Writer: NYX Magazine
Date: 05/10/2020
İdealist Diş Hekimleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Diş Hekimi Hakan Kızılay ile diş implantı konusında en çok sorulan sorular hakkında konuştuk.
Diş implantı aslında çok eski zamanlardan beri uygulanan bir yöntem. Ancak bu yöntemin butik hale getirilip tüm dünyaya yayılması ise son otuz yılda gerçekleşti.
Son yirmi yılda ise diş implantları altın çağını yaşıyor.
Bu çağda yaşanan yaygınlaşma ile yüksek implant fiyatları çarpıcı bir oranda düştü. Düştü ama bu durum beraberinde birçok sorunun da cevaplanması ihtiyacını doğurdu.
Diş implantı bir protezdir. Dişi taklit eden yapay bir cisimdir. Tamamen steril edildikten sonra uygun işlemlerle bu protez çene kemiklerinin içine yerleştirilir. Eskiden, diş veya dişlerin eksikliğinde öne çıkan tedavi yaklaşımı, dişsiz bölgeye dokunmamaya yönelikti. İster sabit/yapıştırmalı diş protezlerinde ister hareketli/çıkarılabilen diş protezlerinde olsun dişsiz bölgeye dokunulmazdı; dişsiz bölgenin en önemli görevi protez için bir yastık olarak kullanılmaktı.
Bilim insanları bu dişsiz bölgeden yararlanmak için bir türlü geliştirilemeyen “diş implantı” üzerinde çeşitli denemeler yapmaya başladı; İsveçli bilim adamı Per-Ingvar Brånemark 1965 yılında ilk kez bir insana kendi geliştirdiği implantı yerleştirdi ve bu kişi Gösta Larsson ölene kadar; 41 yıl o implantları kullandı. Bu yıl; 2020 modern diş hekimliği implantolojisinin 55.yılı.
İmplant protezi temelde iki kısımdan meydana gelir: kemik içindeki kısım ile protezi taşıyan kemik içindeki kısma bağlanan üst parça. Üst kısma yapıştırılan ya da vidalanan protez kısmı olmadan bir diş implantı düşünülemeyeceği için aslında bir diş implantı üç ana bölümden oluşur diyebiliriz:
Evet, Brånemark diş hekimliğinde bir devrim yarattı ama bu devrimi sistematikleştiren, bilimsel bir altyapı kazandıran iki önemli konferans var; birisi 1978 Harvard, diğeri ise 1982 Toronto. Bu iki toplantı sonucunda dünya, İsveçli bilim insanının 1965’ten itibaren takip ettiği hastaları ile ağızlarındaki diş implantları hakkında çarpıcı bilgiler öğrendi. 1990’ların başından itibaren diş implant tedavisi fakültelerin duvarlarını aşıp özel ve kamu diş kliniklerinde uygulanabilir oldu.
Diş implantları ilk önce dişsiz çenelerde hareketli protezlerle yaşanan birçok uyum sorununu radikal biçimde çözdüğü için çok etkili oldu. Ancak zaman içinde diş eksikliği görülen her bölgede uygulanabilir olması bu tedavi seçeneğini çok daha fazla tercih edilme noktasına taşıdı. İnsanlar eksik bir dişin tedavisinde sağlam dişlerini sabit protez için küçültmek yerine implant yaptırmanın ağız ve diş sağlığı için daha avantajlı olduğunu gördü.
Evet var.
Gerçeği söylemek gerekirse ilk yıllarda işlem sırası, süresi, uygulama sonrası takibi gibi aşamalar biraz yıpratıcı olabiliyordu. Ancak özellikle son yirmi yılda tüm implant protokolleri hem kolaylaştırıldı hem hasta hem de doku dostu hale getirildi. Buna en güzel örnek görüntüleme teknik ve teknolojilerinin ilerlemesi sayesinde tedavi planlamasının çok hızlı ve net biçimde yapılmasıdır.
Tabi ki uygulanamaz. Buradaki engellerin başında elbette implant yaptırmak isteyen kişinin tıbbi açıdan diş implant uygulamasına izin vermeyecek fiziki hastalıkları gelmektedir. Burada mutlaka hastanın geçirdiği ve taşıdığı hastalıklar sorgulanmalıdır. Bununla yetinmeyip muhakkak surette hastayı takip eden uzmanla da konsültasyon yapılmalıdır. Bizi durduran diğer bir konu ise psikolojik hastalıklardır.
Toplumda genel olarak diş implantı ile ilgili dönüp dolaşılıp kullanılan temel söz öbeği “çeneye diş vidalamadır.” Ne kadar teknik, akademik ve terminolojik bir konuşma yaparsanız yapın karşınızdaki insanın konumu, bilgisi, titri ne olursa olsun bu kelimeleri ya bu kadar yalın ya da buna en yakın biçimde diş hekimine yönlendirir. Şunu çok açık yüreklilik ile ifade edelim diş implant uygulamasının en az can acıtan kısmı cerrahisidir. İmplant uygulanacak bölge uyuşturulduktan sonra canınız çok özel koşullar meydana gelmezse kesinlikle yanmayacak; cerrahi kısım sizi zorlamayacaktır.
Evet, implantınızın kemik içinde kalan bölümü hemen takılır ancak normal şartlar altında implantınızın üstündeki protez kısmını taşıyacak parça en erken bir ay içinde takılacaktır. Ancak en başta belirttiğimiz gibi günümüzde “anında implant protezi” uygulamaları da söz konusudur. Belli şartlarda geçerli olan bu yöntemde implant kemik içine yerleştirildiği seansta üst kısmı ile protez birlikte uygulanabilmektedir.
Çok pahalı değil ama pahalı. İlk anda. Sonrasında kazancınız hem maddi hem biyolojik olarak yıllar içinde artacak. Elinize kâğıdı kalemi alıp hesabını yaparsanız bunu çok net anlayacaksınız.
Öncelikle sağlam dişlerinizi koruduğunuzu fark edin: Daha sonra kemiğinizin erimesine engel olduğunuzu. Hemen bunun ardına eksilen dişinizi taklit eden bir proteziniz olduğunu ekleyin. Bu eklenen yapay dişin eğer düzenli ağız bakımı uygularsanız size ikinci bir şans sunduğunu düşünün. Yukarıda saydığımız diğer faydalarını ekledikçe ne kadar kazançlı olduğunuza şaşıracaksınız. Estetik kazanımınızı zaten konuşmuyoruz bile.
İsveç’te ilk implant uygulaması yapılan Gösta Larsson’u hatırlayalım. Larsson, 41 yıl implantlarıyla yaşayıp öldü. Ellibeş yıl içinde hem implant üretim kalitesi hem de uygulama teknolojisi çok ilerledi. Ancak bununla beraber aynı sürede ağız hijyenini bozan küresel beslenme alışkanlıkları kazandık. Bu çelişki implantın ağızda kalma süresini etkiliyor; implant yaptıran kişiye daha fazla sorumluluk düştüğünü gösteriyor. En güzel örnek diş implantlarının baş düşmanı olan diyabetin (şeker hastalığının) son elli beş yıl içinde tüm dünyada hayret verici biçimde yükselen oranıdır.
Diş implantları hayatımıza gireli sadece ellibeş sene oluyor ancak görünen bu tedavi seçeneğinin giderek daha da yaygınlaşacağı. Yapmamız gereken daha çok sorgulamak, daha çok öğrenmek.
İmplantın babası Per-Ingvar Brånemark’ın çok sevdiğim bir sözü ile bitirelim:
“Kimse bir bardağın içine atılmış damaklarıyla bu dünyadan ayrılmamalı.”