Writer: Harun Kilci
Date: 28/07/2025
Her yaşanılan kayıp, acı verici olsa da bazı kayıplar travmatiktir.
Hayatındaki birinin kaybı, üzüntünün ötesinde bambaşka duyguları hareketlendirebilir. Derinlerde bir acı yaşanmaya başlarız. Bazen bu acı travmaya döner. Herkes için travmaya sebep olan duygular farklıdır.
Kaybın yarattığı duygulardan dolayı hissedilen acıyı azaltmak için türlü yol ve yöntemler öneriliyor. Kişinin hayatı deneyimle döngüsüne göre de önerilen yöntemler de farklılaşıyor. Bunun için önerilen yöntemin uygulama zamanı ve şekli kişilerin yaşadığı kaybın, kişi için taşıdığı anlama ve değerine göre değişkenlik gösteriyor.
Unutmak, bazen çok uzun sürer ve hatta imkânsızdır. Peki gerçekten unutmak mümkün müdür? Yoksa hatırlamayı zorlaştırarak unuttuğunu mu zanneder insan!
Zamanla kalbimizdeki yana yana kül oluyor da; hangi zamanla?
Kayıp ve acının da zamana dayalı bir süreci bulunuyor. İnsan kaybın verdiği acının içinden geçmeden normalleşemiyor.
Acının içinden geçerken de büyüyüp güçleniyor. Zira yaşadığı derin duyguları ilk kez deneyimlemenin de bir süreci var;
Acıya adres mi gerekir?
Geçtiğimiz aylarda İstanbul Film Festivali kapsamında Türkiye prömiyerini gerçekleştiren “Adresi Olmayan Ev” filminin basın gösterimine gittim.
Bu tarz davetlere giderken genellikle beklenti oluşturmamak adına filmin fragmanını izlemem, tanıtıma dair paylaşılmış bilgileri araştırmam. Bu filme de aynı şekilde hiçbir ön araştırma yapmadan gitmiştim. Film bittiğinde uzunca bir süre koltuğumdan kalkamadım.
Ütopik bir gelecekte insanların kaybettikleri yakınları “suçlu” kabul edildiğinde belirli bir süre içinde tamamen unutmaları gerekliliğine dair ana mesajı olan derin bir film! Annesini trafik kazasında kaybeden genç bir avukatın, babası ile yaşadıklarının fiziksel ve duygusal tarafları konu edilmiş. Suçlu kabul edilen herkesin dünyada bıraktıkları tüm izlerin yok edilmesi üzerine bir kurgu. İsmini annesi verdiği için, annesinin ölümünden sonra tüm sistemlerde yeni bir isimle var olması gereken bir avukatın unutma ve unutturulma sürecini izleyicilere deneyimleten bir film!
İki yıl önce travmatik bir kayıp yaşamış olmamın da etkisi ile filmde işlenen konuyu evime gelene kadar zihnimde evirip çevirdim. Travmatik bir kayıp, dünyadaki tüm izleri silinmiş olsa bile gerçekten unutulabilir mi?
Filler bir anda yok olsa, pembe fil de zihnimizden silinir mi?
Suçsuzlaştırılmaya çalışılan bir dünya düzeni için suçluların tüm izlerini yok etmenin tek çözüm olduğu gerçeği ile sevginin ve derin bağların mücadelesi fazla ütopik görünebilir. Ya kaybınız ani ve beklenmedik olsa?
Bazı kayıplar, yarı yolda bırakılmış, terkedilmiş, yalnızlığa itilmiş hissi verebiliyor. Böyle zamanlarda kaybettiğimiz sevdiğinize ait birçok şeyi artık görmek istemiyor hatta öfke dolu duygular ile elimizden çıkarmak istiyor ve yapıyoruz. İzlerini silmeye çalışmak için fiziki dünyamızdan tüm hatırlatıcıları yok etme süreci yaşayabiliyoruz.
Bu acı çekme sürecinde kaybettiğimiz sevdiğimize olan derin duygular nedeniyle onunla yaşadığımız olumsuz anılarımızı daha çok hatırlayıp, bizdeki değerini azaltma yoluna gitmek de başka bir sağaltma yöntemi. Çünkü beynimizde hafıza oluşumu duygularla bağlanarak gerçekleşir. Olumlu duygular ile bağlanmış olanların, olumsuz duygularla bağlanmış olanlardan daha çok hatırlandığına dair bilimsel veriler bulunmaktadır. Bundan dolayıdır ki olumsuz duyguları hatırlama yolu ile zihnimizde bir yanıltma yaratırız. Sanki daha çok olumsuz duygumuz varmış gibi beynimize tekrar tekrar olumsuz anıları hatırlatırız. Her hatırlama, yeni bir kayıt oluşturmaktadır.
Bunları yaparken tek amacımız yüreğimizde hissettiğimiz yangını biraz olsun sakinleştirmek ve serinletmeye çalışmak. Yani bu yaptıklarımızın pek de unutmaya yönelik bir etkisinden söz etmemiz mümkün değil.
Tüm izlerini kaybetmeye çabalasak da zihnimizdeki yeri yok olmuyor.
Unutmak kolay olsa çoktan unuturdum!
Uzmanlar, unutmak için önce detayları hatırlamanın öneminden bahsediyor.
Anılara ait görüntüler, sesler, nesneler, duygular ve tatların farkına varmak gerekiyor. Farkına varılan duyguları sakinlikle hissetmenin ve hangi alanlarda acı verdiğini anlamaya çalışmanın gerekliliğini önemli buluyorlar. Bu zor bir süreç.
Hangi duygunun hareket ettiği ve nasıl bir acıya sebep olduğunu fark ettikten sonra o duyguyu nelerin harekete geçirdiğini, tetikleyicileri bulmak önemli. Mesela kaybettiğiniz yakınınızın kullandığı araba, içtiği sigara, gitmekten keyif aldığı pastane ya da en çok sevdiği müzik sizin duygularınızın tetikleyicisi olabilir. Onun sevdiği şeylerle birlikte keyif alıp olumlu duygular hissettiğiniz anılarınızı hatırlamak, cenazesindeki ayrılık acısını tekrar tekrar yaşatacaktır.
Bütün bunları unutmak beynimizin normal çalışma anatomisine göre mümkün değil. Dışarıdan fiziksel temaslar ile bazı unutturma yöntemlerinin olduğunu ve sağlıksız olmasına rağmen yapıldığını da duyuyoruz. Burada normal yolları ve sağlıklı olanı ifade etmeye çalışıyorum.
Biraz bilgi vermeye çalışırken bir anda kendimi bilimsel veriler paylaşır halde buldum. Aslında amacım bilimsel veriler ile konuyu duygusuz bir noktada paylaşmak değil! Gündelik hayat akışımızdaki kayıplarımızda neler hissettiğimize ve nasıl davrandığımıza odağımızı yöneltelim. İzlediğim filme dair detay bilgiler vermemeye gayret ederek unutmanın ne kadar mümkün olabileceğinin üzerinde düşünmeye devam ediyorum.
Suçlu kabul edilen birisinin kaybında, sevdikleri için de suçlu mu kabul edilir? Sevgi tüm suçları silip özlemi mi büyütür?
Kaybın acısını, özlemin sevgisine sarmak!
Acı gibi olumsuz duyguları daha olumlu olanları ile yer değiştirmek, yok saymaktan daha sağlıklı. Orada olduğunun ve hissettiğinin farkında olup, sadece pozitif olanlara odaklanmak günlük yaşamın devamı için gerekiyor.
Örneğin kaybettiğiniz sevdiğinizle özdeşleşen bir şarkı duyduğunuzda, onun gitmekten keyif duyduğu hatta birlikte gitmeyi çok sevdiğiniz tatil beldesi burnunuzun direğini sızlatan bir acı veriyor olabilir. Bu acıya odaklanmak yerine kaybettiğiniz kişiyle geçirdiğiniz ve çok keyif aldığınız bir anıya bilinçli olarak odaklanmak, kaybın acısını azaltmanın sağlıklı bir yoludur.
Duygularımızı olumlu olanlarına odaklarken fiziksel bedenimizde de sağlıklı olmaya gayret etmelidir. Fiziksel olarak sağlıksız olmak ruhsal ve duygusal olarak da zorlanmamıza neden olur.
Sağlıklı beden, sağlıklı duyguya destektir!
Kaybın tavmatik olduğu zamanlarda, acı ve kederin stres ve uykusuzluk gibi sonuçları olabiliyor.
Stres ve uykusuzluk, olumsuz duyguların ve unutulmak istenen anıların daha fazla hatırlanmasına neden olabiliyor.
Böyle dönemlerde doğal yollarla sakinleşmeye çalışmak, yeterli uyku için zaman ayırmak ve dengeli beslenmek önemli. Zihinsel ve duygusal sağlığımız için destek olacak aktiviteleri zor geliyor olsa bile günlük hayata dahil etme gayretinde olmalıyız. Doğa yürüyüşleri, nefes egzersizleri, meditasyonlar, dua ve dini ritüeller yapılabileceklerdendir.
Ateşin düştüğü yer yanarken, yüreği serinletmek için unutmalı mı?
Acının adresi belliyken, adresi olmayan tek şey unutmak olmalı. Kayıplar eğer travmatik bir noktada yaşanıyor ve hissediliyorsa unutmanın pek de mümkün olmadığını söylemek gerek.
Hepimizin kayıpları göğüsleme şekli farklıdır. Hepimiz yasımızı türlü şekilde yaşar ve bu yas sürecinde bambaşka yol ve yöntemler ile hayata devam etmeye çabalarız. Yaşanılan acılar, duyulan özlem zaman içerisinde aslında pek de azalmaz ve bizler de bu duygulara alışmayız. Sadece duygusal anlamda güçlenir ve büyürüz. Bu güçlenme ve büyüme hali de yaşadığımız kaybın acısının ve özleminin küçülmesi gibi bir his oluşturur.
Hayat her nefes alış verişimizde yepyeni olasılıkları harekete geçirip bizi kucaklar. Yaşanılan kaybın yeri dolmaz belki, fakat kaybetmenin yarattığı boşluklar sevgi ile sarıp sarmalanınca başka güzelliklere yurt yuva olabilir.
Çok derin bir kayıp yaşamış birisi olarak, “Adresi Olmayan Ev” filmindeki unutmaya dair birçok şeyi denedim. Kendi söküğümü kendimin diktiği anlarım oldu. İç bilgeliğin sesini dinleyip kendi kendime başka yollar da buldum. Acımı hafifletip yangınımı küle döndürdüm de, unutmayı bir türlü beceremedim. Sevgiyle sarıp sarmaladım anılarımızı. Özlemle dokudum her hatırasını. Şimdi gülümseyerek ve kalbimde kocaman bir sevgiyle anıyorum her hatırladığımda.
Unutmanın mümkün olmadığı kayıplarda, kalbimize serinlikler verecek sevgiye tutunup hepinize kocaman sarılıyorum…