Page 326 - NYXmag_SAYI_011
P. 326
hikayeler hapishaneden çıkıp buraya yerleşeli yine böyle yağışlı
soğuk bir gündü.
Buradaki divan, birkaç kap kacak, yatak döşek ve
oymalı dökümden koyu gri bu soba ona burayı satıp
yaşlandıkları için şehirdeki evlerine inen karı kocadan
kalmıştı. Ona da yetiyordu zaten.
Hiçbir şey planlamıyor, hiçbir şey beklemiyordu
hayattan… Sadece yaşamaya, olana bitene bir anlam
yüklemeye çalışıyordu.
AHMET
Daha iki aylık bebekken İzmir çocuk esirgeme
kurumunun bahçesine hasır bir sepetin içinde
bırakılmıştı.
Orada büyüdü... Kimse gelip aramadı ve ailesine dair
hiçbir bilgi yoktu.
Sadece biraz büyüdüğünde eski çalışanlardan ve
Düş Kapanı peştemaline sarılı bulduklarından bahsetmişti… Tabi
ona hep sevgi gösteren Nezihe bakıcı, çay toplama
önce kendilerinin de ne olduğunu anlamadıklarını,
sonradan öğrendiklerini anlatmıştı ona. O da
Karadenizli olabileceği düşüncesini geliştirmişti
ŞENAY ÇARKÇI Ahmet’te.
Zor bir çocukluk geçirmişti. İçindeki sesiz çığlıklar,
bazen uykusunda çığlık atarak uyanmasına neden
oluyordu. İçinde boş derin bir kuyu vardı. Sesiz, ıssız…
İCABINDA… Yıllar geçti, okudu ve İstanbul Üniversitesi’ni kazandı.
Gelecek vadeden bir öğrenci oldu.
Şubat sonları 1971. Türk Dili Edebiyatı ve Türkçe öğretmenliği okuyacaktı.
Camın önündeki minderde oturmuş solgun mavi Hem çalışıp hem okumak zorunda olduğundan daha
gözleri ile yağan karı izliyordu. Bu küçük, derme çatma İstanbul’a geldiği ilk gün iş aramaya başlamıştı.
kulübede inzivaya çekilmişti bir nevi.
Bir arkadaşının tavsiyesi ile Beyoğlu’nda gece
Sobada yanan odunların çıtırtısı ve rüzgarla yağan kulüplerinde garsonluk, komilik gibi işler aramaya
karın uğultusu kafasını dağıtıyordu. başladı. Gündüz ya da tam gün çalışamazdı. Yakamoz
diye bir gece kulübünde garsonluk işi buldu. Gece
Çetin bir kıştı. Arada şehre inip günlük getir götür kulübünden çıkışta kafasını kaldırdığında kulübün
işleri, bazen hamallık ve taşıma işleri yapıyor aldığı reklam afişlerinde ateş kızılı saçlı, beyaz tenli, güzel bir
parayla biraz erzak alıp yayladaki bu ücra kulübeye kadın gördü…
geliyordu.
Resmin altında büyük harflerle ALEV SOYLU
Toprağı ekiyor, biçiyor, odun kesiyor, doğa yürüyüşleri yazıyordu.
yapıyordu.
Kısa zamanda sevdirmişti kendini Ahmet. Saygılı,
Genelde suspus camın önünde oturup uzun uzun kibar bir gençti. Gece üçe doğru çıkıyor, birkaç saat
saatler dalıp gidiyordu. uyuduktan sonra okula koşuyordu.
Sobanın üzerinde koyu mavi, eski çaydanlık Kulübün assolisti Alev, birçok erkek gibi onu da
fokurdamaya başlayınca kalkıp demledi. Çayın o taze etkilemişti. Onun sahne alacağı saati iple çekiyor,
kokusu odayı sardı. Bir göz oda ve küçük bir banyodan koşuşturduğu anlarda bile kaçamak bakışlarla gözünü
mevcuttu yaşadığı bu kulübe. Bir yıl olmuştu ondan alamıyordu. Kulüp çalışanlarından birkaç hikaye
NYX
326