Page 259 - NYXmag_SAYI_005
P. 259
Düş Kapanı
İşte dün gece de buna benzer şeyler olmuş, Salih yorgunum Şimdi hava kararmış, o hala bahçede oturmakta idi. Şimdi
deyip odaya çekilmişti. Üstündekileri de banyodaki büyük geçmişi ve anıları ortaya saçma zamanıydı… Şimdi zamanın
hasır sepetin üzerine fırlatırcasına bırakmıştı. Meryem dönen çarklarını kırma zamanı…
banyoya girip onları makinenin içine atmak istediğinde, yere
düşen bir kağıt gördü. Birden nedensiz bir burukluk kapladı Mutfağa gidip kendine yeni bir çay yaptı. Yıllar, anılar
yüreğini. Dört kere katlanmış bu küçük kağıdı hemen açtı. kafasının içinde adeta yarışıyorlardı. Bir şey düşünüyor,
Banyoda yere adeta çökercesine oturup okumaya başladı. sonra ne düşündüğünü unutup, başka düşüncelere
Bir kavgadan sonraki barışma yazısıydı bu. “Seni çok dalıyordu. Bir gece öncesini kafasında tekrar tekrar
seviyorum... Ve anlıyorum biraz üzerine gelmiş olabilirim. yaşıyordu…
Ama ne olur sen de beni anla… Şirkette kimse anlamasın
diye sürekli diken üzerindeyim. Senle geçirdiğimiz mutluluk Akşam olmuştu, bütün bir gün bir şey yemeden bahçede
dolu anlar çok kısa sürüyor ve sen karının yanına gidiyorsun. o soğukta oturup ağaçları seyretmişti. Uzun zamandır
Ben artık dayanamıyorum… Ama sensiz olamayacağımı da ertelediği ağaçları. Ve zor da olsa bir karar vermişti.
bir kez daha anladım, sensiz olamıyorum. Bu on beş gün Bitmeliydi.
cehennem oldu. Seni çok ama çok seviyorum. Bu arada
hediye için teşekkürler. Kediciğin Aslı…“ Aslında şunu anladı; o özgürlüğüne aşıktı. Esarete değil. O
aşka aşıktı. Kırıntılarına değil. İki yıl sürdüğüne göre aşk
Meryem yutkunamıyor kalbi hızla çarpıyordu. Bir hışım olmalıydı onlarınki…Bizim artık yitirdiğimiz… Sonra artık
bahçeye fırladı. Göz yaşları sel olmuş, arada nefes almakta güvenemezdi ona ardından bunca iş çevirmiş birine… Çok
zorlanıyordu. Bu Aslı üç yıldır beraber çalıştıkları halkla haince bir durumdu bu. Halbuki ilk zamanlar kendi itiraf
ilişkiler müdürü Aslı olmalı diye geçirdi içinden. Ne acı; çok etse boşanırlar ve bu denli acı çekmezdi. Tamam hiç kolay
kez sohbet etmişlikleri, eve gelip kahve içmişlikleri vardı. olmazdı ama bu denli acı olmazdı. Artık kararını vermişti
Dört yaş küçüktü Meryem’den ve altı yıl önce boşanmıştı Ağlayacaktı, sızlayacaktı ama unutacaktı. Ve en önemlisi
eşinden. Hiç çocuğu olmamıştı. Gezmeyi eğlenmeyi seven sızlanıp kendine acımayacaktı.
hoş sohbet bir kadındı. Meryem’in içinde bir yangın ve
cevapsız bin bir soru… Nasıl olabilirdi? Sevdiği adam bunu Evet, evet kararlıydı yangınını bir gün söndürecek, belki
ona nasıl yapabilmişti? Nasıl, nasıl diye içinden birkaç kez onları içinde gün gelip affedecekti. Bu hayat benim. Bu
fısıldadı. Havanın soğukluğu bile onu üşütmüyor, içindeki Yolculuk da Öyle … Ne ilk ne son bu…
yangını söndürmüyordu. Üzerinde ince bir hırka ile gözleri
sırılsıklam titriyordu. İçinden bir ses “Camı çerçeveyi indir Meryem karar vermişti vermesine de kalbi ile kavgası
... Vur, kır onlara bunun hesabını sor, burunlarından fitil fitil sürmekte idi içten içe.
getir.” diyordu. Bir ses de “Sakin ol bir toparlan böyle olmaz”
diyordu. Bir süre sonra elini yüzünü yıkayıp kanepeye Gecenin sessizliğini ard arda çalan kapı zili böldü. Meryem
kıvrıldı. Sakinleşmeye çalışıyor ama beceremiyordu. kapıya ağır ağır ve bitkin adımlarla yürürken kapı inatla
Güneşin ilk ışıkları camları geniş salondan içeri sızmış, o hala çalıyordu. Kızgın ve öfkeli bir tavırla kapıyı hızla açtı...
gözünü kırpmamıştı.
-Sürpriiizzz... diye kalabalık bir bağırış karşısında dondu…
“Ne yapmalıyım şimdi? Ne yapmalıyım?” diye geçiyordu
içinden. Aptal yerine konmasını hazmedemiyor, aldatılmanın Önde Salih elinde beyaz pembe güllerle süslenmiş bir pasta,
ağır yükünün altında eziliyordu. Bir ara Salih’in kalktığını mumların aydınlığıyla yüzlerini tam seçemediği arkadaşları
gördü. İşe gitmek için hazırlanıyordu. Salonda kanepede ve hemen solunda İstanbul’daki kız kardeşi Mine… Hep bir
uzanan Meryem’e bakıp neden burada uyuduğunu sordu. ağızdan iyi ki doğdun diyorlardı… Şaşkındı bugün doğum
Yüzüne bile bakmadan “Uykum kaçtı uyuyamadım.” diyebildi günü olduğunu unutmuştu. Ne yapacağını ne söyleyeceğini
Meryem. Başka hiçbir şey demeden kapıyı çekti ve gitti. bilemiyordu. Gelen kalabalık içinde onu ilk öpen ve kutlayan
Meryem bitkin bir halde kalkıp bir kahve yaptı. Gözleri tuzlu da Aslı olmuştu.
su kesiği. Acıyordu. Her yeri acıyordu aslında. Kahvesinden
bir yudum aldı. Affetmeli miyim acaba diye düşündü. Sonra Meryem tepkisiz ve buz kesmiş bir halde sessizce fısıldadı
kendinden utandı bu ne onursuzluk!!! Demek artık beni kendine
sevmiyor ki beni aldatmış... Sevgi dilenmek acizlik diye
düşündü. Ama ona hiç boşanmak istediğini söylememişti “Evet bu benim yeni yaşım ve tekrar doğuşum.”
belki de gelip geçici bir hevesti bu. Kendini kandırma dedi
kendini avutma. Ne yapmalıyım şimdi? Onca mazi… Bunca KİM BİLİR BELKİ DE AŞK LAZIM DEĞİLDİR...
anı… O kalp çarpıntısı, o sevişmeler… Verilen emekler bir
hiç miydi? Kabullenemiyordu. Akasya’ya nasıl anlatacaktı
bunları. Birden hıçkırıklara boğuldu…Yapamam diyordu
böyle yaşayamam.
NYX
259