Page 294 - NYXmag_SAYI_006
P. 294

hikayeler                                           Asıl ben size Limonka’dan bahsedecektim.


                                                                O akşam hava kararmaya yakın eve gelmiştim. Teyzem
                                                                mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. Radyoda haberler
                                                                Ankara ve İstanbul’daki olaylardan bahsediyordu. Herkes
                                                                tedirgindi. Nalan vurdum duymaz bir tavırla “İçim sıkıldı.
                                                                Çingeneler panayır kurmuş kalk gidelim. Biraz dolaşır
                                                                geliriz, bu arada yemek hazır olur “demişti. Teyzem duymuş
                                                                olacak ki mutfaktan seslendi: “Ne işiniz var orada ne idiği
                                                                belirsiz insanlar arasında?” Nalan bu arada beni kapıya
                                                                doğru çekiştirip duruyordu. Biraz yürüdükten sonra
                                                                rengarenk ışıklarla bezeli, renkli balonlarla süslenmiş
                                                                bir başka dünyanın içine girmiştik. Türlü salıncaklar,
                                                                yemişçiler, şekerciler... Ateş püsküren adamlar, deniz
                                                                kızları... Bir bilet parasına cennet… Hayallerin paha
                                                                biçilmez bir illüzyonu gibiydi burası. Dönme dolaba
                                                                binmeye karar verdik. Ben bilet almak için derme çatma bir
                                                                kulübenin önünde sıradaydım. Yanaştım “İki bilet” dedim.
                                                                İçeride biri kucağında, diğeri yanında iki kız çocuğu ile
                                                                bir kadın sıkış tepiş bir halde oturuyordu. Çocuklardan
                                                                büyüğü kadına dönerek eli ile 2 işareti yaptı. Kadın başını
                                                                sallayarak bana koçandan iki bilet koparıp verdi. Kadının
                                                                gözleri o loş kulübede güneşte yanan iki yeşil ayçiçeğini
              Düş Kapanı                                        kadındı. Yanındakiler de kızları olmalı idi zira ikisi de kadına
                                                                andırıyordu. Kafasında çiçekli bir tülbent, çok güzel bir
                                                                benziyordu. Kızların biri üç dört gibi duruyor... Diğeri de
                                                                ondan birkaç yaş büyük gibi. Teşekkür ettim, buruk bir
                                                                tebessümle cevap verdi. Ben yaşlarda gibi duruyordu.
                      ŞENAY ÇARKÇI                              Dönme dolapta yükseklere çıktıkça çevredeki her şey
                                                                küçülüyordu. İnsanlar, çevredeki evler, sokak lambaları...
                                                                Sonra gözüm aşağıda iyice küçülmüş olan kulübeye takıldı.
                                                                Orada sıkışmış küçük hayatlara…

                                                                Ertesi gün okul çıkışı ayaklarım beni panayıra getirmişti...
            Limonka                                             Bilet kulübesine yöneldim. Kimse yoktu. Kulübenin
                                                                arkasında iki kadın oturmuş çay içiyorlardı. “Merhaba”
                                                                dedim. Dün gece kulübede bilet satan kadın sessiz öyle baktı
                                                                yüzüme. Diğeri “Merhaba” dedi... “O sağır ve dilsizdir” dedi.
            Üniversitenin ikinci yılı idi yanılmıyorsam. Bursa’da   “Bir şey mi vardı” diye sordu. “Hayır” dedim. “Selam vermek
            teyzemin yanında kalıyordum. Yapraklar sararmış ekim   istedim”. Buyur etti yaşlı kadın “Henüz kalabalık yok bizimle
            zamanı yaklaşmıştı. Teyzem emekli bir hukukçu, eniştem   bir çay iç”. “Olur” dedim, hemen boş bir iskemle bulup
            rütbeli subay emeklisi idi. Üç yıl önce kaybettik kendisini.   yanlarına sokuldum. Çimenlerin üzerine koydukları küçük
            Teyzem, benden dört yaş büyük kuzenim Nalan ile Bursa’da   piknik tüpünün üzerinde kaynayan mavi çaydanlıktan bana
            yaşıyordu. Nalan üniversitenin son senesindeydi. Biraz ite   da doldurdular. Hal hatır derken laf lafı açtı. “Adı Limonka.
            kaka okusa da nihayet iktisadi ilimlerden mezun olacaktı.   Çocukluğunu bilirim” dedi kadın. “Aynı köylüyüz. Doğuştan
            Ben ise öğretmen olmak istiyordum.                  böyle. Küçük yaşta ana babası başlık parasına babası
                                                                yaşındaki bir adama verdiler...
            İstanbul’dan buruk, biraz hayal kırıklıkları ile gelmiştim
            buraya dün gibi hatırlıyorum. Bu arada ben Nisan. Annem,   İki kızı var. Fukaralık hanım kızım naparsın...” Kadın
            babam ve ağabeyimle İstanbul’da yaşıyoruz.          sigarasından efkarlı ve derin bir nefes çekti... Konuşması
                                                                değişikti, bir tür çingene şivesi vardı. “Siz de mi burada
            Annemin küçük bir terzihanesi var babam ise öğretmen.   çalışıyorsunuz?” dedim. “Evet atlı karınca oğlumla benim...
            Öğretmen Hikmet Bey… Hep örnek aldığım duruşu, fikirleri
            yoluma ışık olmuş canım babam.                      Çalışıyoruz işte oradan oraya… Yaz bitiyor, kış nafile” dedi.
                                                                Biz konuşurken Limonka her şeyi anlıyormuş gibi bizi takip
            Abime gelince okulu bitirip iş hayatına atıldı. Hedefleri hep   ediyor, arada gözleri dalıyordu. Ona dikkatlice baktım. Bir
            yüksek ve zamane hırsları vardı kısa sürede başardı da… Çok   isim bir insana bu kadar mı uyardı…
            iyi kazanıyor.  Günden güne değişiyor. İki ay önce ayrı bir
            eve çıktı. Kız arkadaşı ve çevresi oldukça burjuva ve biraz   O itinasız ve bakımsız bir halde bile ışık saçıyordu sanki.
            amaçsız, şımarık tipler. Babam bu oğlanı annen böyle yaptı   Beyaz teni, yeşil limon rengi gözleri, kumral saçları… Çıplak
            der durur hala.                                     ayakları pembe birer güvercin.


                                                            NYX
                                                           294
   289   290   291   292   293   294   295   296   297   298   299