Nazlıyım ben. Zaten adımdan belli. Bizim evde isimler hep karakterlere göre verilirmiş. O yüzden ilk zamanlarda bana hep başka başka isimlerle seslendiler. Ben de şaşırdım valla. Bir “Boncuk” oluyordum, bir “Minnoş” bazen de “ Ufaklık”.
Sonunda karar vermişlerdi, “Safinaz” oldum. Daha doğrusu Safi-naz… Çok nazlıymışım. Naz yapmayayım da ne yapayım? Bebekken çok çektim. Çok yalnız kaldım. Annem beni istememiş, emzirmemiş. Bahçe bahçe dolaştım. İnsanlar kötü değildi, bana bakmaya, beslemeye çalıştılar. Ama ben annemi aradım hep. Buldum da ama anında patiyi yedim.
Ben de aldım başımı öteki mahalleye gittim. Sonradan çok yakın arkadaş olacağım Cino ile karşılaştım sokağın başında. Dedi ki: “Biraz ilerde bir ev var. Ben diğer kedi arkadaşlarımla orada yaşıyorum. Sen de gel, hep beraber çok eğleniriz.
Sonra da bana yolu gösterdi. Orada adlarını sonradan öğrendiğim Cingöz, Cincin, Cucu, Çiço, Yamuk, Speedy, Bücürük, Aptal Musa, Yaygara, Karabela, Kapça, İsmo, Karam, Puki ve Yeter ile tanıştım. Yemek yiyorlardı. Ben biraz uzak durdum. Daha önce hiç bu kadar kedi ile bir arada yememiştim. Bekledim onlar doysun diye ne de olsa bir sürü yemek vardı. Bir türlü doymak bilmedi onlar da. Nihayetinde birer birer uzaklaştılar da bana sıra geldi. Yavaş yavaş yaklaştım ve kalanları yemeye başladım. Korkmuştum biraz. Benim bu korkumu naz zannettiler.
Ondan sonra sürekli “Ne kadar da nazlı bu” “Nazından da geçilmiyor” dediler benden bahsederken. Zamanla benim de hoşuma gitti nazlı olmak.
Ne zaman hoşuma gitmeyen bir durum olsa “Miyaaaavvvv” diye bastım yaygarayı. Sonunda dediler “Ay bu safi naz yahu. Adı Safinaz olsun bari”
Böylece ismim Safinaz oldu. Hoş bazıları da çok ince yapılı ve biraz huysuz olduğum için Temel Reis’in eşi Safinaz’dan esinlendiklerini de ima etmiyor değil. Ama inanmayın siz onlara.
Cino’nun bebekleri oldu bir süre sonra, onlarla oynamaya bayıldım. Ne de olsa bebekken yalnızdım. Kardeşlerimden ayrı olduğum için öyle oyunlar oynamaya filan fırsatım olmamıştı.
Bizim bahçenin nüfusu değişiyordu sürekli. Birileri gidiyor, başkaları geliyordu. Önce Yaygara gitti mesela. Yuvalanmış… Öyle dediler. Herkes pek sevindi.
Sonra sırasıyla Speedy, Bücürük ve Aptal Musa yeni yuvalarına gittiler. Ara sıra haber alıyorduk her birinden. Güzel haberler.
Günler günleri kovaladı. Kaç gün bilmem. Bahçede kala kala, Pıtır, Kapça, Binnaz ve ben kalmıştık. Diğer arkadaşlarımın hepsinin yuvaları olmuştu ayrı ayrı. Dediler ki; biz başlarına kalmışız. Mecburen bizi de beraberlerinde götüreceklermiş.
Ve macera başladı. Uzuuuun bir yoldan sonra başka bir yere gittik onlarla birlikte. Ama orda bahçe yoktu. Bir evin içinde, insanlarımızla hep birlikte yaşamaya başladık sonrasında.
Yuvalanmıştık yani sonunda biz de 😊
Bahçenin kalabalığından sonra pek bir sakin hayata adım attık da diyebilirim. Sonra Kevin bizim eve yuvalandı. Sakin hayat filan kalmadı evin içinde. Bir koşturma, bir kovalamaca başladı.
Ama yine de eskisi kadar hareketli değildi. Taa ki Binnaz ve benim bebeklerim doğuncaya kadar. Binnaz 3 yavru yaptı. Ben de aşağı kalmadım tabi. Benim de 3 yavrum oldu. Ardından bizim eve sırasıyla, Bozo, Cabbar ve Şero geldi.
Tabii curcuna da geri geldi yuvamıza. Her birinin hikayesi de evlere şenlik tabii. Bir ara anlatırım uzun uzun… Şimdi yemek zamanı….