Page 243 - NYXmag_SAYI_004
P. 243
Nuh’un Gemisi
Sinemanın Ozanı
Andrei Tarkovski
Bir diğer örnek sinemanın şairi, ressamı, filozofu gibi
pek çok unvana sahip olan Andrei Tarkovski. Uzun
plan sekanslar, varoluşun sürekli sorgulanması, şiirsel
atmosfer ve kaydırmalı tek plan çekimler Tarkovski’nin
alamet-i farikalarıdır. Sinemada gerçek zamanı Stalker’i yaptıktan sonra artık daha fazla dayanamayıp
yakalamaya çalışmasını, sonrasında yapılan kurgunun İtalya’ya gider. Sıla özlemini yine çok şiirsel bir dille
değil, asıl o eserin gerçek zamanının önemli olduğunu anlattığı enfes Nostalghia’yı İtalya’da, son filmi
ortaya koyduğu felsefi, otobiyografik ve çok lezzetli Kurban’ı ise çok sevdiği Bergman’ın memleketinde ve
kitabı Mühürlenmiş Zaman gibi bir kitabın da yazarıdır onun film ekibiyle İsveç’te çeker (efsanevi görüntü
aynı zamanda. yönetmeni Sven Nykvist’in görüntüleri muhteşemdir).
Tarkovski daha ilk filmi İvan’ın Çocukluğu ile Evet sene 1985-1986… Kurban filmi çekiliyor.
1962’de Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’ı Çekimin ortalarında Andrei Tarkovski kanser
alarak bütün dünyanın ilgisini çekmiş ve yepyeni olduğunu öğrenir. Maalesef durum iç açıcı değildir.
şiirsel bir sinema dilinin müjdesini vermiştir… İronik bir şekilde, Kurban filmi, düşsel bir nükleer
savaştan insanlığı kurtarmak için, inançlı ve
O dönem Sovyetler’de film yapmak pek kolay değildir yine dünyanın yükünü taşıyan emekli bir tiyatro
kuşkusuz Tarkovski gibi muhalif ruhlar için… 1969’da oyuncusunun, kendi cenneti olarak kurduğu yaşam
Andrei Rublev’i çeker, Sovyet yönetiminin her türlü alanını ve hatta kendini kurban etmesini anlatır. Filme
engellemesine rağmen Cannes’da Fipresci ödülünü devam eder, bitirir… Ve filmin sonundaki görselde
kazanır. Ve ancak 1972’de dolaşıma girer film… aslında Tarkovski insanlık durumuyla ilgili bir umut
1972’de çektiği ve Sovyetler’in, Kubrick’in 2001 vermez, yine bize bırakır… Ama en sona düşen
Space Odyssey filmine rakip olarak çıkardığı söylenen karede bu filmi oğlu Alyoşa’ya ithaf ettiğini yazar. İşte
Solaris’ten sonra 1975 yılında otobiyografik filmi Ayna buradadır umut...
gelir, bambaşka bir tat, doku… Tabii ki bu da engellere
takılır hatta pek çok resmi otorite tarafından Tarkovski, bitmek tükenmek bilmeyen film yapma
yasaklanması gereken bir film olarak görülür. Gerçi ve en iyisini yapma arzusunu, sürekli kesintiye,
mesela dostu Sergei Paradyanov gibi hapislerde yasaklamalara uğrayarak, çözümü yurtdışında
yatmamıştır veya filmleri zinhar yasaklanmamıştır, bularak (ama oradan da sıla hasretinin filmini
yine de film çekecek ortamı bulmuştur. Problem, yaparak) yaşamış, bu yükün ağırlığıyla hasta olmuş,
yetkililerin filmi görmelerinden sonra ortaya çıkar. ısrarla filmini bitirmiştir.
Tarkovski’nin klasik toplumcu gerçekçi ve doğrudan
anlatımı kabul etmeyip filmlerinde antin kuntin Cannes’da herhangi bir yasağa takılmadan 4 ödül
sanatsal ağırlıklı ifadelere yer vermesi, yönetimin aldığını görmüş ve sonra hayata gözlerini yummuştur.
hoşuna gitmez kuşkusuz. Fakat Tarkovski gibi huysuz Öldüğünde sadece 54 yaşındadır. Yoldaşı Bergman’ın
ve asi bir ruh için bu kadarı bile fazladır. 1979’da Yedinci Mühür filminde olduğu gibi, sanki Azrail’le bir
belki de başyapıtı sayılabilecek (en iyilerin içinde anlaşma yapmıştır.
mükemmel diyelim…)
NYX
243