Page 261 - NYXmag_SAYI_011
P. 261
Kedice
Oyun oynuyorum yeni arkadaşlarımla. Diyorlar ki Feryat figan bağırarak koşa koşa eve gittim bir akşam
“Dana kadar oldu hala aklı fikri oyunda”. Danalar oyun üstü. Oh, bahçede mamalar verilmiş, arkadaşlarım
oynamıyor mu ki… Şaşarım buna. Rüzgarda uçuşan bir mama kaplarının başında toplanmışlardı. “Bensiz ha”
yaprağın peşinden koşmak kadar güzeli var mı bu diye çığlık atarak hadlerini bildirdim tabii. Her bir
dünyada? kabın tadına baktım birer birer. Yanıma yaklaşanı
“Gelmeeeee” diye bağırarak kaçırdım.
Mama saati geldiğinde benim içime bir canavar
kaçıyormuş, öyle diyorlar. Oysa benim yaptığım sadece “Maydanoz gelmiş” dedi biri arkadan. Döndüm baktım,
her kaba konan mamanın tadına ilk önce bakmaya oturmuş, gülümseyerek bana bakıyordu. Çığlık atarak
çalışmak. Yanıma yaklaşanın vay haline… Onlar da ona doğru koştum beni sevsin diye. Kucağına atladım,
biraz uzak dursunlar canım!!! Hele ben bir tadayım, mırıl mırıl sevdirdim kendimi. Sevme faslı biraz
hepsini bitirecek değilim ya… uzayınca bir tırmık, attım kendimi kucağından. Tekrar
mamaları kontrol altına almalıydım zira. “Tamam, vakit
Sevilmeye gelince sıra; en önce beni sevmeliler… Engel gelmiş” dediler. Kısırlaştırma vakti gelmişmiş.
olanı patilerim, uzak dursunlar, sıralarını beklesinler.
Çünkü ben ancak öyle unutuyorum annemin beni Sabah oldu, bir kutuya koydular beni. Hop, arabaya…
bırakıp gitmesini. Kardeşlerimi peşine takıp beni Sonra hoşuma gitmeyen kokuların olduğu bir yere
kovalamasını. gittik. Bekledim, bekledim, kutudan çıkardılar, sonrası
deriiin bir uyku. Bebekliğimin geçtiği evde uyandım.
Epey zaman oldu bir ara “Biraz daha büyüsün Ama tam olarak da uyanamadım galiba. Karnım da çok
kısırlaştılarım, belki hırçınlığı azalır.” demişlerdi. Her aç ama biraz daha uyuyayım. Sonra yerim.
ne demekse… Ben hırçın değilim aslında. Bir türlü
anlamıyorlar ki, ya yine sevilmezsem, yine aç kalırsam Uykumu iyice aldıktan sonra, hop, bahçeye koştum.
diye korkuyorum sadece. O yüzden önce ben yiyeyim, Arkadaşlarım beni bekler, mamalar beni bekler,
önce beni sevsinler istiyorum. Hatta hep beni yaramazlıklar beni bekler…
sevsinler istiyorum.
Geçenlerde bir gezintiye çıktım, burnumda süt kokusu.
Gittim, gittim, dere tepe düz… Şaka, şaka… Sadece bir
sokak uzağa gittim. Bir sürü yeni kokunun arasında süt
kokusunu gayet net alıyordum. Bir bahçeye girdim
kokunun peşinden. Bir inek çıktı karşıma bir de
yavrusu yani “Dana”. Çok ama çok büyük hayvanlar. O
zaman anladım dana kadar olmak ne demek. Yine de
abartılı tabii, ben nasıl dana kadar olabilirim ki… Her
neyse, süt kokusu onlardan yana geliyordu. Yaklaşıp
bir koklamak istedim, inek sinirlendi. Hop, kaçtım
hemen. Biz kediler çevik hayvanlarız vesselam…
Bir de baktım ki köşede bir kap süt, birkaç da kedi.
Hemen tavrımı koyup, uzaklaştırdım onları. Karnımı
bir güzel şişirdim sütle. Kalanı da diğer kedilere
bıraktım. Sıralarını beklediler ses çıkarmadan. Aferin…
İki gün sürdü süt ziyafeti. Sonra sıkıldım. Hep süt, hep
süt nereye kadar. Hem bahçedeki arkadaşlarımı da
özlemiştim. Bakalım onlar da beni özlediler mi diye
geri dönmeye karar verdim.
NYX
261