Page 125 - NYXmag_SAYI_001
P. 125
Sonra bir gün, mutfakta” 10 dakikada hazırlanıp, içindeydik. Her şeyi unutmuştum, sürüleri bile .O
30 dakikada fırında pişen, 5 dakikada yenen” türden anı yaşıyordum. Fotoğraflarını çekiyordum. Bir,iki...
bir kek yaparken “Şunu katsam ne olur, bunu da onlarca, yüzlerce... Onları, o anları sonsuzlaştırmak
katsam, şu da iyi gider mi “ diyerek kendi zevkime istiyordum. Ömürleri o kadar kısaydı ki; bir gün
göre bir kek hazırlamaya başladım. Kakaolu harcı sonra yağacak doluda kaybolabilirlerdi... Onlar
da ekleyerek ;sanatsal bir görüntü oluşsun diye bunu umursamıyor gibiydi. Mutlu mutlu, bana poz
üstünü çizerek karıştırdığım kekin, ebruli görüntüsü veriyorlardı. Severek, gülümseyerek çekmeye devam
ile fırından çıkmasını beklerken; içimde bir şeylerin ediyordum. Benim de içimde çiçekler açıyordu sanki.
kıpırdandığını hissettim. Bu dünyada değil de kendi Fark edilmeyi bekleyen bu güzellikleri çekerken
iç dünyamda bir yerlerdeydim. Tanıdık bir şeyler hislerimin farkına varıyordum sanki. Yine başka bir
oluşuyordu. Küçücüktü ama kelebek gibi çırpındı. dünyada gibiydim. Yine kıpırtılar hissettim. Başka bir
duygu, başka bir his.
Birkaç gün sonra, köye gittim. Baharı, doğayı köyde
yaşamak istiyordum. Bir gün, fotoğraf makinesi Umutlu, sevgi dolu, çocukça, masum, büyülü...Ruhumu
elimde, akşamüstü köye dönecek sürüyü bekliyordum. sağaltıyordum...
Takip ettiğim üstad fotoğrafçıların portfolyosunda
mutlaka bir “sürü fotoğrafı” vardı. Hayranlıkla Evet, bulmuştum. Yıllardır ilgi görmeyi bekleyen
izlediğim toz bulut içindeki bu “sürü fotoğraflarından” hayal dünyam, düşlerim ortaya çıkıyordu. “En son
bir tane de bende olmalıydı. Gün batımı ile birlikte ne zaman başroldeydi” diye düşündüm. 10 yıl
koyunların sırtına vuran güneş ışıltıları ile oluşan önce mi? Hayır. Üniversite yıllarında mı? Hayır.
kompozisyonu çekmek istiyordum. Toz bulutlu da Lise de mi? Evet!.. Lise son sınıfta edebiyat dersi
olursa harika olacaktı. kompozisyon sınavı, en sevdiğim sınavdı. Edebiyat
hocası, sınav kağıtlarımıza bir giriş paragrafı yazdırıp,
Konuşlandığım yerde zamanın geçmesini devamını hikayelendirmemizi isterdi. Ve bilirdim
beklerken; gözüm, hemen önümde duran çiçeklere ki gözü üstümdeydi. “Bu sefer ne yazacak?” diye
takıldı. Gün batımı ile birlikte ışıl ışıl parlayan, meraklandığını da bilirdim. Her sınav kağıdına öyle
albenileri daha da ortaya çıkan çiçekler, ne kadar karekterler koyup, öyle betimlemeler yapıyordum
güzellerdi ne kadar masum... Çiçek fotoğraflarını ki , hayal gücüm karşısında şaşırıp kalıyordu. Bitirip
çekmeyi seviyordum ama fotoğraf sitelerinde de verdiğim her sınav kağıdını hızlıca ve meraklı bir
istediğim gibi paylaşamıyordum; çünkü çiçek şekilde okurdu.
fotoğrafları “konulu fotoğraflar“ kadar üstatlarca ilgi
görmüyordu. Hatta, çektiğim fotoğrafları paylaştığım Şimdi bu çiçekler, sınav kağıdım olmuştu. Elimde
bir sitede, fotoğrafçı üyelerden biri, mesaj atıp: ”Sizin kalem değil, bu sefer fotoğraf makinam vardı...
oralarda daha farklı, daha güçlü kompozisyonlar
çekebileceğiniz imkanlarınız varken, çiçek fotoğrafları Sonra ne mi yaptım?
çekmek sizi geliştirmez” deyince çiçek paylaşımlarımı
durdurmuş ve paylaşmaya çekinir olmuştum. Belki bir şeyler karalarım diye yanımda taşıyıp;
hiçbir sayfasına dokunmadığım küçük defterimi
Çiçekler, işte şimdi; tam karşımdaydı. Rengarenk çantamdan çıkardım ve yazmaya başladım.
güzellikte ve kusursuzlardı. Hafif rüzgarın etkisi ile
sallansalar da büyülü duruşlarından, asilliklerinden Öyle ya :
hiçbir şey kaybetmiyorlardı. Sürekli gülümsüyorlar
mıydı? Belki konuşuyorlardı... Duymayan bendim “Yazmak, belki de düşlere itiraftı.”
belki de. Hissediyordum onları. Sessiz bir iletişim
NYX
125