Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin Gözünden Yeni Hayvan Hakları Yasası: Neler Değişiyor?

Writer: Sevil Balaban

Date: 22/07/2024

PAYLAŞ

Prof. Dr. Murat Arslan / Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı

Röportaj: Sevil Balaban / [email protected]

Türkiye’de son zamanlarda gündemi meşgul eden sahiplenilmeyen başıboş sokak köpeklerinin uyutulmasıyla ilgili yasa tasarısı, kamuoyunda geniş tartışmalara yol açmış durumda.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan ile yaptığımız bu röportajla birliğin bu konudaki görüşlerini sizlere aktarmak istedik.

Hayvan dostu bir dergi olan NYXmag, sokak hayvanlarının yaşam hakkı konusunda okurlarımızı bilinçlendirmeyi amaçlarken, sizleri tartışmalı yasa tasarısının olası etkilerini anlamak için önemli bir kaynak oluşturacak bu röportajla baş başa bırakıyoruz…

Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak, başıboş sokak köpekleri sorununa ilişkin mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle sokakların köpek üretmediği ve bu sorunun insan eliyle yaratıldığı gerçeğinden hareketle, yine sorunu yaratanların çabalarıyla bu canlıların ihtiyaçlarının karşılanması, refahının sağlanması, en insani yaklaşımla popülasyonun yönetilmesi hepimizin ortaklaşması gereken bir gerçektir. Değişen yaşam koşulları, kalabalık şehirler, insan atıklarının fazlalaşması, bilinçsiz besleme konuyu her geçen gün daha karmaşık hale getirmekte, artan popülasyon konusunda sadece hayvan seven ve sevmeyen tarafların tepkilerine göre tavır alındığı için çözüm konusunda gerçekçi adımlar atılamamaktadır. Sokak hayvanı popülasyonunda ki artış, toplumda gerçekten bir kırılma yaratmıştır. Korku duyan vatandaşları anlayışla karşılamak gerekiyor, sürü halinde yaşayan köpekler, saldırgan olmasalar bile bir insanı havlamalarıyla korkutabilir ve bu son derece olağan bir durumdur. Bu nedenle popülasyon yönetimi mutlaka yapılmalıdır. Ancak, maalesef kısırlaştırılmadan kırsala atılan (!) köpekler hem sürüleşmekte, hem tekrar kentlere geri dönebilmekte, hem de yaban hayatına olumsuz etki yaratabilmektedir. Artan bu popülasyon her şeyden önce hayvan refahına da aykırıdır. Sokaklarda olumsuz şartlarda yaşamaya mahkum bırakılan hayvanlar, çok sık üremekte, yavrular beslenemeden hastalanarak ölmekte, bir şekilde hayata tutunanlar da hastalık, açlık, trafik kazaları, aşırı sıcak ya da aşırı soğuk hava olayları ile gerçekten bir yaşam mücadelesi vermektedir.

2004 yılında yayınlanan 5199 sayılı kanunla sahipsiz hayvanlar konusundaki uygulamaların sorumluluğu yerel yönetimlere ve il özel idarelerine verilmiştir. Ancak yasanın çıktığı tarihten bu yana, bazen belediye başkanlarının tutumu, bazen bütçe yetersizliği ve bazen de farklı sebepler nedeniyle yerel yönetimler görevlerini tam olarak yerine getirmemiştir.

Aynı kanunda 2021 yılında yapılan revizyon ile, önemli bir adım atılmış belediyelerin eksiklerini tamamlamaları için süre verilmiştir. Çünkü Türkiye’de ilçe, il ve büyükşehir olmak üzere toplam 983 belediye varken, sadece 300 civarında bakımevi bulunmaktadır. Oysa 5199 sayılı kanundaki revizyonla Geçici Madde 4 – (Ek:9/7/2021-7332/16 md.) “Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler 31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür.” ve “Belediyeler hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayırır. Bu oran büyükşehir belediyelerinde binde üç olarak uygulanır. Bu fıkra uyarınca ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamaz.” hükümleri yer almaktadır. Günümüz itibariyle sadece 300 kadar bakımevi bulunması, yerel yönetimlerin bu konuya yaklaşımındaki yetersizliği ve kanunda açıkça belirtilen görevin yerine getirilmediğini göstermektedir.

Yeni çıkarılması planlanan yasa tasarısıyla ilgili olarak Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin görüşleri nedir?

12.07.2024 tarihinde AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler tarafından yapılan basın açıklamasında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda 17 maddelik değişiklik öngören yasa teklifinin detayları açıklanmıştır.

Bu taslak yasa teklifinde yer alan gerekçe ve maddeler incelendiğinde ülkemizin tarihinde görülmemiş bir şekilde evcil hayvan katliamı yaşanacağı ve ülkemizi 2004 yılı öncesine döndürerek, hayvanları bu kez sözde sokaklarda değil, hayvan refahına uygun olmayan barınaklara toplayarak buralarda öldürülmesi kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Bu durumun kabul edilmesi mümkün değildir ve Hayvanları Koruma Kanununun ruhuna da aykırıdır. Bu yasa teklifinin kabul edilmesi ile Hayvanları Koruma Kanunu fiilen de ortadan kalkmaktadır.

Teklife baktığımızda, genel gerekçenin ilk cümlesinin ‘’2004 yılında kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu’nun sahipsiz hayvanların rahat yaşamını ve can güvenliğini sağlayamadığı gibi insanların ve diğer canlıların yaşadıkları sorunları çözmekte de yetersiz kaldığı ifade edilmiştir.’’ olduğunu görüyoruz. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun ilk yayımlandığı 2004 ve revize edildiği 2021 yıllarından beri tam olarak uygulansaydı, yetkili kurumlar sorumluluklarını yerine getirselerdi bu yetersizlik yaşanmayacaktı. Dolayısıyla yetersiz olan kanun ya da kısırlaştırma işleminin kendisi değil, kanunun geçen 20 yıllık sürede devlet ve devleti temsil eden kurumlar tarafından uygulanmamasıdır.

Sahipsiz hayvan popülasyonu konusunda kamu otoritesinin yerine getirmesi ve üstlenmesi gereken sorumluluklar ne veteriner hekimlere ne hayvanseverlere ne de sokakta yaşayan her şeyden habersiz hayvanların üzerine atılarak çözülemez. Bilimsel ve vicdani tüm yolları tüketmeden çıkarılması teklif edilen bu yasa taslağı geri çekilmelidir. Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak “Ötanazinin karşısında yaşamın yanında olmaya devam edeceğiz”

Yasa tasarısında öngörülen başıboş sokak köpekleriyle ilgili önlemleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yasa tasarısının uygulanabilirliği ve etkinliği konusundaki endişeleriniz nelerdir?

“İlk değerlendirmelerimize göre, yapılacak uygulamalarda hiçbir sınır getirilmediği ve yorum farkına bağlı olarak suistimal edilebileceği, belediyelere 2028 yılına kadar hayvan bakımevi kurma zorunluluğu getirirken bu süreçte toplanan hayvanların ne olacağına ilişkin açık noktalar bulunduğu, ‘kuduz şüphesi’, ‘saldırgan hayvan’ gibi geniş anlam taşıyan ifadelerin bilime ve kanun yapma tekniğine de aykırı olduğu, bu haliyle kanunlaşırsa sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlamayacağı gibi ekosistemin zarar göreceği, yeni toplum sağlığı sorunlarına neden olacağı, toplum vicdanında onarılamayacak zararlar oluşturacağı, hayvanların sokaklarda olmaması gerektiğini savunan vatandaşlarımızın bile bu yöntemle ilgili memnun olmayacağı sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyiz. Diğer taraftan meslek adımızın (Veteriner Hekim) bile birçok defa hatalı (Veteriner) yazılmasının taslağın oldukça özensiz hazırlandığını bize düşündürmektedir.

Bu yeni yasa tasarısının veteriner hekimler üzerindeki etkileri neler olabilir?

Öncelikle ötanazi yaşamsal fonksiyonları sona ermek üzere olan ağrısı ve acısı dindirilemeyen hastalar için tıbbi olarak verdiğimiz bir karardır. Ve biz veteriner hekimler bu kararı hasta sahibi ile birlikte veririz. En zor koşullara rağmen her zaman tedaviye sonuna kadar devam etmeyi tercih ederiz. Hastanın doğal yolla ölümünün gerçekleşmesini bekleriz. Hiçbir veteriner hekim hayatının hiçbir döneminde ötanaziyi yapmak istemez. Mecbur kalıp yapmış olanlar ise hayatları boyunca bu anı unutmazlar. Bunu birçok meslektaşımız da dile getirmektedir.

Yeni mezun olan veteriner hekimler, veteriner hekimlik öğrencileri oldukça endişeli çünkü okulda öğrencilerimize tür popülasyonu ya da insanların sağlığına varlığına olumsuz etkisi olan, olduğu düşünülen ve siyaseten verilmiş kararlar doğrultusunda ötanazi yapabilecekleri öğretilmemektedir. Veteriner hekimlik öğrencilerine etikten yana olmaları öğretilmektedir. Hekimliğin evrensel değerleri öğretilir, etiğin kanundan üstünde olduğu öğretilir.

Veteriner hekimler ötanazi yapmaya zorlanamaz. Özellikle yerel yönetimlerde çalışan veteriner hekimlerden gerekirse istifa edecekleri yönünde açıklamalar bize sözlü olarak iletildi. 20 yıldır görevini yapmayan yerel yönetimlerin yarattığı sorunun çözümü bu değildir. Bu yasa çözüm değil yalnızca toplum vicdanında derin bir yaralanmaya neden olacak bir çıkmazdır. Veteriner hekim meslektaşlarımızda ve bu mesleğe gönül vermek isteyen veteriner hekim adayları için büyük bir travmadır. TVHB olarak bunu asla kabul etmiyoruz.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak, yasa tasarısının hayvan refahı açısından olumlu etkileri olacağını düşünüyor musunuz?

Bu yasa değişikliği teklifi ile Hayvanları Koruma Kanunu gerekçesinde yer alan “toplumsal, ahlakî ve vicdani açıdan tüm hayvanların yaşamlarını ve onların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı korunmalarını ve onlara kötü muamele edilmesinin önlenmesini güvence altına alan” bir kanun olmaktan çıkarılmaktadır.

Kanun teklifi ile 2004 yılı öncesine o kadar dönülmek istenmektedir ki genel gerekçe de verilen referanslar dahi güncel değildir, genel gerekçede geçen OIE, 2023 yılında aldığı yeni adıyla WOAH- Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün Sahipsiz Hayvan Popülasyon Yönetimi ile ilgili bölümünde evcilleştirilmiş bir tür olan köpeklerin topluma bağımlı olduğunu, sahipsiz oldukları durumlarda dahi sağlık ve refahlarını sağlamanın etik bir sorumluluk olduğunu hatırlatmakla kalmaz, Dünya Sağlık Örgütü gibi diğer otoriteler ile birlikte “Sahipsiz Hayvanların Popülasyon Yönetiminde” kısırlaştırma, aşılama ve yerinde yaşatmayı önermektedir.

Sokak köpeklerinin topluma ve çevreye etkileri hakkında ne gibi gözlemleriniz var?

Ekolojide “vakum etkisi” hayvanların belirli bir alandan uzaklaştırılmasının bir süre sonra diğer hayvanlar tarafından dolduracağı bir “boşluk” yaratmasını ifade eder. Kısırlaştırılmış köpeklerin kendi bölgelerine geri getirilmesi, insanlar ile yakın teması olmayan daha saldırgan, şehirde yaşamaya uyum sağlayamamış hayvanların o bölgeye gelmesini engeller. Vakum etkisi yaban hayvanları için de geçerlidir, insanların yaban hayvanlarının yaşadığı alanları işgal etmesi ve yerleşmesi yaban hayvanları ile daha fazla temas sağlamasına neden olmaktadır. Vakum etkisi ile yaban hayvanları ile daha fazla temas olacaktır. Doğurganlıkta %20-40’lık bir azalışın, serbest dolaşan köpek popülasyonunu %34 oranında azalttığını ortaya koymuştur. (Hogasen ve ark. 2013), Sahipsiz hayvanların ömürlerinin de ortalama 5 yıl olduğu düşünüldüğünde çalışmalar ülkemizdeki sahipsiz hayvan popülasyonunun kontrolü için hayvanları itlaf etmeden insancıl yöntemler ile çözülebileceğini ortaya koymaktadır.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak, sokak köpeklerinin popülasyon kontrolü ve rehabilitasyonu için önerileriniz nelerdir?

Konuya ilişkin çözüm önerilerimiz şunlardır:

Tüm ülke çapında acilen “kısırlaştırma seferberliği” yapılmalı, toplumu bilgilendirmek için kamu spotları hazırlanmalıdır.

Sahipli hayvanların mikroçip ile kimliklendirilmesi işlemi kanunun süre sınırlandırması ile tam olarak başarıya ulaşmadı, kanunda revizyonla henüz sisteme kayıt edilemeyen hayvanlar için tekrar uygulama başlatılmalı, evcil hayvanını terk edenlere ağır yaptırımlar uygulanmalı, kaçak hayvan girişi ve üretiminin önüne geçilmelidir.

Toplumun ve yerel yönetimlerin, sokak köpekleri konusunda daha etkin nasıl rol alabileceğini düşünüyorsunuz?

Yerel yönetimler için en önemli sorun bütçe planlaması olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun için İhtiyaç duyan belediyelere bakımevlerini inşa edebilmeleri için sadece bu amaçla kullanabilecekleri uygun krediler sağlanmalı ve teşvikler verilmelidir. Avrupa Birliği projeleri, özel sektörün sosyal sorumluluk projeleri gibi konulara ayırdıkları bütçelerden faydalanma sorunların çözümü için uygun adımlar olabilir.  Belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlüğü, kurulması zorunlu müdürlükler içerisinde yer almalıdır. Yeterince veteriner hekim istihdam edilirken, aynı zamanda hayvan sağlığı yardımcı personeli de istihdam edilmeli, diğer personelin de özel eğitimli olmasına dikkat edilmelidir.  Büyükşehirlerde mutlaka Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı kurulmalıdır. Bakımevi ve barınak tanımları kanunda ayrıntılı olarak belirtilmeli, standartları belirlenmeli, çevre yaban hayatı, insan ve hayvan sağlığı gözetilerek inşa edilmelidirler. Sahipsiz hayvan bakımevleri/barınaklar, acil hayvan nakil araçları, hayvan toplama aracı, hayvanların yakalanma şekli, insan ve hayvan refahı ve sağlığına, iş sağlığı ve güvenliğine uygun standartlarda olmalıdır ve yönetmeliklerde ayrıntılı bir biçimde belirtilmelidir. Bakımevlerinde sokak hayvanlarının kısırlaştırılması, aşılanması, işaretlenmesi, hasta ve yaralıların tedavi edilmesi, beslenmesi, sahiplendirilmesi ve sahiplendirilemeyenlerin alındıkları yere geri bırakılması işlemleri aksatılmadan yapılmalıdır.

Çözüm için başta meslek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri ve diğer gönüllülerden yardım alınmalı, destekleri istismar eden kişi ve kurumlar denetlenmelidir.

PAYLAŞ