Page 355 - NYXmag_SAYI_009
P. 355
Düş Kapanı
Eşinden, çocuklardan, adadan bahsederdi. Arada Geçmiş geçmişte kalmalı artık bana göre yoksa hayat
akrabalar, yeğenler gelirdi. çok ağırlaşıyor.
Belki de kontrol amaçlı idi bilemiyorum. İyi insanlardı. Ve o yük bizim omuzlarımıza yerleşip kalıyor…
İki ayı geçmişti. Arada bir eski resimleri masanın Tabi ki neler yaşandığını tam olarak bilemiyorum.
üzerine dizer onlara bakıp ağlardı. Fakat Doğan Beyin her gün nasıl öldüğünü
görüyorum… Ve üzülüyorum…
Doğan Bey “Üzmeyin kendinizi hastasınız” desem de
nafile… Tatillerde Tuğçe de geliyor, yanımda kalıyordu. Adayı
çok sevmişti.
Naftalin kokusunun duvarlara işlediği evde o kadar çok
anı ve özlem vardı ki anlayabiliyordum. Doğan bey çok sevmişti onu dede torun gibi
yürüyüşlere çıkıyor arkadaşlık ediyorlardı. Kendi
Yurt dışındaki kızı ile arada konuşur, konuşurken göz torunları hiç gelmezdi...
yaşlarını tutamazdı
Bir aile gibi olmuştuk.
Oğlu da haftada bir ya uğrar ya uğramazdı. Bir
keresinde oğlu ile konuşmalarına şahit olmuştum. İki ayrı insandı bana göre Doğan Bey; geçmişteki ve
“Baba sen hep kendin için yaşadın” diyordu… “Ben şimdiki…
ne yapabilirim bizimle yaşayamazsın Hale de ben de
çalışıyoruz. Niye yakınıp duruyorsun? Sen genç iken İki yıl olmuştu olmamıştı, soğuk bir şubat sabahı
biz senin yüzüne hasrettik. Kahveden sabaha karşı uyandım. Mutfağa girip kahvaltı hazırlamaya
gelirdin. Anneme bir gün yüzü göstermedin. Kadın koyulmuştum. Arada mutfak penceresinden bahçedeki
adada ayağını suya bile sokamazdı ömrü mutfakta, küçük çam ağacının dallarındaki beyaz karları
bahçede geçti… Bize gelince ablamın da benim de görmüştüm. İçimde bir sevinç tatlı bir telaş; kar
seninle ilgili güzel bir anımız bile yok sayılır. Ben yağıyordu. Senenin ilk karı. Sabırsızlıkla Doğan beye
kazandığım burslarla, ablam da yurt dışındaki uzak seslendim
akrabalar sayesinde kaçtık bu evden... Annem kaldı.
Bu da bizim içimizde yara… Baba sen hep bencildin. Biz “Kahvatı hazır…Doğan Bey kalkın kar yağıyor ne güzel
yine de sana sahip çıkıyoruz daha ne bekliyorsun...” bir sabah…”
Ben istemeden birkaç defa bu konuşmaları mutfaktan Ses gelmeyince odaya girdim bir daha seslendim...
ya da yan odadan duymuştum. Nafile ne ses ne soluk…
Doğan Bey hep dalgın hep ıslak gözlerle bakıyordu... Ben bir panik sokağa attım kendimi. Yüzüme vuran
Eşinin resmini eline alıp seyrediyordu adeta. Çay kar taneleri ateşe düşmüşçesine eriyordu. O soğukta
sohbetlerinde, zamanın ne çabuk geçtiğinden iyi bir yanıyordum sanki. Evet o sabah yola çıkmıştı Doğan
baba ve eş olduğundan, onlar için çalışıp didindiğinden Bey ya da yolculuğunu tamamlamıştı bilemiyorum
bahsederdi. bunu bir tek o bilebilirdi…
Ben onu sevmiştim. Yaşasa babam da bu yaşta olurdu. Beyhude bir pişmanlıktı onunki, geçen geçmişti artık.
Babamı yaşıyordum onda. Fakat oğlu Serdar Beyin Belki de bu kısa zaman süresinde ikimizin de yaşaması
söyledikleri ve akrabaların şaka yollu imalarından gereken bir döngüydü bu yaşadıklarımız.
çıkardığım kadarı ile çok da iyi bir insan olmadığını
anlıyordum geçmişte. Fakat ben onu pişmanlıkların İki yıl gibi kısa bir süre de olsa ben onda küçük yaşta
zirvesinde, çaresizliğin dibinde tanımıştım. kaybettiğim babamı o da bu zor çetin zamanlarda bir
Şimdiki iyiliği, sakinliği arada o tatlı gülümsemeleri çocuğunu bulmuştu bende.
güçsüzlükten, yaşlanmış olmaktandı.
Beyhude pişmanlıklar…
Beyhude bir yakınıştı onunki…
Toprakta can bulup filizlenebilir belki de…
Beyhude geçen zamana ağlamaktı…
Geçmiş ne kadar zor ve acı olsa da.
Ve beyhude bir bekleyişti onunki…
Kim bilir o belki de sonrasında daha çok ölüyordur
Benimki belki de sevgiden ziyade onun bu pişmanlığını sizden.
anlamaktı.
NYX
355