Kadının Girdiği Her İş Ortamı, Daha Duygusal, Daha Pratik

Writer: Nurgül Eryıldır Günay

Date: 12/04/2023

PAYLAŞ

Şila Gök / Kurucu Ajans Başkanı / İdea Halkla ilişkiler

Röportaj: Nurgül Eryıldır Günay / [email protected]

1988 yılında Gazi Üniversitesi İngiliz Filolojisi’ni bitiren Şila Gök, ardından University of Central Florida’da Halkla İlişkiler eğitimi aldı. 1991 yılında Orlando’da faaliyet gösteren Kirchman CO Şirketi’nde İş geliştirme ve İlişki Yönetimi Uzmanı olarak görev aldı. 1994 yılında Türkiye’ye dönmesiyle birlikte Amerikan DHL şirketinde Halkla İlişkiler Departmanında iş hayatına başladı. 1995-1997 yılları arasında Teba-Daikin Şirketler Grubunda Halkla İlişkiler Koordinatörü olarak çalıştı. 1997-1999 yılları arasında Rekta Halkla İlişkiler’de kurucu ortak ve Genel Müdür olarak görev yaptı. 1998 yılında İdea Pazarlama İletişim Danışmanlığı ve Halkla ilişkiler şirketini kurdu. Ayrıca 2010-2011 öğretim yılında Kadir Has Üniversitesi, İletişim Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak Etkinlik Yönetimi dersi verdi.

İş hayatının yanı sıra birçok sosyal sorumluluk projesinde ve ülkemizin önde gelen kurum ve derneklerinde görev aldı. 2011 yılında, Goldman Sachs, Harvard Universitesi ve The Wharton School iş birliği ile ortaklaşa düzenlenen dünyadaki “etkileyici 10.000 kadın girişimci projesinde” Türkiye’den Şila Gök seçildi. Aynı zamanda Goldman Projesi “İlham Veren İş Kadınları”nda Türkiye’den seçilen 2 kişiden biri oldu. Oluşturduğu ve devam ettirdiği projeleri ile Wharton University’nin yayınladığı ilham veren örnekler dosyasında yer aldı. Başarılarına bir yenisini daha ekleyen Şila Gök, Thomson Reuters Foundation tarafından “Trust Women Adayı” seçildi.

Görev aldığı kurumlar arasında, KAGİDER (kurucu üye ve 3 dönem başkan yardımcılığı), Yanındayız Derneği, Pembe İzle (kurucu ve eski yönetim kurulu üyeliği), Sedefed (yönetim kurulu üyesi), WPO (kurucu ve eski yönetim kurulu üyesi), Ipra, TÜHİD (eski yönetim kurulu üyesi), IWF Leadership Foundation (kurucu ve eski yönetim kurulu üyesi), TABA, Trust Women Foundation, Herkese Kitap Vakfı, GYIAD ve Halkla İlişkiler Derneği bulunmakta olan Şila Gök ile başarılarla dolu, ilham veren çalışmalarını konuştuk.

Halkla ilişkiler alanında çalışmaya nasıl karar verdiniz? Hep istediğiniz, hayal ettiğiniz bir meslek miydi?

Eşimle evlendikten sonra beraber Florida’ya gittik. İngiliz filolojisi mezunuyum ama farklı işler yapmak istiyordum. Orada enteresan bir şekilde eşimin master yaptığı üniversitenin Rotary Kulübü’ne üye oldum. Karşıma farklı farklı fırsatlar çıktı. İletişim ile ilgili kurslara katıldım. Rotary Kulübü’ndeki üyeliğim ile iletişime olan yatkınlığımın da farkına vardım. Bundan sonra iletişim ile ilgili ne yapabilirim diye araştırmaya başladım. Türkiye’deki bir şirketle Amerika’daki bir şirketin işbirliğinin birbiriyle uyumu için bir iş ilanı vardı. Amerika’da bu firmalar ile çalışmaya başladım. Türkiye’ye döndüğümde artık halkla ilişkiler yapmak istiyordum ama nereden nasıl ilerleyeceğimi bilmiyordum. Bir şirketin halkla ilişkiler müdürü olarak başladım. Rekta Reklam Ajansı’nın halkla ilişkiler şirketini kurdum ve ortak oldum. Daha sonra oradan ayrılıp kendi şirketimi kurdum ve o günden beri de İdea Halkla İlişkiler olarak yoluma devam ediyorum. İletişimi seviyorsanız iletişim mesleği sizin için doğru meslek. Ben de işimi çok seviyorum, kendim için doğru mesleği bulduğumu düşünüyorum.

Dışardan bakınca ışıltısıyla gençlerin çok ilgisini çeken, ama içine girmeyince ağırlığı, zorluğu tam anlaşılmayan bir sektör. Bir sürü beceriyi ve yeteneği içeren, kapsamlı bir konu. Gerçekte halkla ilişkiler çalışması nedir, neler yapıyorsunuz, anlatır mısınız?

Halkla ilişkiler hiç kolay bir meslek değil. Çok fazla zamanı olmayan bir meslek. İş gerektirdiği kadar çalışmanız gerekiyor; pratik zekanızın olması gerekiyor. Çok vizyoner olmalısınız, araştırmacı olmalısınız ki çalıştığınız markalara bir katkınız olsun, desteğiniz olsun, bir farklılık yaratın. Yoksa zaten markalar kendi sektörlerinde konularına hakimler. Sizin katkınızı anlamazlar. İletişim ve halkla ilişkiler sadece bir basın bülteni gönderimi, bir etkinlik, davet değil. Sektörle ilgili böyle yanlış anlatımlar oluyor. Halkla ilişkiler tamamıyla bir markanın birçok stratejisinin oluşturulması, pazarlama kısmının pr ile iç içe girerek ürün ve kurumsal itibarın pazarlanması, konumlandırılması, liderin iletişimi, liderin kriz iletişimi, liderin konumlandırılması, markaların kriz iletişimi gibi pek çok başlığı taşıyor…

Halkla ilişkiler, bir marka ile çalışmaya başladığınızda satış, pazarlama, iletişim, yönetim kurulu, lider yönetimi gibi tüm iletişimlerin paket olarak içine girdiğimiz bir alan. O yüzden hiç düşünüldüğü gibi kolay değil. Etkinlik bu alandaki işlerden biri. Sadece etkinlik kısmında dahi etkinliğin yönetimi, doğru planlanması, o markaya faydası, stratejisi, sahaya inmesi, tüketiciye dokunması, iletişiminin yapılması gibi birçok alt başlık var.

Aslında sektör bir bülten dağıtımı, bir davet gibi anlatılıyor ama hiç öyle değil. Gençlere önerim; eğer iletişim seviyorlarsa halkla ilişkiler ve iletişim çok güzel bir sektör. Çünkü markaların içine girebildiğiniz, her sektörü bilebildiğiniz, gayet iyi ekiplerle çalışabileceğiniz, vizyonunuzu geliştirebileceğiniz, pek çok konuda bilgi sahibi olabileceğiniz bir sektör. Eğer iletişim yönünüz kuvvetli ise insanlarla iletişimi seviyorsanız, kendinizi vizyoner ve gelişmeye açık görüyorsanız halkla ilişkiler seçebileceğiniz bir meslek.

Gittikçe de yıldızı parlıyor. Pandemi dönemi sonrası yaşanan ekonomik krizler, iniş çıkışlar gösterdi ki marka, algısı kadar var. ‘Love Mark’ olduğu kadar güçlü, kendini anlatabildiği kadar itibarlı, yönetebildiği kadar krizlerden çıkabiliyor. Birçok alanda iletişimin önemi daha çok anlaşılıyor. Dünyada anlaşılmıştı ama Türkiye’de de artık daha fazla anlaşıldığına ve ihtiyaç duyulup kullanıldığına inanıyorum ve birebir de yaşıyorum.

Sizi en çok heyecanlandıran projeler hangileri oldu?

Beni bütün projeler heyecanlandırıyor. Çok fazla sahiplenme duygusu olan bir insanım. İş yaparken tüm markalar benim kendi markalarım oluyor. Yapılan tüm projeler benim kendi projelerim oluyor. Ve gerçekten yaptığımız her işte, her projede topluma ne fayda sağlıyoruz konusu benim için çok önemli bir konu. O yüzden özellikle markalarla yaptığımız sosyal sorumluluk projeleri ve kurumsal iletişim departmanları ile yaptığımız tüm etkinlikler beni çok heyecanlandırıyor. Bunların bir sonuca ulaşması, çalıştığımız bir markanın ‘Love Mark’ olabilmesi, en itibarlı şirket seçilebilmesi, yaptığımız sosyal sorumluluklarla birçok çocuğa – kadına dokunabilmek… Bunların hepsi beni çok heyecanlandırıyor. Markaların hikayelerinin değişmesi, başladığımız noktadan geldiğimiz noktada o markaların geldiği yer… Bunların hepsi çok heyecanlandırıyor. Benim için her yeni aldığımız marka, yaratacağımız başarı ile bir challange oluyor. O challange, onu başarmak bir hedef oluyor. Aslında beni hayatta tutuyor; motivasyonumu, heyecanımı yükseltiyor. O yüzden her yeni marka, her proje hepsi yeniden heyecanlanmak için bir sebep oluyor. Mevcut markalarımızın projeleri, yükselen başarı çizgileri benim için çok değerli. O yüzden işimle ilgili heyecanım hiç bitmiyor.

Toplumsal faydayı profesyonel çalışmalarınız ile buluşturup, sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına da destek verdiğinizi görüyoruz. STK’larla ne gibi projeler yaptınız, yeni çalışmalar, projeler var mı?

İş hayatıma başladığımdan beri iki konu benim için çok önemli oldu. İlki kadın girişimciliği, kadının güçlenmesi… O yüzden Kagider’in kurucularından biriyim, 6 sene başkan yardımcısıydım. Uluslararası ilişkiler başkanıydım ve benim için yeni gelen kadın girişimcilere mentorlük çok önemliydi. Uzun yıllar mentörlük yaptım. Başarısını gördüğüm çok güzel genç kadınlar var. Bugün çok güzel başarı hikayeleri olan genç kadınlar var. Kadın konusu, kadının toplumdaki gücü benim için çok önemli. Kadınla ilgili projeler beni çok heyecanlandırıyor.

Bir diğer konu çocuklar… Çocuklar hassas konum. Çocukların mutlu olması, gelişmesi, iyi eğitim alabilmesi, güçlü olması, korunması çok önemli. Bununla İlgili olarak yaptığımız tüm çocuk projeleri beni çok heyecanlandırıyor. Çok şanslıyım ki markalarımızın hepsinde sosyal sorumluluk ile ilgili çok çok güzel projeler yapıyoruz. Türkiye’de bu konularda katkısı bulunan birçok STK ile çalışıyoruz. Darüşşafaka, Unicef, Kagider, TEV… hepsiyle çalışıyoruz. Bu iş birlikleri beni çok mutlu ediyor. Hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim çünkü sosyal sorumluluk konusunun daha iyi anlaşılması gerektiğine inanıyorum. Markaların da şunu anlaması lazım; günübirlik yapılan katkı, sosyal sorumluluk değildir. Bir sosyal sorumluluk projesi sürdürülebilir modelde yapıldığı zaman ve sürekliliği sağlandığı zaman o marka için değer yaratan bir sosyal sorumluluktur ve o zaman topluma bir katkısı oluyor. O yüzden markalarımızı buna ikna etmek ve de markalarla sürdürülebilir modelde, tüm hayatları boyunca sahiplenebilecekleri sosyal sorumluluk projeleri yaratmak büyük heyecanım.

Üye olduğunuz ve aktif görev aldığınız dernekler say say bitmiyor. Diğer yandan çok yoğun bir iş temponuz da var. Zaman yönetimi konusunda sizden öğreneceğimiz çok şey var sanıyorum. Bu kadar işin altından nasıl kalkıyorsunuz, sırrınız nedir?

Ben çok şanslıyım. Sevdiğiniz işi yapıyorsanız zamanınızı yönetiyorsunuz. İşinize zaman ayırıyorsunuz çünkü o işi aşkla yapıyorsunuz. Gençlere hep söylüyorum; ne yapıyorsanız yapın 1 çok iyi yapın, yaptığınız işin en iyisi olun, 2 sevdiğiniz işi bulun, onu aşkla yapın ki sizin de katma değeriniz olsun. İşinizin de size katma değeri olsun. Zaman yönetimini stres haline getirmiyorum. Evet çok çalışıyorum, gecem gündüzüm, hafta sonum çok yok. Ama yine de seyahatlerim olmadığı sürece hafta sonlarımı evde ailemle geçiriyorum. Hafta içleri akşam yemeklerinde ailece sofraya oturan bir aileyiz, hafta sonları evde hep birlikte kahvaltı yapmak bizim için çok değerli. Bunlardan vazgeçmemeye çalışıyorum. Aile çok önemli. Ailene ayırdığın zaman mutlaka yeterli olmalı. Onlarla birlikte olmayı becerebilmelisin. İşime çok zaman ayırıp ailemde başarısız oldum dediğiniz zaman yine hayatta başarısız oluyorsunuz. Bu ikisini dengelediğiniz zaman mutlu olabiliyorsunuz. Ben de bunu yapabildiğime inanıyorum.

Halkla İlişkiler sektöründe kadınlar daha aktif görünüyor. Sizce bunun nedeni nedir?

Kadınlar detaycı, kadınlar hayatın getirdiklerini daha iyi dengeliyorlar. Erkeklere göre daha duygusallar. Öngörüleri daha yüksek. İleride karşılaşabilecekleri şeyleri önceden görüp bunun için planlama yapabiliyorlar. Daha fazla empati kurabiliyorlar. Aile hayatı ve iş hayatını erkeklere göre daha iyi dengeleyebiliyorlar. Kadınlara ne kadar çok sorumluluk verirseniz verin, o küfelerindeki yükleri taşıyabilmeyi beceriyorlar. O yüzden kadınların iş hayatına, ekonomiye katkıları daha yüksek. Kadının girdiği her iş ortamında daha duygusal, daha pratik, daha ince hesaplamalar, daha kolay çözümler görüyorsunuz. Kadınların başarıda daha pozitif yanları var. Çalışanları ile ilişkide dahi kadınlar daha duygusal bağ kuruyorlar; bu sayede çalışanlarından daha yüksek verim alabiliyorlar. Bunlar erkeklere göre kadının artıları.

Yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz. Yorgunluk izlerini silmek için güzellik ve bakım rutinleriniz var mı?

Ben insanın öncelikle aynada kendisine baktığında mutlu olması gerektiğine inananlardanım. Hiçbir şart altında kendimden vazgeçmem. İnsan önce kendini sevmeli. Kendini sevmezsen, enerjini yüksek tutup pozitif olamazsan karşındakine o duyguyu veremezsin. Benim için aynaya baktığımda gördüğüm kişinin beni mutlu etmesi lazım. Ben 30lu yaşlarımda bunun bilincine varmıştım. Cildimle ilgili kullanmam gereken kremler, belli bir yaşa göre yapılması gereken botox & dolgu gibi destekler, içilmesi gereken vitaminler, gerekirse bir takım estetik operasyonlar… Bunların hiçbiri benim için olmazsa olmaz olmadı. Sadece yaşıma göre vakti geldiğince yaptım. Erken yapmayı doğru bulmuyorum. Gençlerde görüyorum her şeyi çok erken yapıyorlar ve çok yapıyorlar. Ölçüler bozuluyor, herkes birbirine benzemeye başladı. Bu da doğru değil. Her şeyi yaşınıza göre ihtiyaç duydukça yapmak lazım. Güzel yaşlanmak önemli. Glutensiz yemeye çalışıyorum,süt ürünlerinde peynir ve yoğurttan vazgeçemiyorum ama midemi rahatsız ettiği için süt içmiyorum.

Aslında baktığınızda bilinçli olup sağlığıma faydası olacak ve de beni mutlu edecek her şeye sıcağım. Ama hepsini zamanında, abartmadan yapmaya çalışıyorum. Doğal olmayan bir görüntü sergilememeye çalışıyorum.

Halkla İlişkiler alanında çalışmak isteyen gençlere kendilerini geliştirmeleri için neler önerirsiniz?

Kendinizi geliştirin, öğrenmekten vazgeçmeyin. İletişimi yüksek ve hareketli bir iş istiyorum, farklı insanlarla tanışmak istiyorum diyorsanız halkla ilişkiler sizin için doğru bir sektör. Vizyonunuz önemli. Araştırmacı olun. Sadece kendinizle ilgili değil dünya ile de alakalı her şeyi öğrenin, bilin…

Eventlerde davetli olarak neredeyse hep aynı yüzleri görüyoruz. Markalar değişiyor, davetliler aynı kalıyor. Basın mensuplarının aynı olması normal, ama cemiyet hayatından isimler ya da influencerları düşünürsek, bu durum sadece bana mı tuhaf geliyor? Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Neden hep aynı insanları görüyoruz?

Bunun birkaç sebebi var; biri demek ki hepimiz ne kadar az insanın etrafında dönüyoruz. Diğeri markalar için daha yaratıcı fikirler, davet konseptleri geliştirmemiz gerekiyor. Günün sonunda bu insanları aslında magazinde görüyoruz. Halbuki farklı farklı mecralar var. Markaların farklı mecraların haber katkısını da desteklemesi gerekiyor. Konseptlerin biraz daha farklı ve yaratıcı olması gerekiyor. Genç kuşaklara farklı etkinlikler yaratmak gerekiyor. Bizlere de markalara da çok iş düşüyor. Orada gördüğünüz insanların suçu değil bu. Günün sonunda davetler belli, davet edilen insanlar belli… Farklı insanları görmek istiyorsak herkese iş düşüyor.

PAYLAŞ