Speaker Agency’nin Hayal Kurucusuyum

Writer: Nurgül Eryıldır Günay

Date: 02/11/2023

PAYLAŞ

Esin Kasa / Speaker Agency Kurucu Ortak / Küratör

Röportaj: Nurgül Eryıldır Günay / [email protected]

İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası Finans bölümünde lisans eğitimini t amamladıktan sonra kariyerine, danışmanlık ve insan kaynakları alanlarında başlayan Esin Kasa, genç profesyoneller için ‘CEO’lardan Yönetim Dersleri’ ve ‘Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma’ başlıklarında sertifika programları düzenlemiş. İş dünyasının pek çok önde gelen CEO ve Genel Müdürü’nü genç profesyonellerle buluşturmuş, İş Hayatında Mentorluk eğitimleri almış ve pek çok farklı konuda gelişim programlarını tamamlamış.
İş dünyasının deneyim paylaşımı alanındaki ihtiyacını görüp 2012 yılında Speak er Agency’nin kurucu ortağı olmuş. Motivasyon, ekonomi, yapay zeka, psikoloji, wellbeing vb pek çok konuda alanında uzman ve fikir lideri konuşmacı portföyünü bankacılık, ilaç, sigorta, perakende, teknoloji otomotiv vb. pek çok sektörün çalışan ve müşteri toplantıları ile YouTube & Podcast serileri vb dijital proje işbirliklerinde buluşturan Speaker Agency’nin başarıları ülke sınırlarını aşmaya başlayınca Esin Kasa, 2018 yılında Londra merkezli Speaker Agency UK’nin kurulmasını know-how transferi ile desteklemiş ve hala küresel konuşmacılarla iş ortaklığını sürdürmektedir.
Kurucu ortağı olduğu Speaker Agency, kuruluşundan bugüne 2000’i aşkın şirkete hizmet vermiş, yılda 1500’ün üzerinde etkinliğe imza atmış. 1000 lokal v e global konuşmacıdan oluşan portföyü ile İstanbul ve Londra ofislerinde Türkiye, Avrupa ve MEA bölgesi öncelikli olmak üzere hizmet vermeye devam ediyor.
Esin Kasa ile kurucusu olduğu Speaker Agency’nin işleyişini ve ilham veren hikayelerle dolu yaşamını konuştuk.

Kendinizi tanıtır mısınız? Bu işe nasıl başladınız?

Sen kimsin diye sorulunca ben hayatta bir kimliğe hapsolmak istemeyen, merak duygusu yüksek ve hayata da merakı penceresinden bakan bir insanım derim…Tanıştığım her insanın hikayesini merak ederim. Benim tarafımda da yolculuk bu meraktan başladı. Ne istediğimden çok ne istemediğimi deneyimleyerek yola çıktım. Bir nevi bilmenin duygusuyla yola çıktım, yani sezgilerimle…

Ben Speaker Agency’nin Hayal Kurucusuyum.

Benim işim içerikle uğraşmak, kavramlarla uğraşmak, fikirle uğraşmak ve bunu en iyi kim anlatır’ı bulup çıkarmak…

Sosyoloji okumaya başladım Ankara’da. Bir sebepten İstanbul’a dönmem gerekti, tekrar sınavlara girdim psikoloji okurum diye hayal ederken uluslararası finans okudum ve okurken hayatta ne istemediğimi keşfettiğim bir 4 yıl geçirdim.

Sertifika programına katıldığım yer bana “Yazın çalışmak ister misin?” dedi. Ailem tekstilci benim. Mezun olur olmaz aile şirketimize gitmeyeyim biraz tecrübe kazanıp ardından bakarız diyordum ki aile şirketimizde hiç çalışmadım.

Yazın part time çalışmayla başlayan hikaye sertifika programlarının koordinasyonuna döndü. İki sene böyle devam etti. Finallere hazırlandığım ve kütüphane’de sabahladığım günlerden birinde bir akşam 9’da telefonum çaldı, arayan Ahmet Bozer’di, Coca-Cola Company’nin o dönem 90 küsür ülkesinden sorumluydu, 2000’lerin başı…. O dönemde birkaç kez sertifika programlarında konuk etmiştik.

Aradı ve şöyle söyledi: Bu bilgilendirme mailini siz mi hazırladınız? “Evet” dedim “ben hazırladım”. “Şimdiye kadar aldığım en detaylı, kapsamlı bilgilendirme mailiydi teşekkür etmek için aradım” dedi. İşte böyle anlar hayatta yakıtım oldu benim ve hala da öyle.
Bugün düşündüğümde bana ne söylemek istedi diye baktığımda, onun ertesi gün o sertifika programına konuşmacı olarak katılırken neyi bilmeye ihtiyacı olacağına dair bir empati yapabildiğimi gördüm. Yıllar içinde bu durum çalıştığım konuşmacılarda Esin beni anlar, ona bir anlatayım, durumunu yarattı sanıyorum. Dolayısıyla yaptığımız iş bir empati kurma işi ve fikirsel bir iş … Bir de ben karşımdaki kişinin hikayesine girmeyi ve orada dolaşmayı seviyorum… Yeni biriyle tanışırken çocukluğundan itibaren dinlemek, duymak, satır aralarını okumak ve noktaları birleştirmek istiyorum ki o kişinin hayata nasıl bir pencereden baktığını kavrayabileyim. Onun üzerine elbette profesyonel kariyerinde neler yapmış, ne eşikler aşmış, şimdi ne yapmak istiy or, rotayı nereye çevirmek istiyor, bütün bunları konuşuyoruz elbette.
Ancak o zaman o konuşmacıyı içselleştirebiliyorum. Bir davet geldiğinde neye evet, neye hayır diyebileceğinin çerçevesini çizebiliyorum ve mümkün olduğu kadar sade bir iletişimle ve yormadan tüm o süreci yaşamasını sağlamaya çalışıyorum. Yani bizim ekipçe hayatımız ‘’executive summary’’ hazırlamakla geçiyor. Bunu nasıl daha yalın ve sade ve yormadan yaparız buna kafa yoruyoruz.

Nasıl İyi Konuşmacı Olunur?

Konuşmacı olmak yaşam yolculuğunun bir yerinde çıkıyor insanın karşısına. Doğuştan gelmiyor, miras kalmıyor. İlla kitap yazınca da konuşmacı olunmuyor😊 Mesele önce olmak… Yolda olmak, öğrenme halinde olmak, merak içinde olmak, tutkulu olmak diye bir şey var. Ve çok iyi konuşmacılara baktığımda çok derin bir merakları ve öğrenme arzuları olduğunu görüyorum. Yaşamı özümseme iştahları dipsiz bir kuyu. Ve hepsinin kafaya taktığı, mesele edindiği bir konu var, bunu görüyorum. Hatta çoğunun bir değil birden fazla… Bana kalırsa her biri çok önemli düşünürler bu ha yatta. Bu büyük bir tutku gerektiriyor aslında. O da yetmiyor derinleştikleri konunun başka alanlarla bağlantısı var mı ona da bakıyorlar. Bazen hiçbirimizin görmediği, birbiriyle hiç alakası yokmuş gibi görünen konular arasında bağları onlar kuruyorlar. Yaşamın içinde görmediklerimizi görüyor, her gün geçip gittiğimiz yollara veya günlük yaşam rutinlerine başka türlü bir bakış geliştirmiş oluyorlar. Bunu çok etkileyici şekilde izleyicilerin duygularına dokunarak ve onlara bir nevi 4 mevsimi yaşatarak yapmak mümkün. Konuşmacı olmak için bir nevi gezegenlerin hizalanması lazım. Bilmek yetmiyor, çok iyi bilmek gerekiyor. O da yetmiyor, büyük bir öğrenme iştahı, merak ve anlatma isteği gerekiyor. Bunlar da yetmiyor çok iyi bir anlatıcı olmak ve duygulara da hitap etmek gerekiyor.
Kimi yerde duygulandırmak, kimi yerde düşündürmek kimi yerde de beklemediği bir anda kahkahalara boğmak gerekiyor. Şimdi bu çok katmanlı bir formül.

Onun için iki kitabın olursa bir k ere de TEdx etkinliğe çıkarsan oldu bu iş diyemiyorum. Belirli bir süre
popülarite yaratabilir evet ama konuşmacılık işini sürdürülebilir şekilde ömür boyu iyi yapmak ve ilgiyi
canlı tutmak istiyorsan hem güncel kalmalı hem de gelişmeye devam etmelisin. Bugün artık iyi bir
konuşmacının aranan / tercih edilen bir isim olarak varlığını sürdürmesi iyi bir içerik üreticiliğinden
geçiyor. Sadece benim konum iyi gelin beni bulun demek yetmiyor. Onu çok iyi anlatmak da gerekiyor.

Bir konuşmacı olması etkinliğe nasıl bir değer katıyor?

Bazen kurumların çalışanları veya hedef kitlelerine iletmek istedikleri kritik mesajları oluyor. Bu mesajları dinleyici kitlesinde direnç oluşturmadan ve vizyon açan bir şekilde iletmenin en etkili yollarından biri etkinliğe profesyonel konuşmacı davet etmek oluyor. Ancak tek neden bu da değil, tamamen iş odaklı bir toplantıya renk katmak, enerjiyi ve motivasyonu yükseltmek de önemli bir ihtiyaç ya da insanlara bir konuda daha önce hiç bakmadıkları bir perspektiften bakış açışı kazandırmak da bir ihtiyaç. Ayrıca artık iş ve dünya çok hızlı. Gündemi ve günceli ve trend olanı takip edebilmek, sektör körlüğünü aşıp bizim alanımızın dışında neler olup bitiyor, rekabet nereye evriliyor bunlara bakabilmek size dış göz olabilecek konuşmacıların kürasyonundan geçmiş, konsantre bilgiler içeren konuşma seanslarından da geçiyor.

Bir etkinlikte konuşmacı seçimi yaparken nelere dikkat etmek gerekir?

Öncelikle konuşmacı davet etmek isteyen markanın kendi ihtiyacını ve beklentisini çok net tanımlayabilmesi önemli. Konuşmanın sonunda neyi hedeflediğini iyi tanımlayabilen markalarla süreç çok sağlıklı ilerliyor. İkinci nokta ise hedef kitle. Örneğin bir marka liderlik konusunda konuşmacı davet etmek istiyor ancak bizim önereceğimiz liderlik konuşmacıları katılımcı profiline göre değişkenlik gösterebiliyor. Şirketlerin çalışan gruplarına göre uyumlu olabilecek farklı isimler önerebiliyoruz.
Bazen tepe yönetim kendi beğenisine göre isim tercihinde bulunup ihtiyacını aktarabiliyor ancak hedef kitlenin beklentisi başka bir noktada olabiliyor, bu detaya çok dikkat etmek gerekiyor. Bir diğer nokta ise konuşmacıyı iyi tanımak. Markalar bazen bir isme karar vermiş olarak taleplerini iletebiliyor veya bize toplantı temalarını ve anahtar kelimelerini iletiyorlar ve buna göre öneride bulunmamızı istiyorlar. Markaların bu noktada kendilerinin seçtiği veya önerilen konuşmacıları iyi tanımaya gayret etmeleri önem kazanıyor. Konuşmacının uzmanlık alanları, videoları, röportajları, detaylı konuşma konuları vb bilgi alabilecekleri tüm alanlardaki dijital izlerden faydalanmaları gerekiyor. Ayrıca biz çok farklı hedef kitleler için çok çeşitli bir konuşmacı portföyü ile uzun yıllardır hizmet veriyoruz. Dolayısıyla bizim danışmanlığımızdan faydalanmaları da doğru seçim yapma noktasında süreci çok hızlandırır.

Konuşmacıya bakan yönüyle – Konuşmacı Ajansı ne yapar, ne işe yarar, varlık amacı nedir?

Bize düşen bu büyüyü / sihiri korumak. Konuşmacıları çok iyi özümseyip bizim gördüğümüz pencereden markaların da görebilmesini sağlamak. Bir nevi alametifarikalarını / neyi farklı yaptıklarını yansıtabilmek. Bu işin kişiyi ‘’nasıl bilirsiniz’’ kısmı😊 Bunun için çerçeveyi iyi çizmek gerekiyor. Konuşmacı neye evet neye hayır der ve neden der? Bu çok önemli… Bunu markalara çok açık ve nazik bir dille aktarmak gerekiyor. Konuşmacılar konfor alanının dışında kalmaya çok alışkın bir zihin yapısına sahip.

Müşteriye bakan yönüyle – Konuşmacı Ajansı ne yapar, ne işe yarar, varlık amacı nedir?

Zamanla inanılmaz bir kurumsal hafıza biriktiğini gördük hem müşterilerimiz hem konuşmacılarımız tarafında. Bir konuşmacı bizimle çalışmaya başladıktan bir süre sonra kendisi adına bir kurumsal hafıza oluşturuyoruz. Dolayısıyla gelen bazı davetlerin çerçevesi çok net olmadığında önce o çerçeveyi biz çiziyoruz. Öte yandan konuşmacılarımız da bizim tarafta yıllar içinde birikmiş müşteri hafızasını görüyor. Müşterilerimizi de iyi tanımaya gayret ediyoruz. Geçmiş dönemde hangi konuşmacılarımızla program yaptık. Bir sonraki fazda kim iyi olur bunu görebildiğimiz için müşterilerimiz de bizden ‘’detaylarda boğulmadan’’ hizmet alabiliyor.

Speaker Agency’de yerli yabancı kaç konuşmacı var?

Speaker Agency’nin yerli ve yabancı konuşmacı portföyü 1000’in üzerinde. Portföyümüzde alanında çok tanınmış, celebrity olmuş isimler olduğu gibi çok spesifik uzmanlık alanlarından pek çok ismi de temsil ediyoruz. Portföyümüzü https://www.speakeragency.com.tr/ ve https://www.speakeragency.co.uk/ web sitelerimizden incelemeniz mümkün.

Konuşmacı da insan…

Konuşmacılar sahnede çok devleştikleri için bazen onların da insan olduklarını unutuyoruz. Halbuki küçücük detayları fark etmek çok önemli ola biliyor. Kaç gece üst üste uykusuz kalıp da o konuşmaya çıkmış, çocuğuyla arası nasıl, sabah kahvaltı edecek vakti olmuş mu, bir fincan keyif çayına hasret kalmış mı? Bunların farkında olmak çok önemli…

Unutamadığınız anılarınız var mı bu işte?

Nasıl ki havacılık tarihi kanla yazıldı denir, bizim de çalışma çerçevesi olarak belirlediğimiz her bir madde yaşadığımız bir deneyimden dolayı maddeleşti. Etkinlik otelinin değiştiğini etkinliğe gidince öğrendiğimiz örnekten tutun da konuşma öncesi tablosu salonda sergilensin diye eserlerini etkinliğe gönderen konuşmacımızın, konuşmadan yarım saat önce tablosunun kırılması, tutanak tutulmasına kadar çok enteresan anılarımız var tabii. Pandemi döneminde de çok anı biriktirdik😊 Konuşmadan koptuğunun farkında olmadığı için bir saat boş bir ekrana konuşan ve o sırada telefonu uçak modunda olduğu için ulaşamadığımız durumlar da yaşadık. Bazen ekipçe sohbet ederken unutamadığımız anılardan bir kitap mı hazırlasak dediğimiz oluyor.

İş neye evriliyor peki?

Markalar bizim siteyi Google gibi kullandıklarını çok sık itiraf ediyor. Bir nevi pazaryeri gibi görüyorlar Speaker Agency’yi, yeni kim var, o ismi de listelemişler mi diye bakıyorlar. Pandemi bizim için bir okul oldu. İşimizi ters yüz ettik ve yeniden kurguladık, bu hepimizi dönüştürdü ve düşünme şeklimizi değiştirdi. Pandemi öncesinde biz temsil ettiğimiz isimleri sadece konuşmacı olma yönleriyle temsil ederken şimdi hizmet etme biçimimiz boyut kazandı. Konuşmacı / moderatör / podcaster / YouTuber / B2B Influencer olarak çalışabiliyoruz.
Tüm bunların üzerine sosyal medyada yarattıkları etkiden faydalanmak isteyen markalarla apayrı sosyal medya projeleri de yapabiliyoruz. Yani konuşmacılar artık birer yayıncı ve içerik üreticisi ve biz de konuya içerik üretimi mantığıyla yaklaşıyoruz.

Konuşmacılıktan emekli olunur mu? Bu meslek kaç yaşına kadar yapılır?

Bu bir yol arkadaşlığı…. Profesyonel işinizden bir süre sonra emekli olursunuz ama konuşmacılığın emekliliği yok. Tam bu anda rahmetli Doğan Hoca’yı anmak istiyorum. Doğan Hoca vefat ettiğinde 83
yaşındaydı ve vefat etmeden bir saat önce yakın tarihte gerçekleşecek bir konuşmasının brief görüşmesine katılmıştı. Yani ömür boyu yürünecek bir yol ve biz de iyi bir yol arkadaşı olmaya çabalıyoruz. Düşünsenize 40’lı yaşlarınızda konuşmacı oldunuz, 80 yıllık ömrünüz var. 40 yılda iş dünyasının ihtiyacı, konular, anlatım şekli ne kadar değişip dönüşür. Konuşmacılık kendinizi, içeriklerinizi anlatım ve aktarım şeklinizi çağın ihtiyaçlarına göre dönüştürdüğünüz sürece ömür boyu sürdürebileceğiniz bir iş. Bu yolu sizi anladığını ve temsil ettiğini düşündüğünüz insanlarla yürümek istemez misiniz?

Eşinizle ortaksınız, birlikte çalışmak zor mu?

Biz önce birlikte çalışmayı öğrendik Rıdvan’la, birlikte çalışmaya başladıktan 3 yıl sonra evlendik.
Doğal bir iş bölümümüz var. Ben daha çok portföy geliştirme, konuşmacılarla birebir iletişim, içerik geliştirme tarafındayım. Çalıştığımız konuşmacıların insan oluşlarına dair yönlerini yansıtabilmekten keyif alıyorum ve istiyorum ki herkes onları tanısın ve benim gibi çok sevsin😊
Rıdvan da pazarlama ve finansın sorumluluğunu taşıyor. Yani kısacası ben uçuyorum o benim ayaklarımı yere bastırıyor… Sağ duyum o benim…

20 yılda neler değişti bu sektörde?

Biz gelişiyoruz, iş de gelişiyor… Eskiden şunu çok duyardık: Çok teşekkür ederiz ama CEO’muzun, Genel Müdürümüzün arkadaşını davet ettik, daha doğrusu rica ettik. Şimdi bu söylemler çok azaldı. Hatır ve rica ile toplantılara isim konuk etmek hiç sürdürülebilir değil…
Bu bir entellektüel sermaye işi… Siz bir şirketin tepe yöneticisisiniz. Senede bir defa yıllık toplantı yapıyorsunuz ve o toplantıda farkı yaratan şey davet ettiğiniz konuşmacı. İki taraf birbirini ne kadar iyi anlarsa ortaya o kadar güzel bir iş çıkıy or. Dolayısıyla konuşmacı davet etme kültürünün oluşması çok önemli. Üreten insan sanatçıdır, zanaat sahibidir. Zanaatkarlar hassas olur, bizim işimiz biraz da kalkan olmak ki üretmeye devam edebilsinler.

Kavramlara bakalım mı? Son dönemde neler konuşuluyor mesela?

Biz yılda 5000 civarında teklif v eriyoruz, 1500’ün üzerinde etkinliğe konuşmacı sağlıyoruz. Aklınıza gelebilecek her sektör ile çalışıyoruz. Bankacılık, otomotiv, perakende, ilaç, teknoloji, hızlı tüketim,
kozmetik vb… Her birinin hem müşteri hem çalışanlarına yönelik birçok toplantısı oluyor. Bu toplantıların her birinin dinamiği birbirinden çok farklı. Çünkü hedef kitlesi farklı, v ermek istediği mesaj farklı … Biz de hangi dönemde neler konuşuluyor hangi temalar ön plana çıkıyor bunları gözlemleme fırsatı buluyoruz. Elbette her yıl önceliği değişen pek çok konu oluyor.. Sürdürülebilirlik, purpose yani anlam odaklı yaşamak ve çalışmak, mindfulness… resilience…. Bunlardan bir kısmı. Daha çok insana dokunan boyutunu temsil ediyor. İşin diğer tarafında NFT, Metaverse, Merkeziyetçi Finans, Blockchain teknolojisi gibi temaları izliyoruz, ki bu kavramlar iş modellerini dönüştürücü etkisi bakımından önemli ve bu sebeple metaverse bizim işimizi sektörümüzü nasıl dönüştürecek sorusunu sormayan yok. Bu temalar yaşamın ritminin nereye evrildiğini, çalışmak ve iş dediğimiz kavramların nasıl dönüşeceğini çok güzel yansıtıyor bize. Bir taraftan da her yerde TED Talk’lar ve alternatif etkinliklerle yayın bolluğu var. İçeriğe erişim ve hatta maruz kalma oranlarımız çok arttı. Buradan sıyrılmak eskisi kadar kolay değil. Bundan 10 yıl önce kitabi bilgi daha çok satabiliyordu. Artık her geçen günün konuşmacının daha fazla kendinden bir şey katması bekleniyor ki bunu haklı buluyorum. Şirketler içeriğe doydu. Davet edecekleri bir isim ne yaparsa onları heyecanlandırır buna bakmak lazım.

Bu biraz otantiklikten, sahicilikten geçiyor. Ama sahiciymiş gibi yapmaktan bahsetmiyorum. Bu şu demek: Sahneye çıkınca yaşamdaki zorlanma anlarını ve bunları nasıl dönüştürdüklerini anlatıyorlar mı, ki gerçek öğrenme orada bence. Sadece başardıklarını değil başaramadıklarını da anlatıyorlar mı? Bazen vazgeçmenin de iyi bir şey olabileceğini söylüyorlar mı? Tüm bunlar açık yüreklilik gerektiriyor. Konuşmacı sahneye çıktığında yüreğini açıyorsa izleyicilerle bağ kuruyor demektir.

PAYLAŞ