Page 259 - NYXmag_SAYI_007
P. 259
Düş Kapanı
fanını açıp biraz ısıttıktan sonra çalıştırdı. İşyeri yakın çekim, tutkulu bir aşk vardı aralarında. Onlarla birkaç saat
olmasına rağmen o arabası ile giderdi. Dükkanı açar açmaz geçiren herkes bunu fark ederdi.
arka taraftaki küçük mutfağına gidip mavi çaydanlığı ile
çay koydu. Bir süre sonra kapıdan bir ses “Ekrem amca Hava kararmaya başlamıştı. Ekrem Bey oturduğu
poğaçaları kapıya asıyorum.” Her sabah aynı rutin. Üzeri koltuğunun karşı duvarında asılı duran, çerçevesi tik
cam masasının çekmecesinden bir saklama kabına koyduğu ağacından, epey eski, çiçek resmine ne zamandır baktığının
kuş yemini dükkanın hemen sol köşesindeki ağacın etrafına farkında olmadan öylece oturuyordu.
döktü. Serçeler birer ikişer geldiler her sabah olduğu
gibi. Öğleden sonra gelen bir kadına ellilerden kalma, lila Aslında orada değildi anılarda geziniyordu. Yaşamak değildi
rengi, uç kısımları fırfırlı bir gece lambası sattı. Kendisi onunki. Geçmişte sürükleniyordu. Birazdan kalkar dükkanı
değil de teyzesi meraklı imiş eski şeylere, doğum günü kapatır, iki sokak arkadaki bara gidip dört beş kadeh içer...
hediyesi alıyormuş. Bir de iki defa “Çalışıyordur bu di mi,
denememiz mümkün mü” diye sormuştu. Ekrem beyin en Eve gidip sızardı iki yıldır yaptığı gibi…
sevdiği parçalardan biri idi bu lamba. Sapasağlamdı üstelik
yenilere taş çıkarırdı. Eski usta işçilikti. Denedi Ekrem Bey, Bir gün çıkıp geleceğine dair hiç umudunu yitirmemişti.
çalışıyordu… İyi ki teyzesine alıyor diye geçirdi içinden Ya da ondan bir haber alacağı inancını kaybetmemişti
değerini bilen birine gidiyordu en azından. Kadın lambayı bunca zaman. Bu sebepten çalar saatini kuruyor ve güne
alıp giderken içini garip bir hüzün kapladı. Sanki bir vefalı başlıyordu.
dosttan daha ayrılıyordu. Oturduğu yerde daldı gitti Ekrem
Bey. O lambayı Mukaddes hanımla yıllar önce Beyoğlu’nda Hoş saat çalmadan uyanıyordu zaten...
salaş bir antikacı dükkanından aldıkları günü hatırladı.
Varsın beni önceki gibi tanımasın diye geçiriyordu içinden.
Soğuk, karlı bir gündü. Lambayı aldıktan sonra istiklal Ben yılmadan, yorulmadan her gün hatırlatırım bizi
caddesindeki Lebon Pastanesi’ne sıcak bir çay içmeye yeniden…
gitmişlerdi. Yakası kürklü gece mavisi mantosu, siyah,
yandan toplanmış saçları. Geceleri kıskandıran koyu renk Varsın konuşmasın suspus olsun... Ben onun gece karası
gözleri ve akça teni gözlerinin önüne geldi yerleşti. İç çekip gözlerinde muhabbeti koyulaştırırım bir sebepten.
Ah...dedi istemsiz
Birbiri ardına geçiyordu günleri…
37 yıl süren evliliklerinin ardından iki yıl oluştu Mukaddes
Hanımın gidişi. Gitmeden son üç yıldır hastalanmış Ve uçuyordu serçeler…
hatırlamakta güçlük çekiyordu. Alzaymır dedi doktorlar. Son
zamanlarda hiç kimseyi tanımıyordu, Ekrem Beyi bile. Bir gemi geçiyordu açık denizden,
Bir yaz sabahı Ekrem Bey uyurken çıkıp gitmiş, sırra kadem Akşam oluyor ışıklar yanıyordu evlerde.
basmıştı adeta. Gidebileceği her yer aranmıştı. Mısır’daki
uzak akrabalar bile arandı, hastaneler morglar… Yoktu... Birçok hikaye birçok kesit…
Önceleri ön sezileri güçlü, bazen şaşırtıcı, bazen sıra İnsana, hayata, aşka dair…
dışı ve zeki bir kadındı. Üç tane şiir kitabı yayınlanmış ve
satışları da epey iyiydi. Dönemin haftalık bir mecmuasına Aynı griye bakan farklı kışlar…
da makaleler yazardı. Çocukları olmamıştı hiç. Önceleri
bu durumu kabullenmeleri zor olmuştu. Tedaviler sonuç Arasına küçük mutluluklar sıkıştırılmış kapanlarımız var.
vermemişti. Fakat onlar aşkla aştılar. Hayat bazen yetinmek
ve kabullenmek değil midir zaten. Herkes kendi hikayesinin başrolü ...
Mukaddes Hanım, Ekrem Beye göre her zaman daha Ekrem Bey gibi…
konuşkan, esprili, girişken bir kadındı. Ekrem Bey hiç
üzmezdi Mukaddes hanımı... Onun, o kendine güvenine,
kendine has oluşuna hep hayrandı. Zıt kutuplar gibi güçlü bir
NYX
259