Doğum sancısından bile şiddetli ağrılara neden olabilen, kapısını çaldığı kişinin acil servise kendini ‘zor atmasına’ yol açan böbrek taşı hastalığı günümüzde giderek yaygınlaşıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren, ülkemizde her 10 kişiden birinde görülme oranıyla dünya ortalamasının üzerinde seyreden böbrek taşına genetik etkenlerden yanlış yaşam alışkanlıklarına dek bir çok etkenin neden olduğunu belirterek bu ciddi sağlık sorununa karşı özellikle günlük yaşantıda bazı kritik kurallara mutlaka uyulması gerektiğini vurguluyor.
Böbrek taşı olanların ise “Taşımı herhalde düşürdüm ama görmedim, ağrım geçti” şeklinde yanılgısına çok sık düştüklerini ancak bu düşünceyle tedavinin bırakılmasının böbrek kaybına dahi götürebildiğini belirten Prof. Dr. Zeren “Taş problemi yaşayanların sonraki 10 yıl içinde tekrar benzeri şeyleri yaşama ihtimali yüzde 50’dir. Bu nedenle benzer yakınmaları olmasa bile düzenli kontrollerini yaptırmaları gerekir” diyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren böbrek taşına yol açan 8 önemli hatayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
- Az su içmek: YANLIŞ!
DOĞRUSU: Az su içmek böbrekte kum ve taş oluşumuna zemin hazırlar. Günde 2-2.5 litre idrar çıkarmak özellikle de böbrek taşı oluşturmaya yatkın kişilerde taş oluşum riskini yüzde 50 azaltır. Bu nedenle her gün en az 2.5 litre su içmeye özen gösterin. Ayrıca alınan sıvının bir kısmının limon, portakal suyu şeklinde olması da idrarda taş oluşumunu engelleyen sitrat maddesini artıracağından ayrıca faydalı olacaktır. Son yıllardaki bazı çalışma sonuçları kahvenin de taş oluşumunu engellediği yönündedir.
- Fazla tuz ve şeker tüketmek: YANLIŞ!
DOĞRUSU: Fazla tuzlu yemek idrarla kalsiyum çıkışını artırarak çoğunluğu kalsiyum içerikli olan taşların oluşumunu tetikleyebilir. Fazla tuzlu yemek zaman içinde yüksek tansiyon nedeni de olabileceğinden böbrek damarlarının etkilenmesiyle böbrek fonsiyon bozukluklarına da yol açabilmektedir. Tuz yanında rafine şeker tüketimi de idrarla kalsiyum çıkışını artıran diğer bir risk faktörüdür. Bu nedenle fazla tuz ve şeker tüketiminden kaçının.
- Bilinçsizce vitamin takviyesi kullanmak: YANLIŞ!
DOĞRUSU: Son yıllarda öne çıkan vitamin ve mineral takviyeleri kişinin ihtiyacına göre doktor tavsiyesiyle değil gelişigüzel kullanıldığında uzun vadede böbreklere de çok ciddi zararlar veriyor. Örneğin; en masum görünenlerden biri vücut direncinin düştüğü, gribal durum hissedildiğinde ilk akla gelen destek ürünlerden olan C vitamininin alımını abartmak böbrek taşı oluşumuna zemin hazırlar. Günlük yiyeceklerle alınan doğal C vitamini için böyle bir risk söz konusu değildir. Vücudunuzun vitamin ve mineral ölçümleri yapılmadan ve doktor tavsiye etmedikçe vitamin ve mineral takviyesini gelişigüzel kullanmaktan kesinlikle kaçının.
- Hareketsiz olmak: YANLIŞ!
DOĞRUSU: Hareketli olmak taşların büyümeye fırsat bulamadan kristal veya kum halindeyken idrarla atılmasını kolaylaştıracaktır. Bu nedenle fiziksel bir engeliniz olmadığı takdirde hareketsiz kalmaktan mutlaka kaçınmak ve her gün düzenli yürüyüş/egzersiz yapmak, işyerinde dahi öğle tatillerinde mutlaka kısa da olsa yürümek gerekir. Egzersiz yaparken terlenebileceğinden beraberinde bol su içilmesi de unutulmamalıdır.
- Hayvansal gıdaları aşırı tüketmek: YANLIŞ!
DOĞRUSU: Kırmızı et, yumurta, tavuk, balık gibi hayvansal proteinler idrarı asit hale getirip, kalsiyum dengesini bozması yanında idrardaki taş oluşumu için koruyucu olan maddelerin azalmasına da neden olmaktadır. Bu nedenle hayvansal gıdaların tüketiminde aşırıya kaçmamak, günlük tüketimde 150-160 gramı geçmemeye dikkat etmek gerekir. Salam, sucuk ve sosis gibi işlenmiş etler de ciddi oranda tuz içerdiğinden tüketiminden uzak durulmalıdır. Diyete dikkat ederek taş oluşum riski oldukça azaltılabilmektedir.
- Kas yapmak için aşırı protein almak: YANLIŞ!
DOĞRUSU: Özellikle vücut geliştirmek amacıyla spor yapanlar kas oluşturmak için protein tozlarına ağırlık veriyor. Ancak dikkat! Yapılan bilimsel çalışmalar; aşırı protein alımının böbrek fonksiyonlarını bozduğunu ve kas yapsa da böbrekte taş oluşumuna zemin hazırladığını ortaya koyuyor. Bu nedenle doktorunuzun önerisi olmadan protein takviyesi kullanmayın.
- Yoğurt, süt ve peyniri az tüketmek: YANLIŞ!
DOĞRUSU: Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren “Taşların büyük kısmı yapı olarak kalsiyum oksalat taşlarıdır. Bu nedenle çok eskiden süt, peynir, yoğurt gibi kalsiyumdan zengin gıdaların az tüketilmesi önerilirdi. Artık bunun yanlış olduğu bilinmektedir. Ancak kalsiyumlu yiyeceklerin ana öğünlerde tüketilmesi gerekir! Çünkü; domates, koyu yeşil yapraklı sebzeler, çilek, armut, kuruyemişler, çikolata ve çay gibi birçok yiyecekte bulunan oksalat maddesi kalsiyumdan zengin gıdalarla beraber tüketildiğinde oksalatın vücuda girişini engellemek büyük ölçüde mümkün olabilmektedir” diyor.
- Yetersiz idrar yolu enfeksiyonu tedavisi: YANLIŞ!
DOĞRUSU: İdrar yollarında enfeksiyona neden olan mikroplardan bazıları idrarın yapısını değiştirerek “enfeksiyon taşı” denen kalsiyum oksalattan farklı yapıdaki taşlara neden olmaktadır. Çok kısa süre içinde hızla büyüyebilen bu farklı yapıdaki taşların tamamen temizlenmesi ve idrarın uygun antibiyotik tedavisi ile tamamen mikropsuz hale getirilmesi çok önemlidir. Taşlar ameliyatla alınsa bile enfeksiyon tam temizlenmediği takdirde çok kısa süre içinde aynı yapıdaki taşlar hızlıca tekrarlamaktadır.
Böbrek taşı olanlar dikkat!
Ağrınız kesildi diye tedaviyi bırakmayın!
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren “Böbrek taşı olanların çok sık düştüğü bir yanlış; taşın düştüğü görülmeden, ağrı kesildi diye tedavinin yarım bırakılmasıdır. Takibin bırakılması böbrek kaybına kadar gidebilecek çok riskli bir durumdur. Eğer taş düşerken kısmi tıkanıklık yapacak şekilde yolda takılıp kalırsa idrarın taşın yanından az da olsa geçiyor olması ağrının ortadan kalkmasına neden olacaktır. Hastalar genellikle bu dönemde ‘taşımı herhalde düşürdüm, görmedim’ düşüncesi ile günlük yaşantılarına dönerler. Kısmi de olsa tıkanıklık devam etmesi böbreğin zamanla şişmesi ve kaybıyla sonuçlanabilir. İdrar yollarından taş, kum dökmüş veya ameliyat geçirmiş olanların sonraki yaşantılarında benzer yakınmaları olmasa bile düzenli kontrollerini yaptırmaları gerekir. Taş problemi yaşayanların sonraki 10 yıl içinde tekrar benzeri şeyleri yaşama ihtimali yüzde 50’dir” diyor.