Page 169 - NYXmag_SAYI_001
P. 169

Aslında ben size Suzi’den bahsetmek istiyorum…      Yine böyle akşamlardan birinde yemekten sonra ince
            Adını bile tam olarak bilemediğim Suzi’den. Herhalde   belli küçük bardakta çayını yudumluyor, bir yandan da
            Suzan’dı. Emin değilim. Çocuk aklımda soru işaretleri   anneme bir şeyler anlatıyordu. “Her şey boş” diyordu.
            ile dolu bir yaşam, bir kadın.
                                                                Akrabalarının onu Ermenistan’a çağırdığını, fakat
            Bizim evin iki arka sokağında beş katlı binanın ikinci   evinin yurdunun burası olduğunu,  gitmek istemediğini
            katında otururdu. Küçük, nohut oda bakla sofa, iki göz   anlatıyordu. Uzun zaman önce kocasının onu bırakıp
            oda. Ermeni asıllı yalnız ve yaşlı bir kadın.       başka bir kadınla yaşamaya başladığından, yalnız
                                                                ve acı içinde iken bile gitmeyi düşünmediğinden
            Sık sık, bazen üst üste… Hemen her gün bir eve misafir   bahsediyordu. Ben de bir yandan televizyon izliyor
            olurdu. Genelde elinde bir poşet, içinde zaman zaman   diğer yandan konuşulanlara kulak kabartıyordum.
            biraz erzak, bazen birkaç meyve ve ya et ya da kıyma   Uzak memleketinden ona para yardımı geliyormuş.
            olurdu. Kapıyı çalar, ki bu genelde akşam üzeri olur,   Bir de, küçük de olsa evim kaldı diyordu elimde.
            yarım yamalak Türkçesi ile elinde ne varsa uzatıp; “   Kim bilir belki de çok sevmişti buraları. Belki de
            Yemeklik var kuzim. Yapın da hep beraber yiyelim”   kaybetmişti varını yoğunu. Belki de yolunu gözlemişti
            derdi. Bazen de bir kaç elma veya portakalı, uzun   giden kocasının. Beyhude, yılları harcamıştı. Kendini
            yeleğinin geniş ceplerinden çıkarır, evdeki küçük   harcamıştı… Daha önce de dediğim gibi; net olmayan,
            çocuklara verirdi. O semtte herkes onu tanırdı, bir   aklımda ve zihnimde flu resimler bunlar. Çocuk
            ahbap, bir akraba gibi olmuştu.İki-üç mahalleyi sıraya   aklımla, aklımda kalanlar…Evveli, ezeli çok net olmasa
            koymuş gibiydi, her gece bir başka mahallede, bir   da Suzi gerçekti...Biz evimizi satıp oradan taşındıktan
            başka eve konuk olurdu. Çeşitli söylentiler vardı   sonra bir daha hiç görmedim onu. Acaba yine elinde
            etrafta konuşulan. O zamanlar beni çok ilgilendirmese   bir kaç meyve veya bir poşetin içene koyduğu biraz
            de yıllar sonrasında zihnimde biraz bulanık, biraz   erzak, gidiyor muydu birilerine misafir olmaya?
            buruk, biraz sır olarak kalmış hep bende…           Yıllar sonra eski mahalleden bir komşu ziyaretinde
                                                                öğrendim; küçük evinde tek başına iki  göz odanın
            Yok eskiden çok zenginmiş… Yok ailesi bu            birinde hayatını yitirmiş.. Hayatını yitirmeden üç dört
            topraklardan sürülmüş… O burada bir Türk’e aşık     sene öncesinde bir yakını bazı işlemler için bir avukat
            olmuş… Zamanında çok güzel bir kadınmış…Öyle imiş   göndermiş evine. Avukat onun bu çaresiz ve yoksul
            böyle imiş... Çok eskisini bilemiyorum tabii ki. Parça   durumunu görünce, “Ben sana bakarım, fakat sana
            parça kesitler var aklımda.                         bir şey olursa evine el koyarım” demiş. Suzi de kabul
                                                                etmiş… Böyle bir anlaşma yapılmış, imzalar atılmış…
            Gün batımına yakın belirirdi bazen bizim evin       Çok üzülmüştüm duyduğumda. Bir sohbet arasına
            yokuşunda. Yavaş yavaş, beli bükük, elinde cilası yer   sıkıştırılmış hazin bir hikaye… Bir bardak çay içimi
            yer bozulmuş eski bastonu,  üzerinde çiçekli pamuk   sürmüştü Suzi’nin tüm yaşamı...
            kumaştan gecelik benzeri bir entari, üstünde kolonya
            kokusuyla gelirdi. Ayağında yaz kış çorap ve naylon   İşte böyle Suzi’nin de dediği gibi her şey boştu belki
            terlikler, başında gelişi güzel bağladığı biraz şekilsiz,   de. Ona kapıyı açtığımda tebessüm ederek bana
            ince bir tülbent. Tülbentin ucundan kıyısından firar   uzattığı bir kaç elma veya bir avuç çerez hatırına onca
            etmiş inatçı ve dik beyaz saçıları... Etrafı kırışmış, her   zaman sonra bunları anlatmak, paylaşmak istedim.
            biri hüzün denizi, iri kahverengi gözleri ve kalın yer
            yer beyazlamış kaşları. Soluk beyaz bir teni vardı.   Onun, o hep içimi burkan yalnızlığını… Doğup
            Soğuk havalarda uzun siyah bir hırka olduğunu       büyüdüğü yerlerden uzak, başka bir ülkede yaşama
            hatırlıyorum üzerinde.                              tutunmasını... Dil, din ve ırk ayrımı yapmaksızın evlere
                                                                misafir oluşunu… İnsancıl ve bir çoğunu bilemediğimiz,
            Soluk soluğa çıktığı yokuştan bizim eve yönelir, ben   onca sıkıntı ve olmaza  karşı güçlü  duruşunu…
            de kapının önünde oynuyor olursam, yine o kendine
            has üslubu ile ; “ Annen evde?” diye sorardı. Annem   Evet, bunları anlatmak istedim… Sanki bir vefa borcu.
            ona Suzika derdi. Her seferinde elinde getirdiklerine
            gerek olmadığını söyler,” Yemeğimiz var, gel buyur hoş   Belki de şimdilerde pek olmayan komşuluk ve
            geldin” der, güler yüzle karşılardı. Yaşının ilerlemiş   dostluklar, ön yargısızlıklar adına.
            haline ve belinin büküklüğüne rağmen iri bir kadındı.
                                                                O yıllara, o güzel yıllara, bize ve onun hep içimi burkan
            Ona dair aklımda kalanlardan bir ayrıntı da,        anısına... Bizim Suzika’ya…
            ayaklarında bir sorun olduğuydu.

            Belki de o yüzden zor yürüyor, küçük adımlar
            atıyordu. Küçük yeğenimle ne zaman evin içinde
            koşuşturup oynasak, ayaklarını divanın köşesine iyice
            çekip; “ Aman aman, sakın ayaklarıma basmayın” der,
            tedirgin olurdu.


                                                             NYX
                                                             169
   164   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174