Writer: Burçin Yaşar Üner
Date: 28/07/2025
“Bir gönderi beğenildiğinde, onu kimlerin gördüğüne dikkat edin; bu, sizi nasıl şekillendirdiğinin ipucudur.”
Sosyal medya hayatımızın her köşesinde. Sabah uyanır uyanmaz telefonlarımızda, akşam yatmadan önce son kontrol ettiğimiz şeylerden biri. Ama gördüğümüz her içerik rastgele mi önümüze geliyor? Hayır. Bu devasa dijital evrenin perde arkasında, karmaşık bir matematiksel düzen var: algoritmalar. Peki, algoritmalar neye göre karar veriyor? Bu soruların yanıtları, sosyal medya deneyimimizi tamamen değiştirebilir.
Algoritmalar: Dijital Dünyanın Sihirli Küratörleri
Algoritmalar, kullandığımız platformlarda ilgi alanlarımıza ve davranışlarımıza göre içerik seçip sıralayan yapay zekâ sistemleridir. Örneğin, Instagram’da moda içeriklerine çok bakıyorsanız, size daha çok moda postu gösterir. TikTok’ta sağlık videoları izliyorsanız, ana sayfanızda bunlar öncelikli olur.
Örnek: Vegan yemek tariflerine ilginiz varsa, algoritma önceki aramalarınızı, beğenilerinizi ve izleme sürenizi analiz eder; böylece karşınıza sürekli yeni vegan tarifleri çıkar. Ancak bu, farklı mutfakları keşfetmeyi zorlaştırabilir.
Algoritmaların Karanlık Yüzü: Bilgi Balonu ve Duygusal Manipülasyon
Sosyal medyada gördüğümüz içerikler, çoğunlukla kendi görüşlerimize uygun ve bizi harekete geçiren paylaşımlardan oluşur. Bu da şu sonuçları doğurur:
Mahremiyetin Bedeli: Veri Kullanımı ve Gizlilik Endişeleri
Algoritmaların çalışması için kullanıcı davranışlarının ayrıntılı izlenmesi gerekir. Bu, kişisel verilerinizin toplanması anlamına gelir. Facebook’un Cambridge Analytica skandalı, kullanıcı verilerinin kötüye kullanımına dair en çarpıcı örneklerden biridir. Verileriniz reklam şirketleri tarafından hedefli reklamlar için kullanılırken, bazen farkında olmadan dijital profiliniz oluşturulur.
Algoritmanın Kıskacından Kurtulmak İçin 4 Altın Kural
Sosyal medyada ne gördüğümüzü gerçekten biz mi seçiyoruz, yoksa algoritma mı?
Her gün ekran başında saatler geçiriyor, çoğu zaman neden karşımıza hep aynı tür içeriklerin çıktığını sorgulamıyoruz. Oysa sosyal medya algoritmaları yalnızca ilgi alanlarımızı analiz etmekle kalmıyor, bizi belli bir düşünce ve tüketim kalıbının içine de yerleştiriyor. İşte bu döngüden sıyrılmak için atılabilecek 4 bilinçli adım:
Platformlar, sizi platformda daha uzun süre tutmak için geçmişte etkileşime girdiğiniz içerikleri analiz eder ve benzerlerini sunar. Bu, zamanla sizi aynı görüşlerin tekrarlandığı bir “dijital yankı odası”na hapseder.
Örnek:
Eğer birkaç gün boyunca “diyet tarifleri” izlediyseniz, bir süre sonra yeme bozukluklarını tetikleyebilecek içeriklerle dolu bir akışla karşı karşıya kalabilirsiniz. Algoritma sizi “fit olmalısın” fikrine sıkıştırır.
Ne Yapmalı?
Farklı konular arayın, yeni hesaplar keşfedin. Ara sıra bilinçli olarak alışılmışın dışındaki içeriklere göz atın. Algoritmayı çeşitlilikle “şaşırtmak” önemli.
Sonsuz kaydırma hareketi, sizi edilgen bir kullanıcıya dönüştürür. Karşınıza ne çıkarsa onu izlemek, sosyal medya deneyiminizi algoritmaya teslim etmek demektir.
Örnek:
TikTok’ta “For You” sayfasında saatler geçiriyorsunuz ama ardından ne izlediğinizi bile hatırlamıyorsunuz. Bu durum içerik tüketiminizin farkında olmadan yapıldığını gösterir.
Ne Yapmalı?
Belirli konularda bilgi almak için aktif arama yapın. Örneğin “kadın girişimciler” ya da “sürdürülebilir moda” gibi konularda bilinçli içerik seçimiyle akışınızı zenginleştirin.
Beğendiğiniz, yorum yaptığınız veya kaydettiğiniz her içerik, algoritmaya bir “bu ilgisini çekiyor” sinyali gönderir. Ancak sadece tek bir tür içeriğe sürekli tepki vermek, sosyal medya akışınızı tek tipleştirir.
Örnek:
Sadece “lüks yaşam” içeriklerine beğeni veriyorsanız, bir süre sonra gerçek hayattan kopuk, yapay bir bolluk illüzyonunun içinde bulabilirsiniz kendinizi.
Ne Yapmalı?
Bilgilenmek, ilham almak ve eğlenmek gibi farklı içerik kategorilerine dengeli şekilde etkileşim verin. Sadece gözünüze güzel görüneni değil, zihninizi de besleyeni seçin.
Algoritmanın dışına çıkmanın en etkili yolu, zaman zaman sosyal medyadan kopmak. Ekran süresi kısıtlamaları koymak ya da “dijital detoks” yapmak, zihinsel özgürlüğü geri kazandırır.
Örnek:
Günde 1 saat Instagram’a ara verdiğinizde zihninizin başka şeylerle meşgul olmaya başladığını fark edeceksiniz: bir kitap okumak, sokakta yürümek ya da biriyle yüz yüze sohbet etmek.
Ne Yapmalı?
Haftada 1 günü sosyal medyasız geçirmek gibi basit alışkanlıklar, algoritmanın üzerinizdeki etkisini ciddi şekilde azaltır. Gerçek hayatla bağ kurdukça dijital olanın etkisi azalır.
Sosyal medya algoritmaları hayatımızı kolaylaştırıyor, ilgi alanlarımıza uygun içerikler sunuyor. Ama kontrolü tamamen onlara bırakmak, bizi bilgi balonlarına hapseder ve gerçek dünyadan koparır. Algoritmalar güçlü, evet. Ama biz bilinçli kullanıcı olursak, onların yönlendirmesinden kurtulabiliriz. Ne izlediğimizin, neye maruz kaldığımızın, hatta ne düşündüğümüzün bile algoritmalar tarafından şekillendirildiği bir dünyada en büyük özgürlük: farkında olmak.
Unutmayın: Algoritmalar bizim hizmetçimiz olmalı; efendimiz değil.
“Eğer bir şey için para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz.”
— Andrew Lewis
Dünya genelinde kullanıcıların %64’ü sosyal medyada karşılaştığı içeriklerin kendisi için “özel olarak seçildiğini” fark etmediğini söylüyor.
(Kaynak: GlobalWebIndex, 2024)
Bir TikTok kullanıcısı ortalama 95 dakikasını günde uygulamada geçiriyor.
Bu sürede karşılaştığı içeriklerin %90’ı algoritmalar tarafından belirleniyor.
(Kaynak: Statista, 2024)
Kullanıcıların %71’i, sosyal medyada maruz kaldığı içeriklerin zamanla fikirlerini etkilediğini kabul ediyor.
Bu da algoritmaların sadece izlediklerimizi değil, düşündüklerimizi de şekillendirdiğini gösteriyor.
(Kaynak: Pew Research Center, 2023)