Page 401 - NYXmag_SAYI_010
P. 401

Düş Kapanı










            Bir gün annem pencerenin önünden bir makara ile     kendimi ve ağlamaya başladım. Annem mutfaktan,
            onun gövdesinden dolanan bir çamaşır ipi yapmıştı.   “tamam tamam bak gör beş dakikaya hazır” diye
            Ben çocuk aklımla biraz yadırgamış, gövdesinden     seslenmişti. Sonra da “Bir savaş çıksa ilk açlıktan sen
            dolanan çamaşır ipi çekildikçe canı yanarmış gibi   ölürsün maazallah” demişti. Ben ne demek istediğini
            gelmişti bana. Sanki rüzgarla hışırdayıp bir güldü ve bir   düşünürken radyoda sonraları her dinlediğimde beni
            şey olmaz sen üzülme diye fısıldadı kulağıma…       alıp bu günlere getirecek Sezen Aksu’nun Dört Günlük
                                                                Bir Şey şarkısı çalıyordu… Hızlı bir yağmur başlamış,
            Ben oldum olası konuşurum ağaçlarla, gökyüzüyle. Bir   ilerdeki binanın gri duvarı hızla ıslanmaya başlamıştı.
            şeyler anlatmayı, konuşmayı, yazmayı sevdim hep.    Pencerenin çürümüş çerçevelerinden giren rüzgar
                                                                kışın kapıda olduğunu hatırlatıyordu.
            Yaz akşamları yazlık sinemaya giderdik ailece…
                                                                Islanmış olan söğüt ağacı rüzgarla bir olup muziplik
            Sabah bizim bahçenin ağaç gölgelerinin düştüğü      yapıyordu bana. İki damla göz yaşı donmuştu
            toplanma yerimizde arkadaşlarıma izlediğim filmi    yanağımda. Büyüyordum beki de açlıkla, yağmurla,
            anlatırdım, her kes sus pus, artık nasıl detaylı ve nasıl   şarkıyla…
            vurgulu anlatıyorsam, bittiğinde hepsi birden bir tane
            daha anlatsana diye ısrar ederdi. Ben de daha önce   Yıllar sonra yine bir sonbaharda satıldı evimiz,
            izlediklerimden anlatır onları kırmazdım. Keyif alırdım,   hayallerimiz, anılarımız. Dağıldık her birimiz bir
            anlatırken yaşardım…                                yere. Arkadaşlarımı, evimi, aşkımı geride bıraktım.
                                                                Çocukluğumu bıraktım…
            Güzel çocuklardık. Varlığımız, yokluğumuz bir.
            Yetinmeyi bilen, karnavalını içinde taşıyan, bir o kadar   İlk o zaman büyüdüm ben… Hüzün geldi kuruldu
            da olanın bitenin farkında ve düşleri, hayalleri olan.  yüreğime.

            O zamanlar kar yağınca okullar tatil olmaz,         Sezen’in de dediği gibi;
            öğretmenimizle okulun bahçesinde kardan adam
            yapardık. Ellerim üşümesin diye annem tekleme       Dört günlük bir şey işte
            kalan çoraplardan geçirirdi elime… Ne utanır ne de
            yadırgardım karda oynamaktı esas olan.              Yaşandı ve bitti

            Tek derdim de son saatlere kalan ödevler…           diye düşündük oysa bir duygusal yük.. Yaşadığımız o
                                                                şey, boğazımızda bir düğüm…
            Her karesini didik didik hatırlamaya çalışsam da
            önce sesleri unutuyorum sonra görüntüler flulaşıyor   Şimdi evdeki kanepenin üzerine oturup, gözlerimi
            zihnimde.                                           kapatıp o güne geri dönebilmeyi hayal ediyorum.
                                                                Küçük odanın ortanca desenli basma minderli
            Kesik kesik hatırladıklarım var o günlere, çocukluğuma   divanındayım. Radyoda Dört Günlük Bir Şey çalıyor.
            dair… Nasıl deli bir özlem bu!!!                    Yağmur hızlanmış, Yüzümde çürümüş çerçevelerden
                                                                sızan rüzgar, odada pişmekte olan yemeğin kokusu…
            Belki de psikolojik bir rahatsızlık bilemiyorum. Ama
            hatırladıkça yüreği ısıtan, biraz tebessüm ettiren,   Gözümü bir açıyorum… Nafile ..
            geçmiş anılar nasıl bir rahatsızlık olabilir ki?
                                                                Şimdi bu zamandayım…
            Örneğin;
                                                                Şenay ben.
            Bulutlu bir son bahar günü okuldan eve gelmiştim.
            Annem mutfakta yemek yapıyordu. Ben çok
            acıkmıştım. Yemeğin pişme süresi beni o kadar
            öfkelendirmişti ki anneme söylenmeye başlamıştım.
            Annem de beni avutmak için mi ya da daha da
            kızdırmak için mi bilemiyorum, bir yandan tahta
            kaşıkla yemeği karıştırıyor ve hafiften bir şarkı
            mırıldanıyordu. Ben öfke ile çantamı yere fırlatıp
            yandaki küçük odadaki minderli divana attım



                                                            NYX
                                                           401
   396   397   398   399   400   401   402   403   404