tüm kadın örgütleri, dernekler ve sivil toplum eşitlik mücadelesi verirken çok çalışıyor. Bu düzende alabileceğimiz en iyi sonuçları alıyoruz. Zaten işimiz sürekli engelleri aşmak olduğu için zorluk bu işin doğasında var. Sonuçta insanlık tarihi kadar eski bir olgu olan ataerkillikle mücadele ediyoruz.
Kadın istihdamını artırmak nasıl mümkün olur? Bu konuda yapılması gerekenler nelerdir?
Kadın istihdamını artırmak için şirket değerleri ve organizasyon kültürü toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde şekillenmeli, yönetim birimi kadın ve erkek eşitliğine duyarlı bir hale gelmeli, kapsayıcılık ilkesine dayanan stratejiler oluşturulmalı, kesinlikle ve kesinlikle cinsiyet kotası uygulanmalı, “kadınlara özgü” veya “erkeklere özgü” kabul edilen işlerde tam tersine erkeklerin veya kadınların çalışması teşvik edilmeli; kadınların annelik izinlerini kanunlara uygun bir şekilde kullanmaları, erkeklerin de babalık izinlerini kullanmaları teşvik edilmeli. Yani özetle, şirketler ve kurumlar kadın dostu politikalar geliştirmeli ve bunları bir an önce uygulamaya geçirmeliler. Özellikle kreşler ve çocuk bakım hizmetinin önemi burada öne çıkıyor. Her bölgede çalışmak isteyen kadınların çocuklarını gönül rahatlığı içinde teslim edebileceği kreşler olması gerekiyor. AVM’lere yeni yapılan konut projelerine kreş zorunluluğu konmalı.
Kadınların siyasete girmesi ve siyasette etkin rol oynaması konusunda ülkemiz ne durumda sizce?
Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl yayınladığı Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nun 2021 verilerine göre Türkiye’nin en düşük puan aldığı kategori kadınların siyasi katılımı alanıydı. Puanların belirlenmesinde parlamentodaki kadınların oranı, bakanlık pozisyonlarındaki kadınların oranı ve son 50 yıl içinde kadın/erkek cumhurbaşkanının görev yapma süreleri gibi kriterlerin olduğu kategoride Türkiye 156 ülke arasında 114. sırada yerini aldı.
Metodolojisinde Dünya Ekonomik Forumu kategorilerini referans olarak aldığımız İlçe Düzeyinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeks raporumuza göre de endeksi uyguladığımız nüfusu 100.000 ve üzeri olan 234 ilçede maalesef kadınların politik katılımı geliştirmemiz ve üzerinde durmamız gereken bir alan. Topladığımız veriler ışığında araştırmaya dahil olan tüm ilçelerde kadınların kamuda ve yerel yönetimlerde karar mekanizmalarındaki konumlarının zayıf olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınların karar mekanizmalarındaki konumlarının zayıf olması, karar alma süreçlerine dahil edilmemeleri ve siyasette erkeklerle eşit bir oranda temsil edilememeleri çok büyük bir demokrasi sorunudur. Bu sebeple siyasette de cinsiyet kotası acilen uygulanmalı.
YANINDAYIZ Derneği’nin yeni projeleri var mı?
Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında eğitim faaliyetlerinin yaygınlaştırılması öncelikli hedeflerimiz arasında. Özellikle mavi yaka çalışanlara yönelik eğitim programları ve üniversite öğrencilerine yönelik eğitim programları ile öncü olan bir dernek olarak çalışmalarımıza devam etmek istiyoruz. Toplumda söylem değişikliği oldukça önem verdiğimiz bir konu, bu anlamda da özellikle sosyal medya çalışmaları ve eğitim çalışmaları ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin söylem değişikliği dönüşümüne katkı sağlamak istiyoruz.
Hali hazırda yürüttüğümüz iki projemiz var. Bunlardan biri Friedrich Naumann Vakfı (FNF) finansal katkıları ile yürüttüğümüz “İlçeler Düzeyinde Toplumasl Cinsiyet Eşitliği Endeks Yaygınlaştırma Projesi”, diğeri ise Hollanda Büyükelçiliği finansal katkıları ile yürüttüğümüz “Şiddetin Görünmeyen Yüzü” projemizdir. Ayrıca “İlçe Düzeyinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi” projemizin Türkiye’deki tüm ilçelerin dahil edileceği ikinci faz çalışmalarına hazırlık yapıyoruz. Büyükelçiliklerin ve çeşitli kuruluşların hibe fonlarına başvurularda bulunuyoruz.
Bunlara ek olarak ilkini 2019’da gerçekleştirdiğimiz ve bu sene de 3 Kasım 2021’de yapmayı planladığımız “kadınerkekeşittirnokta” Konferansımız için çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor.