“Uzun Soluklu Giyilebilir Ürünler Oluşturup, Tüketim Hızını Azaltmaya Çalışıyorum”

Writer: Sevil Balaban

Date: 25/08/2023

PAYLAŞ

Melike Simay Öztürk / Me Like Markası Kurucusu

Röportaj: Sevil Balaban / [email protected]

1997 doğumlu genç modacı Simay Öztürk, birincilik ile kazandığı Mimar Sinan Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı bölümü mezunu. Henüz öğrencilik yıllarında başladı elle tişört tasarımına. 2021 yılında markası Me Like’ı kurdu, 2022 yılında Marmaris Selimiye’de ilk defilesini gerçekleştirdi.

Genç moda tasarımcısı Simay Öztürk ile markasını ve moda yolculuğunu konuştuk.

Moda kariyerinize nasıl başladınız? Moda dünyasına ilgi duymaya nasıl başladınız?

Bu sürece resim yapmakla başladım. Güzel sanatlar lisesinde okurken çizimlerimi kağıtların ilerisine taşımayı denedim. Yaptığım desenleri tişörtlerin üzerine bastım, çok beğenilince de sanatımı insanlara sunma isteğim arttı ve o dönem simito tişört adıyla ürünlerimi satmaya başladım.

Bu yaklaşık 12 yıl önce başlamıştı zaman içinde baskı tasarımlarımla bugüne kadar geldi ve ” Me Like “ adı altında satışı devam ediyor.

Tasarım anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Kendi tarzınızı oluştururken nelerden ilham alıyorsunuz?

Sade ve şık bir çizgi çizmeye çalışıyorum. Mümkün oldukça az tekstil aksesuarı kullanıyorum ve dönüştürülebilecek tasarımlar yapıyorum. Kullanım süresi uzun kumaşlar kullanıyorum. Kimyasal atığı veya üretim firesi çok olan imalattan uzak duruyorum. Oluşturduğum koleksiyonda her parçanın birbiriyle uyumlu olmasını göz önünde bulunduruyorum. Son kullanıcı, bir parçayı farklı giysilerle istediği kadar kombinleyerek giyebilir.

Bu sayede uzun soluklu giyilebilir ürünler oluşturup, tüketim hızını azaltmış da oluruz. Giymek istemeyeceğim bir ürün üretmiyorum. İmalatında desen baskısı zor ve daha maliyetli olsa da pamuğu sağlıklı olduğu için seçiyorum.

Doğayı seviyorum. Tabiatın varoluşu ve kendi içindeki sessiz tarafı beni etkiler. Tabiat çok mütevazi görünse de düzeni ve kendi içindeki hareketi mucizevidir. Tasarımları yaparken ilham kaynağım bu mucize içindeki benim.

Moda tasarımı süreciniz hakkında bize daha fazla bilgi verebilir misiniz? Bir koleksiyonun nasıl şekillendiğini anlatır mısınız?

Tasarımların ilk aşaması tabi ki trend araştırması. Kendi marka kimliğime uyacağını düşündüğüm trendleri belirlemekle başlıyorum. Sonrasında renkler, eskizler ve kumaş araştırmaları. Bazen bulduğum kumaş rengi beni yönlendiriyor bazen de tasarım kendi rengini söylüyor. Ama özellikle dikkat ettiğim bir nokta var, sezondaki her tasarımın bir önceki sezonlar ve koleksiyondaki her parçayla eşleşebilir olması benim için çok önemli. Ürünlerim uzun vadeli kullanılabilen ürünler ve modası geçince at yenisini al mantığına uzak bir marka olmaya çalışıyorum.

Moda endüstrisinde çalışmak bazen zorlu olabilir. Sizi motive eden ve ileriye yönlendiren şeyler nelerdir?

Moda endüstrisinin henüz başında olduğumu düşünüyorum. Endüstrinin tam içinde olmak başka bir şey olmalı. Bu süreç gerçekten okuldayken hayal ettiğimden daha zor ve karışık ama çıkan işlerin takdir görmesi beğenilmesi beni çok mutlu ve motive ediyor. Dünyanın birçok yerinden müşterilerim oldu ve hep olumlu geri dönüşler aldım bu bir tasarımcı için çok değerli.

Sürdürülebilir moda konusundaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Koleksiyonlarınızı oluştururken çevresel ve etik faktörleri nasıl göz önünde bulunduruyorsunuz?

Bu benim de üstünde durmak istediğim bir konu. İçinde bulunduğum sektör çılgınca boyutlara ulaşabilir durumda. Ben ağırlıklı olarak, zarar vermemek için ne yapabilirim diye düşünüyorum. Uzun soluklu giyilebilir ürünlerin modaya ve doğaya iyi geleceğini düşünüyorum. Bunu son kullanıcıya alıştırmalıyız. Nihayetinde tasarımcılar bunu başlatsa da gerçekleşmesini ve devam etmesini sağlayacak olan son kullanıcı.

Stoklu üretimler yapmıyorum. Tekstil atığımı minimumda tutuyorum. Hızlı bir model hane ve atölye ile çalışıyorum. Bu sayede stok maliyeti oluşturmamış ve büyük bir enerji kaybının da önüne geçmiş oluyorum.

Paketlemelerde geri dönüştürülmüş plastik kullanıyorum ve özellikle ürün paketlerinin tekrar geri dönüşüm için ayrıldığından emin oluyorum. Nakliyelerimdeki taşımayı markama özel yaptırdığım kutular ile yapıyorum. Uzun vadede bu koliler hem tasarruf sağlıyor hem de çevresel atığım olmuyor. Alışveriş yapan herkese plastik poşet yerine markamın kumaş çantaları eşlik ediyor. Bu çantalar ücretsiz ve uzun süre herkesin kullanabileceği çantalar. Bu sayede plastik atığı üretmemiş oluyoruz.

Moda dünyasındaki değişen trendler hakkında ne düşünüyorsunuz? Kendi tasarımlarınızda trendlere nasıl yaklaşıyorsunuz?

Sektörün trendlerini takip etmek önemli olduğu kadar tehlikeli de. Dediğim gibi al-giy ve at mantığına çok uzak bir markayım. Bu sebeple kendime yakıştırdığım trendlerde de daha uzun vadeli ve modası geçmeyecek olanları tercih ediyorum.

İnsanların kıyafetleri nasıl seçmeleri gerektiği konusunda hangi ipuçlarına sahipsiniz? Herkesin kendi tarzını bulmasına nasıl yardımcı olabiliriz?

İnsanların kesinlikle önce vücutlarına ve doğaya, sonra trendlere bakmalarını tavsiye ediyorum. Kıyafeti bir ambalaj gibi görmemeliler. Kıyafeti ve modayı tamamlayıcı olarak göz önünde bulundurursak, kişi kendine özel güzelliğini ortaya çıkarmış olur.

Vücudumuza zarar verebilecek kumaşlardan kaçınmalıyız.

Me Like koleksiyonlarında herkesin kendi tarzına göre yorumlayabileceği çok parça var. Bu özellikle tercih ettiğim bir şey. Aynı ürünü çok uç tarzlarda iki insanın üstünde de görebilirsiniz.

Sloganım “ YOU’VE GOT ENOUGH ON YOU” yani sende yeterince var her neye ihtiyacın varsa. İçinizden geldiği gibi ve kendinizi nasıl iyi hissediyorsanız öyle giyinin.

Modada gelecekte neler görmeyi umuyorsunuz? Sektördeki gelişmeler ve yenilikler konusundaki beklentileriniz nelerdir?

Özellikle nano teknolojik kumaşların insan bedenine zarar vermeyecek boyutlara geleceğini umuyorum. Bir gün nano pamuk olur mu bilmiyorum ama olursa çok verimli olur.

Moda, teknolojik gelişmeleri bünyesine çok çabuk kabul ediyor. Hızlı bir gelişim süreci görecek olsak da sadeliğin şıklığı hep devam edecek.

PAYLAŞ