Page 242 - NYXmag_SAYI_004
P. 242
Sinemanın Filozofu
Krzysztof Kieslowski
İşte bu durum, daha başka yönetmenlerde de
ilgimi çektiği için paylaşma ihtiyacı hissettim.
Fakat bunların ortak özelliği ‘auteur’ sinemacılar
olması. Yani, kendine özgü bir dil ve ifade biçimi
ortaya koyan ‘yaratıcı-yazar yönetmenler’,
toplumla, insanla ve sistemle ‘derdi olan’, sürekli
sorgulayan, dünyanın yükünü bütün ağırlığıyla kendi
omuzlarında hisseden ve kendi kendini yiyip bitiren
yönetmenler… Boşu olmayan sinemacılar bunlar.
Felsefe altyapıları çok kuvvetli, çok fazla okuyan,
düşünen ve müthiş gözlem güçleri olan sinemacılar
aynı zamanda…
Örneğin Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski
bunlardan biri… Polonya televizyonu için çektiği
Dekalog’lar (On Emir’in her birini bir filmde
sorguladığı 60’ar dakikalık 10 film… ve bunların
içinden Aşk Üzerine ve Öldürme Üzerine Film’ler…),
Veronika’nın Çifte Yaşamı ve Fransız Bayrağı
üzerinden yola çıkarak yaptığı ve Özgürlük,
Eşitlik, Kardeşlik kavramlarını sorguladığı Mavi,
Beyaz, Kırmızı üçlemesi. Hepsi bu… Ama bunların
hepsinde onun sinemacı dehasının tüm izlerini
görebiliyoruz. Kieslowski de kendisi yazmamıştır
senaryolarını, ama kadim yoldaşları senarist
Piesiewicz ve müzisyen Preisner ile birlikte filmlerin
her aşamasında kendi felsefesini ortaya koymuştur. Kieslowski de, üçlemenin son filmi Kırmızı’yı
Şu nefis sözü edebilmiş bir felsefeye sahip olan bitirdikten sonra verdiği beyanatta ‘Çok yoruldum,
bir yönetmenden bahsediyoruz: ‘İnsanlığın ortak artık film yapmayacağım’ demiş; ve maalesef
değerleri zannedildiği gibi din, dil, ırk, bayrak bundan 6 ay sonra, sadece 55 yaşında hayata veda
gibi kavramlar değil; acı, keder, sevinç, aşk gibi etmiştir.
kavramlardır.’
NYX
242