“Art of the A9”

Writer: Sevil Balaban

Date: 02/11/2023

PAYLAŞ

Deniz Salaçin Erciyas ve Erdem Akan / Tasarımcı

Röportaj: Sevil Balaban / [email protected]

Deniz Salaçin Erciyas ve Erdem Akan ile Bang & Olufsen’in en ikonik tasarımlarından biri olan Beosound A9 için özel bir sanat projesi.

Ses sistemleri konusunda dünya lideri markalardan biri olan Bang & Olufsen en ikonik tasarımlarından biri olan Beosound A9 için “Art of the A9” projesi ile dünyanın birçok ülkesindeki heyecan verici tasarımcılarla bir araya geldi. Eşsiz projeye Türkiye’de de vizyoner tasarımcılar Erdem Akan ve Deniz Salaçin Erciyas, tasarımları ile katkıda bulundular.

Tasarımlarını Beosound A9’un dairesel tuvaline uygulayan Erdem Akan ve Deniz Salaçin Erciyas, bu eşsiz hoparlörü birer sanat eseri olarak yeniden yorumladı.

Sanatçılarımızla “Art of the A9” projesini konuştuk.

Beosound A9’un minimalist ve zarif tasarımından esinlenerek yaptığınız eser hakkında bize daha fazla bilgi verebilir misiniz?

A9 belki de Bang & Olufsen tasarımları içinde en ikonik ve en zamansız olanı. Dolayısıyla ne yapmayı seçersem seçeyim hem kendi tarzımı yansıtmalıydı hem de A9 gibi ikonik olmalıydı. Sanırım finalde eser de bu yaklaşımı yansıtıyor.

Beosound A9’un estetik öğeleri ile kendi yaratıcı tarzınızı nasıl birleştirdiniz?

Kesinlikle, zıtlıkları seviyorum. Bu açıdan, doğup büyüdüğüm şehir İstanbul gibiyim. İyi tasarım bana göre daha önce bir araya gelmemiş, gelmesi düşünülmemiş şeyleri, uçları bir araya getirir ve bir bakıma zıtlıkları dengeler. Bu nedenle A9’un modern ve geometrik yapısıyla bir noktada gerilim oluşturacak geleneksel ve romantik bir imge arayışımda Türk çini desenleri bana doğru geldi. A9’un yuvarlak yüzeyine dairesel olarak tekrar uygulamak üzere özellikle 16. yüzyıldaki geleneksel karo çinileri içinden birini seçtim ve bunu monokrom hale getirdim. Bahçe ve kuş deseni o kadar klasik ve dengeliydi ki, açıkçası sonrasında bu kompozisyonun 16. yüzyıldan değil de günümüz çini sanatçılarından Salih Sarıçam’a ait olduğunu öğrenince hem şaşırdım hem de etkilendim. Bu süreç kendisi ile tanışmama ve paylaşmama vesile olduğu için ayrıca mutluyum.

Beosound A9’un ses deneyimini ve teknolojisini nasıl yorumladınız? Eserinizde ses ve teknoloji temasını nasıl yansıttınız?

Teknolojik olarak kusursuz bir ses sisteminde dinliyor iken, gözleriniz bir “Ses Bahçesi”ne baksın istedim. “Ses Bahçesi” fikri iki şekilde görünüyor. Birincisi yaprak ve dalların dönen spiral yapıları bize ses dalgalarını anımsatıyor, ikincisi merkezdeki kuş, sesin kaynağını ve bu bahçede kuş sesinin yankılanmasını düşündürüyor.

“Art of the A9” projesi kapsamında, teknoloji ve sanatın bu şekilde bir araya gelmesinin sizin için anlamı nedir?

A9 zaten teknolojinin tasarımla buluşmasının güçlü bir örneği. “Art of the A9” ile, ötesinde sanatla da buluşturuyor diye düşünüyorum. Ve bunu farklı kültürlerden sanatçılarla yapıyor olması iletişim açısından müthiş bir zemin sağlıyor. Parçası olmaktan duyduğum mutluluğun dışında, ilham verici bir proje.

Beosound A9’un ikonik siluetini korurken, kendi yaratıcılığınızı nasıl ifade ettiniz?

Hiç bilmiyorum. Bildiğim şu, mevcut bir tasarımın üzerine tasarım yapmak oldukça zor bir iş; hem mevcut karakteri bir şekilde muhafaza etmeniz, hem de yeni bir ifade katmanız gerekir. Umarım bu dengeyi kurmuşumdur.

Bu projede yer almanın size sağladığı kişisel tatmin nedir?

Bang & Olufsen teknoloji ile tasarımı her zaman buluşturmuş bir marka. Tasarıma olan bu ilgileri ile A9 un 10. yılını farklı ülkelerde farklı tasarımcılarla birlikte kutlamak için Türkiye’den seçilmiş olmak mutluluk verici diyebilirim.

İleride başka benzer projelerde yer almayı düşünüyor musunuz?

Elbette, güzel markalar ve güzel dostlarla güzel projeler yapılıyor.

Beosound A9’un ikonik tasarımı, eserlerinizi oluştururken nasıl bir rol oynadı? Bu tasarım dili, size nasıl bir ilham kaynağı oldu?

Duvarları aşıp bizi doğaya taşıyan bir görsel çizdim. Dünya değişiyor ve biz şehirlerde, evlerde daha fazla zaman geçiriyoruz. Hayal ettiğim hem müziğin eşsiz tınılarıyla hem de sanatın görselliği ile bizi doğaya götürmekti. Dalgaları, güneşi, yeşili, hayatın doğal akışını bu geometrik formlarda yansıtmaya çalıştım. İlham kaynağım, renkler, şekiller, doğadaki desenler ve doğanın bana hissettiklerinin soyut bir ifadesi oldu. Gördüklerimi farklı biçimlerde ve kendi bakış açımla harmanlamayı ve değiştirmeyi seviyorum.

Eserinizde Beosound A9’un hangi özelliklerine odaklandınız ve neden?

Odaklandığım kısmı formun daire şeklinde olmasıydı. Bu benim için dünyanın ifadesiydi. Yuvarlak bir zemin üzerinde kendi yaşayışımıza ithafen bir tasarım gerçekleştirmekti ilk düşündüğüm, yarattığım benim dünyam oldu.

Eserlerinizde sesin ve müziğin ifadesini nasıl yakaladınız? Beosound A9’un üstün ses kalitesi ve teknolojisi, sanatsal çalışmalarınıza nasıl yansıdı?

Müzik beni başka dünyalara ve uçsuz bucaksız hayallere götürür; orada özgür, bağımsız ve bir o kadar özgün olabilirim. Çizim yaparken ve tasarım yaparken yine aynı duygular içinde oluyorum ve o şekilde yaratabiliyorum. İkisi birbirini pekiştiriyor ve destekliyor, Soyut ve başka bir boyutta renkler arasında kaybolmuşluk hissi veriyor ki bu da harika bir duygu…Bu noktada beni götürdükleri ve taşıdıkları yer aynı.

“Art of the A9” projesi sizin için teknoloji ile sanatın buluşması açısından ne ifade ediyor?

Çok vizyoner bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Sanatın her yerde olabileceği gibi ummadığımız bir ürünün üzerine entegre edilebilmesi çok başka kapıları aralıyor ve bence hayata renk katıyor.

Beosound A9’un marka kimliği ile kendi sanatsal ifadeniz arasındaki dengeyi kurmak zor oldu mu?

A9 çok ikonik bir tasarım, bu ürünün üzerine bir tasarım yapacak olmak beni çok heyecanlandırdı ve çok büyük bir mutluluk verdi. Dengeyi kurmak adına, zorlanmak diyemem çünkü büyük bir aşk ile kaleme kâğıda sarıldım. Bang & Olufsen markasının sade ve yalın çizgisi benim kendi tasarım kimliğim ile örtüşüyor. Bu anlamda hayal ettiğim tasarımı bu ürün üzerine hayata geçirmek gurur verici oldu.

Bu projenin size kattığı yeni bakış açıları veya deneyimler nelerdir?

Hayal dünyamı genişletti diyebilirim, aklımda olan ve yapmayı planladığım projelerim için yeni kapılar açtı. Genelde farklı materyaller üzerine çalışıyor olsam bile ilk defa teknolojik bir ürün üzerine tasarım yaptım. Sınırların olmadığını ve sanatı nerelere entegre edebilirim diye aklıma gelen birçok fikir oluştu. Şimdi sıra bu fikirleri hayata geçirmeye geldi. ☺

Gelecekte ses gibi soyut kavramları görsel sanatla birleştiren çalışmalara devam etmeyi düşünüyor musunuz?

Soyut kavramlar her zaman kâğıda dökülür, bu ister bir yazı olsun ister bir resim olsun. Bu kâğıt bir duvar olabilir, bir hoparlör olabilir, bir ayakkabı, çanta, ceket olabilir… Soyut ve sanat hem düşündürür hem yorumlanır, en önemlisi hissettirir. Bu da benim için özgürlük demektir. O yüzden ikisini birleştirmeyi kesinlikle düşünüyorum.

PAYLAŞ