Writer: Nurgül Eryıldır Günay
Date: 02/06/2025
Dr. Dilek Gürsoy / Avrupa’nın İlk Kadın Yapay Kalp Cerrahı / GANÎ Cardiac Surgery Kurucusu ve CEO
Röportaj: Nurgül Eryıldır Günay / [email protected]
Almanya’da, Martin-Luther-Grundschule ve Quirinus-Gymnasium’da öğrenim gören, Düsseldorf Üniversitesi’nde tıp okuyan Gürsoy; Almanya, Hindistan ve Türkiye’de gerçekleştirdiği başarılı ameliyatlarla adını uluslararası tıp camiasına yazdırdı. Yapay kalp teknolojilerine yönelme nedeni ise oldukça insani: Organ bağışının yetersizliği ve kadın bedenine uygun cihazların eksikliği. Özellikle kadın anatomisine odaklanan bu öncü cerrah, kalp cihazlarının kadınlar üzerinde doğurduğu sorunları fark ederek bu konuda farkındalık yaratmayı ve çözümler üretmeyi hedefledi.
2019 yılında Almanya’nın prestijli Victress Ödülü’ne ve Alman Tıp Ödülü’ne (German Medical Award) layık görülen Gürsoy, aynı yıl “Yılın Doktoru” seçildi. 2022 yılında BBC’nin “Dünyanın En İlham Verici 100 Kadını” listesinde yer aldı. 2021 – 2024 yılları arasında Düsseldorf’taki Clinic Bel Etage’de başhekim olarak görev yapan Dr. Gürsoy, 2021 yılında yayımlanan otobiyografisi “Buradayım Çünkü İyiyim” adlı kitabında hem zorlukları hem de başarılarını içtenlikle paylaştı. Avrupa’da yapay kalp nakli yapan ilk kadın cerrah olarak bilimsel çalışmaları ile Forbes dergisine kapak oldu.
2024 yılında Almanya’da bulunan bir hastaneyle iş ortaklığına girerek kalp hastalarına tedavi uygulamak için GANÎ Cardiac Surgery adıyla kendi şirketini kurdu. Bu klinikte kalp yetmezliği hastalarına ilaç tedavisi, sol kalp destek cihazı ya da tam yapay kalp takma gibi cerrahi işlemler uygulamaya devam ediyor.
2010 yılından beri yapay kalp araştırmaları içinde olan Dr. Gürsoy, son yıllarda freelance olarak yurt dışı firmaları için yeni nesil yapay kalplerin hayvan denemelerinde baş cerrah olarak yer alıyor. Bir yandan cerrahi çalışmalarına devam eden, diğer yandan sosyal adalet ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sesini yükselten Dr. Gürsoy, yapay kalp teknolojisinin finansman ve sistemsel engeller nedeniyle ilerleyememesine dikkat çekiyor. Ancak onun azmi ve vizyonu, sadece kalpleri değil, sistemleri de dönüştürebilecek güçte.
Hello Tomorrow Türkiye Summit 2025 organizasyonunda gerçekleştirdiğimiz bu röportajda, NYXmag olarak, bir yandan erkek egemen sistemde bir kadın cerrah olarak başarısı diğer yandan insani değerler taşıyan yapay kalp meselesini, ilham verici doktor Dilek Gürsoy’un gözünden ele aldık. Çünkü bazı insanlar sadece hayat kurtarmaz, aynı zamanda geleceği de şekillendirir.
Sizi tanımayanlar için kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben hep şöyle tanıtırım kendimi: Anormal derecede normal bir insanım. Almanya’nın Neuss şehrinde işçi bir ailenin çocuğu olarak doğdum ve büyüdüm. Genç yaşta doktor olmaya karar verdim ve üniversitedeki ilk sömestırda bir kalp ameliyatı izleme şansım oldu. O anda kalp cerrahisine âşık oldum ve hiç düşünmeden bu yola girdim. Çok kısa sürede Avrupa’nın en büyük kalp merkezinde asistan olarak çalışmaya başladım. Burada özellikle ağır vaka hastalarla 26 yaşımda tanıştım. Bu karşılaşmalar beni daha da motive etti. “Bu insanlara nasıl daha iyi yardım edebilirim?” sorusuyla yoluma devam ettim.
Yapay kalp teknolojisiyle nasıl tanıştınız?
Tam anlamıyla tesadüfen! Avrupa’nın en büyük merkezlerinden birinde yapay kalp üzerine çalışan bir ekiple tanıştım. Pompaları, ameliyat süreçlerini öğrendim. Önce izledim, sonra ameliyatlara katıldım, ardından kendim ameliyatlar yapmaya başladım. 2010’dan bu yana bu alanda hem insan hem de hayvan deneyleri dâhil birçok projede çalıştım. O yıllarda bile bu teknolojinin mümkün olduğunu gördüm. Yapay zekâ çağında hâlâ yapay kalp üretilememesi beni düşündürüyor. Artık kimsenin yaşaması için bir başkasının ölmesini beklememesi gerekiyor.
Mesleğe ilk adımlarınızı attığınız dönemde kalp cerrahisi gibi erkek egemen bir alana yönelmek istediğinizde çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?
Henüz öğrenciyken kalp cerrahı olmak istediğimi söylediğimde, çevremdeki hemşireler ve bazı meslektaşlar bu fikrimden beni vazgeçirmeye çalıştı. Kalp cerrahisinin erkek egemen bir alan olduğu, ameliyatların çok ağır geçtiği ve bu mesleğin aile kurmak gibi bir hayata zaman bırakmayacağı gibi gerekçeler öne sürüldü. Ama ben bu tepkilere rağmen inatla istediğim yolda yürümeye devam ettim.
Peki bu yolda yürürken zorlandınız mı?
Çok zorlandım. Yaklaşık 35 yaş civarında, artık belirli bir yetkinliğe ulaştığınızda erkek meslektaşlarınız sizi bir öğrenci olarak değil, bir rakip olarak görmeye başlıyor. Kadın olarak kendinizi her zaman iki kat kanıtlamak zorundasınız. Özellikle yapay kalp gibi özel bir alanda çalışmaya başladığınızda bu durum daha da belirginleşiyor. O noktada bazı meslektaşlar için “rekabet” korkuya dönüşüyor ve bu da çeşitli engelleme çabalarını beraberinde getiriyor. Bu noktada insanın tırnaklarını çıkarması, yani hakkını araması gerekiyor. Ayrıca, ilk yapay kalp tasarımlarının erkek anatomisine göre yapılmış olması, kadın hastalar için ciddi cerrahi sorunlara neden oluyordu. Bu konuda farkındalık yaratmaya çalıştım. Kadınlar, gençler, çocuklar için farklı boyutlarda pompalar üretilmeli. Bu bile başlı başına bir mücadeleydi.
Sistemsel engellerle de karşılaştınız mı?
Elbette. Örneğin Almanya’daki 78 kalp merkezinden 77’sinin başında erkek başhekim var. Bu durum bile sistemin kadınları üst pozisyonlara taşımakta ne kadar zorlandığını gösteriyor. Kendi kliniğimi kurmak istediğimde bankaların bana kredi verme konusunda isteksiz davranması da bu engellerden sadece biriydi.
Bu zorluklar karşısında nasıl ayakta kaldınız?
Annemin bana aşıladığı dik duruş ve azimle. O, hayatın zorluklarına karşı yılmadan durmayı bana çok erken yaşlarda öğretti. Bir de insanlara yardım etme arzusu, beni hep ayakta tuttu. İnat ettim, daha iyisini yapabileceğime inandım. 2024 yılında kendi merkezimi, yani Gani Kalp Cerrahisi’ni kurarak bağımsız bir yol çizdim. Çünkü sistemin beni tam anlamıyla bir lider pozisyona yerleştirmeyeceğini gördüm.
Sizce yapay kalp teknolojisinin geleceği nedir?
Çok açık söyleyeyim, yapay kalp sistemleri insanlık için hayati bir çözüm. Kalp yetmezliği hastalarının sayısı giderek artıyor ama organ nakli sayısı azalıyor. Bu dengesizlikte yapay kalp sistemleri bir çıkış kapısı. Yapay kalbin üretimi mühendislik açısından aslında çok karmaşık değil. Kablosuz, dayanıklı ve 10-15 yıl ömürlü bir yapay kalbi tasarlamak teknik olarak mümkün. Cerrahi teknik anlamında çok basit implante edilen bir prosedür. Şu anda en önemli konu teknik anlamda aşınmayan, kan hücrelerine zarar vermeyen, pıhtı atmayan doğru pompaları üretebilmek. Bizim gibi cerrahların katkıları ve tecrübeleriyle mühendislerle ortak çalışmalar yaparak iyi bir pompa üretmek için finansal destek şart. Bunun için yaklaşık 200 milyon Euro gibi bir finansman gerekiyor. Bu miktar bazılarına göre “küçük” görünse de, devlet ya da özel sektör tarafından bu yatırım hâlâ sağlanmış değil. Uzaya roketle turist fırlatabiliyoruz. Bence uzaya insan göndermek, insan kalbi için devamlı çalışan bir pompa üretmekten daha zor bir iş. Araba motorlarını geliştirmek için dünya çapındaki şirketler büyük bir azimle çalışabiliyor ama insan hayatı kurtarabilen pompa üretimine kimse zaman ve para harcamak istemiyor. Ne yazık ki bu alanda finansman ve geliştirme yetersiz. Bu teknolojilerin gelişmesi, sadece tıp dünyası için değil, milyonlarca insanın hayatı için çok önemli.
Yapay kalplerin tasarımında cinsiyet farkı nasıl bir sorun oluşturdu?
İlk yapay kalpler erkek anatomisine göre tasarlandığı için, kadın hastalara uygulandığında ciddi sorunlar yaşandı. Örneğin bazı kadınların göğsü cihaz yerleştirildikten sonra kapatılamadı. Ürünlerin sadece çalışıp çalışmadığına odaklanılması, boyut gibi kritik faktörlerin ikinci plana atılması büyük bir sorundu. Kadınların, yani toplumun %50’sinin, bu denli göz ardı edilmesi kabul edilemezdi. Bu, tıbbi cihaz üretiminde cinsiyet farkının ne kadar göz ardı edildiğini gösteriyor. Neyse ki artık daha küçük boyutlar planlanıyor ama bu geçmişte çok büyük bir engeldi. Tıp teknolojisinde cinsiyet odaklı yaklaşım daha fazla gündeme alınmalı.
‘’Yapay zekâ güzel ama yapay kalp de en az onun kadar güzel’’ diyorsunuz. Bu cümleyle neyi vurgulamak istiyorsunuz?
Tıp teknolojileri büyük bir dönüşüm içinde. Yapay zekâ teşhis ve takipte devrim yaratıyor; bu çok kıymetli. Ama ben diyorum ki, yapay kalp de aynı derecede kritik bir alan. Çünkü kalp yetmezliği yaşayan bir hastanın yaşaması için hâlâ bir başkasının ölümünü beklemesi gerekiyor. Yapay zekâ çağında bu çok geri bir düşünce.
Sanıyorum size en çok ilham veren kişi anneniz. Onun sizin üzerinizdeki etkilerinden bahseder misiniz?
Evet annem benim hayatımdaki en büyük ilham kaynağı. Babamı 10 yaşımda kaybettikten sonra annem üç çocuğunu tek başına büyüttü. 1980 yılından itibaren işçi olarak çalıştı ve tam 47 yıl boyunca durmadan, vardiyalı şekilde emek verdi. Bu azmi ve çalışkanlığı benim için çok büyük bir örnek oldu. Kalp cerrahisi gibi zorlu bir alanda da aynı kararlılıkla çalışabileceğime inandım çünkü gözümün önünde çok daha ağır bir hayat mücadelesi vardı.
Annenizden öğrendiğiniz değerler sizi nasıl şekillendirdi?
O yıllarda çocuklar olarak bizler azla yetinmeyi, kendi başımıza hareket etmeyi, yani erken yaşta bağımsız olmayı öğrendik. Şimdiki neslin “en az çabayla en çok kazanç” mottosunun aksine, bizler çok çalışmadan başarı gelmeyeceğini içselleştirdik. Bu da beni zorluklar karşısında pes etmeden devam edebilecek biri yaptı.
Bu zorluklarla başa çıkarken insani yönünüz nasıl şekillendi?
İşçi bir aileden gelmek, beni hastalarıma daha empatik yaklaşmaya yönlendirdi. Çünkü onların anlattıkları hayat hikayelerinde kendimi görüyorum. Onlara sadece bir vaka olarak değil, bir insan olarak bakmamı sağlayan da annemden gördüğüm insani duruş ve şükür duygusu.
COVID-19 pandemisi yapay kalp çalışmalarını nasıl etkiledi?
2020’deki pandemi, tüm sağlık gündemini adeta tek bir yöne kanalize etti. Sanki başka hiçbir hastalık yokmuş gibi her şey COVID-19’a odaklandı. Oysa kalp hastaları pandemide de vardı, bugün de var. Ama medyada ve kamuoyunda yapay kalp gibi konular geri plana itildi. Bu da doğal olarak projelerin görünürlüğünü ve finansal destek alma şansını düşürdü.
Yapay kalpler gelecekte nasıl bir rol oynayabilir?
Yapay kalpler çok büyük bir boşluğu dolduracak. Şu anda organ nakli için yeterli kalp bulunamıyor. Bir hasta yaşamak için bir başkasının ölmesini beklemek zorunda kalıyor ve bu gerçekten çok acı. 2025 yılına geldiğimizde artık kimsenin yaşamak için bir başka insanın ölümünü beklemediği bir sistem kurmalıyız. Yapay kalp bu anlamda hayati bir çözüm sunuyor.
Kalp yetmezliği hasta sayısının artması bu alandaki aciliyeti nasıl etkiliyor?
Kalp yetmezliği dünyada büyük bir sağlık sorunu. Sadece Almanya’da 2 milyon, Avrupa’da 10 milyon, dünya genelinde ise 60 milyonun üzerinde hasta var. Bu sayı giderek artıyor. Yani yapay kalpler sadece alternatif bir çözüm değil, çok acil bir ihtiyaç haline geliyor. Organ nakli her zaman mümkün değil ama yapay kalple milyonlarca hayat kurtulabilir.
Yapay kalbin toplum sağlığına etkisi nasıl olacak?
Bu teknoloji sadece hayatı kurtarmakla kalmıyor, insanların yaşam kalitesini de artırıyor. Kalp yetmezliği hastaları için yaşam, çoğu zaman sınırlı ve zorlu bir süreçtir. Yapay kalpler, bu kişilere normal ve aktif bir hayat sunma potansiyeline sahip. Hayat kalitesini artırmak, tıbbın asıl amacı olmalı.
Tıp mesleğine dair genç doktorlara ne tavsiye edersiniz?
İnsanlığa ve hastaya saygıyı asla kaybetmesinler. Kendilerine güvensinler ve haklarını arasınlar. Sistemin dayatmalarına rağmen kendi yollarını çizebileceklerine inansınlar. Her zaman şunu söylüyorum: “Eğer bir hedefiniz varsa, sizi durdurabilecek hiçbir şey yoktur.”
Son olarak, bir kadın olarak sizin hikâyeniz başka kadınlara da ilham olacak. Siz bu gücü nereden alıyorsunuz?
Annemden. Hayata tutunma biçiminden, fedakârlığından, dik duruşundan. Kadın olmanın zorluğunu yaşadım ama bir kadının gücünü de yine kendimde keşfettim. Mücadele ettikçe güçlendiğimi fark ettim. Eğer ben bu yolda yürüyebildiysem, başkaları da yürüyebilir. O yüzden kadınlara hep şunu söylüyorum: Vazgeçmeyin.
Bu özel röportajı gerçekleştirmek için koordinasyonu sağlayan ve destek olan Hello Tomorrow Türkiye ekibine NYXmag Dergisi olarak çok teşekkür ediyoruz.