Geleceği Birlikte Tasarlıyoruz

Writer: Nurgül Eryıldır Günay

Date: 25/12/2023

PAYLAŞ

Schwarzkopf Professional / Bluechip Creative Event / Ezra ve Tuba Çetin

Röportaj: Nurgül Eryıldır Günay / [email protected]

Bluechip Creative Event ve Schwarzkopf Professional “Geleceği Birlikte Tasarlıyoruz“ projesiyle bir araya geldi. Proje kapsamında, teknoloji ve yapay zekâyı sürdürülebilir futüristik tekstil ile birleştiren moda tasarımcıları Ezra ve Tuba Çetin ile benzersiz bir iş birliğine imza attılar .
Proje ortakları ile bu özel işbirliğinin deta ylarını konuştuk…

Proje sponsoru Schwarzkopf Professional markasının Türkiye Pazarlama Müdürü Şehla Heper’e markanın yenilik, inovasyon ve sürdürülebilirlik vizyonu hakkında sorularımı yönelterek röportaja başlıyorum..

EzraTuba markası ile işbirliği yapmaya nasıl karar verdiniz?

Her sene iş ortağımız olan kuaförlerimize ilham verme ve profesyonel saç sektörü ile yenilikleri buluşturma vizyonu ile yola çıkıyoruz. 500’ün üzerinde partner salonumuz ile buluştuğumuz bu organizasyonlarımızda Cumhuriyet’in 100 yılına da yakışacak, daha önce hiç çalışılmamış bir fikri hayata geçirsek ne olur diyerek event ajansımız Bluechip ile çalışmaya başladık.

Son yıllarda ortaklaşa yapılan projeler son derece verimli işler ortaya koymayı sağladığından Schwarzkopf Professional’in saç konusunda öncü vizyonu ve Ezra Tuba’nın moda konusundaki inovatif ve yaratıcı yaklaşımı birleşirse nasıl olur diye merak ettik. Daha önce yapılmamış bir şeyi denemenin heyecanı ve motivasyonu ile bu müthiş kadınlar ile bir araya geldik.

Ezra Tuba İlk adım olarak, yapay zeka destekleri ile saç tasarımcılarıyla bir araya geldi. Briefler üzerinde çalışıldı ve saç tasarımcılarımız da bu brieflere uygun saçları yarattı. Tüm bu işbirliğinin sonunda digital ikizler yaratıldı. Hem sahnede hem ekranda geleceğin trendlerini total look kapsamında hem saçlarda hem kıyafetlerde gördük ve gerçekten muhteşem bir show’a imza attık.

Schwarzkopf Professional’ın yeni ürünler veya yenilikçi teknolojiler üzerindeki çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz?

125 yıllık tarihi boyunca Schwarzkopf her zaman ‘Güzellik’ kelimesiyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olmuştur. Saç güzelliği sektörünün lider markası olarak her zaman sektörün gelişimine öncülük etme misyonunu üstlendik ve sektöre yenilik kazandırmaya devam ediyoruz. Son yıllarda özellikle bağ güçlendirme teknolojisi içeren boya ve açıcılar, saçı doğal sağlığına kavuşturan bakım ürünleri ile kuaförlerin yaratıcılıklarını destekliyor ve bir tuval olarak gördüğümüz saçları koruyoruz.
Biz ve güzellik sektöründeki ortaklarımız zanaatkar ruhuna sahibiz ve teknik seviyenin ötesine geçerek kendi estetiğimizi yaratabileceğimize inanıyoruz. Bununla beraber globalde özellikle saç teşhisinde Iot cihazlarının-Salon Lab analyzer- kullanımı ve buradan alınan sonuçlarla kişiye özel bakım ürünlerinin hazırlanması ve gönderimi gibi kişiselleştirmede son derece ileri çalışmalar da yürütüyoruz. Yakın zamanda bu uygulamaları Türkiye’de de göreceğiz.

Schwarzkopf Professional, güzellik ve saç trendlerini belirleme konusunda nasıl bir rol üstleniyor? İlham veren görünümlerle moda ve saç tasarımını birleştiren Essential Looks kuaför endüstrisine nasıl katkılarda bulunuyor?

Essential Looks yılda 2 defa kuaförlere ilham verme amacı ile New York, Milano, Londra ve Paris moda
haftalarından alınan ilham ve son moda trendlerle oluşturulan saç trendlerini anlatıyor. Global elçilerimizin hazırladığı sezon trendlerinde 3 saç görünümü hem catwalk hem de salonda sunulabilecek ticari uygulamalarla kuaförler ile buluşuyor.

Essential Looks esasında Schwarzkopf Professional’ın ne olduğunu en iyi ifade eden bir çalışma. En yeni ürünler en trend saçlarla bir ar aya geliyor. Bu trendlerin nasıl uygulanacağı da eğitimlerle destekleniyor.

Kesim ve renklendirme teknikleri salon içi servislerle bir araya getirilerek salonun büyümesine ve başarısına destek olunuyor. Kuaförlerin trendleri anlamalarına ve bunlardan faydalanmalarına yardımcı oluyor.

Schwarzkopf Professional, sürdürülebilirlik ve çevresel sorumluluk konularında hangi adımları atıyor?

Sürdürülebilirliğe bütünsel yaklaşımımız ürünleri geliştirme şeklimizden; malzemelerin temini ve paketleme malzemeine, üretime, lojistiğe kadar uzanıyor.

2025 yılına kadar uzun vadeli olumlu sonuçlar yaratmak üzerine temel odaklarımız sürdürülebilir ambalaj ve yine sürdürülebilir kaynaklardan elde edilen içerikler. Tüm ambalajlarımızı 2025 yılına kadar geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir olacak şekilde planlıyoruz.

Nano ve giyilebilir teknolojilerin modada kullanımını başlatan ender markalardan biri olan EzraTuba markasının kurucuları Ezra Çetin ve Tuba Çetin kardeşlerden, markaları ve çalışmaları hakkında bilgiler alıyoruz.

EzraTuba markası nasıl ortaya çıktı? Markanın hikayesini paylaşabilir misiniz?

Marka, 2006 yılında küresel bir oyuncu haline gelme vizyonuyla doğdu.

Hikayemiz iki kardeş olarak yenilçi modaya olan tutkumuz ve tasarım yetenekleri etrafında şekilleniyor. Uluslararası alanda önemli bir oyuncu olma hedefiyle 2009- 2012 yılları arasında Paris Moda Haftası’na katıldık.

Geleneksel moda tasarımının ötesine geçmeyi hedeflediğimiz için 2012 yılında küresel giyim endüstrisi için akıllı kumaşlar geliştirmeye başladık. Bu adım, EZRATUBA markasının Giyilebilir Teknolojiler alanında bir öncü olarak kendine sağlam bir yer bulmasına katkı sağladı. Akıllı ipliklerin ve giyilebilir teknolojilerin modaya entegrasyonunda liderlik yaparak marka, inovasyona
olan bağlılığını pekiştirdi.

2016 yılında dijitalleşme ve giyilebilir teknolojilere odaklanarak ZETA TEKNOLOJİ’yi kurduk. ABD INTEL ile gerçekleştirdikleri iş birliği, giyilebilir teknoloji tasarımlarını çığır açan bir pazarlama kampanyasına dönüştürdü. Soğutma İpliği ve Tişörtleri, Isıtma Kumaşları ve Giysileri, Ağrı İpliği ve İç Giyim gibi ürünlerle, markanın konfor ve yenilik anlayışını yansıtarak çeşitliliğimizi artırdık.

Ezra ve Tuba olarak aynı zamanda sürdürülebilirlik ve çevre duyarlılığı konularında da öncü bir rol üstlenme hedefi ile çalışmalarımızı Topraktan Dijitalleşmeye, teknoloji destekli alt yapı ve API yazılımları ile ilerleme kararı aldık. “AGC Cotton” markasını Tekstil sektöründe lider, akademisyen ve bilim insanları ile markalaştırma çalışmasını başlattık. Birleşmiş Milletler’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefini destekleyen marka, bu misyonunu teknoloji aracılığıyla küresel markalarla paylaşmaktadır.

Daha önce bu konu hakkında bilgi sahibi olmayan okuyucularımız için sormak istiyorum. Giyilebilir teknoloji ne demek, nasıl tanımlarsınız?

Giyilebilir teknoloji, kullanıcıların vücutlarına entegre edilebilen veya üzerlerinde taşınabilen elektronik cihazlar ve akıllı sensörler içeren teknolojik ürünleri ifade eder. Bu tür teknoloji, genellikle giyim, aksesuar veya ciltle temas eden cihazlar şeklinde tasarlanır ve kullanıcılara çeşitli işlevselliği sağlar.
Giyilebilir teknoloji, sadece elektronik cihazlar ve akıllı sensörler içeren ürünleri ifade etmez, aynı zamanda akıllı tekstilleri ve özel olarak tasarlanmış giyimleri içerir. Bu tür giyilebilir teknolojiler, kullanıcının vücuduyla etkileşime geçerek çeşitli işlevleri yerine getirebilir.

Örneğin, bahsettiğiniz gibi akıllı iplikler, giyim üzerine entegre edildiğinde çeşitli özelliklere sahip olabilir. Bu özellikler arasında ağrı kesici etkiler, vücutta oksijenin düzenlenmesi, hücre yenilenmesi gibi sağlık avantajları yer alabilir. Aynı zamanda bu tür giyilebilir tekstiller, sıcakta ve soğukta koruma sağlama, performans takibi yapma gibi işlevselliğe sahip olabilirler.

Bu gelişmiş giyilebilir teknolojiler, kullanıcıların günlük yaşamlarını iyileştirmek, sağlık ve performanslarını optimize etmek amacıyla tasarlanmaktadır. Giyilebilir tekstiller, sadece moda ve teknolojinin birleşimi değil, aynı zamanda kullanıcı deneyimini derinleştiren ve kişisel yaşamı zenginleştiren bir inovasyon alanıdır. Bu tür teknolojiler, sağlık, spor, moda ve günlük yaşamın birçok yönüne dokunarak geniş bir uygulama alanına sahiptir.

Giyilebilir teknolojiye olan ilginiz nereden geliyor? Bu alanda çalışmaya nasıl karar verdiniz?

Giyilebilir teknolojiye olan ilgimiz, çocukluğumuzdan beri teknolojiye ve geleceğin inovasyonlarına duyduğumuz meraktan kaynaklanıyor. Genç yaşlarda, kendi markamızı kurduğumuzda, tasarımlarımızda yenilikçi formları kullanarak futuristik bir marka olarak tanınıyorduk. JetGiller ve Star Wars gibi serilerin etkileri, hayal gücümüzü şekillendirdi. Renk değiştiren elbiseler gibi konseptlerle oynadığımız oyunlarda, arkadaşlarımızın hayal gücüne güvenmediklerimizi oyunlara dahil etmezdik.

Giyilebilir teknolojiyle ilgilenmeye karar vermemiz, teknolojinin insan yaşamını nasıl dönüştürebileceği
konusundaki tutkumuzdan kaynaklanıyor. Bu alanda çalışarak, insanların günlük yaşamlarını daha işlevsel, konforlu ve bağlantılı hale getirmeye katkıda bulunma isteğimiz bizi bu yola yönlendirdi. Hayal gücümüzü gerçeğe dönüştürme arzusu, çocukluktan gelen bir tutkuyla birleşti ve giyilebilir teknolojiyle ilgili inovasyonlar üretme yolunda ilerlememize neden oldu.

Giyilebilir teknolojiyi moda ile nasıl entegre ediyorsunuz? Moda dünyasında teknolojiyi benimseme konusundaki yaklaşımınız nedir?

Giyilebilir teknolojiyi moda ile entegre etme konusundaki yaklaşımımız, teknolojiyi sadece işlevsel bir araç olarak değil, aynı zamanda estetik ve modanın bir parçası olarak görmektir. Tasarımlarımızda, kullanıcılara özgü tarz ve tercihleri yansıtan, şık ve çağdaş detaylara önem veriyoruz.

Moda dünyasında teknolojiyi benimseme konusunda, işlevselliği ve kullanım kolaylığını ön planda tutarken aynı zamanda tasarım estetiğine büyük önem veriyoruz. Giyilebilir teknoloji, sadece kullanışlı
olmakla kalmayıp aynı zamanda kullanıcının kişisel tarzını ifade etmesine de olanak tanımalıdır.

Ayrıca, işbirlikleri ve ortaklıklar yoluyla moda dünyasının önde gelen isimleriyle bir araya gelerek,
giyilebilir teknolojinin moda endüstrisinde nasıl daha geniş bir kabul görebileceğini araştırıyoruz. Böylece, kullanıcıların hem teknolojiyi hem de modayı bir arada deneyimleyebilecekleri ürünler ortaya koymayı hedefliyoruz.

İlk giyilebilir teknoloji projesini geliştirmeye nasıl karar verdiniz? Bu projenin hikayesini paylaşabilir misiniz?

İlk giyilebilir teknoloji projemizi geliştirmeye karar verme sürecimiz, teknolojiye olan ilgimiz ve insanların günlük yaşamlarını nasıl daha iyi hale getirebileceğimize dair bir arayıştan kaynaklandı. Mühendisler ve Bilim İnsanları ile bir araya gelerek geleceğin teknolojilerine odaklanma ve inovasyon konusunda bir vizyon oluşturma isteğiyle birleşti.

Birçok proje fikri, insanların sağlık ve günlük aktivitelerini daha yakından takip edebilmelerine olanak tanıyan bir giyilebilir teknoloji ürünü geliştirmek üzerine odaklandı. Bu, hem genel bir kullanıcı kitlesine hitap edebilecek hem de günlük yaşamın farklı alanlarında etkili olabilecek bir ürün geliştirme arzusu taşıdığımız anlamına geliyordu.

5 Farklı proje için, pazardaki ihtiyaçları araştırdık ve kullanıcı geri bildirimlerini değerlendirerek hangi alanlarda bir iyileştirme sağlanabileceğini belirledik.

Intel markası ile görüşmelerimiz sonucunda 5. Projemiz ButterFly Dress yani daha life style olan projemiz ilk olarak hayata geçti. Ardından, mühendisler ile bir araya gelerek şık, kullanışlı ve teknolojik olarak gelişmiş bir ürün tasarımı hayata geçirdik.

Günlük hayatta giyilebilir teknolojinin rolünü nasıl görüyorsunuz? Bu teknolojinin insanların yaşam tarzını nasıl etkilemesini umuyorsunuz?

Giyilebilir teknolojinin günlük hayattaki rolü oldukça etkileyici ve çeşitli alanlarda önemli katkılar sağlıyor. İlk olarak, fiziksel aktivitelerini ve sağlık parametrelerini takip etmelerini sağlayarak daha sağlıklı bir yaşam tarzına yönlendiriyor. Ayrıca, bu teknoloji sayesinde bireyler, uyku düzenlerini izleyebilir ve kişisel sağlık hedeflerine daha etkin bir şekilde ulaşabilir.

Giyilebilir teknoloji, bağlantı ve iletişim açısından büyük bir rol oynuyor. Ayrıca, giyilebilir teknolojinin moda ve tarzla entegrasyonu, kullanıcıların teknolojiyi kişisel tarzlarıyla ifade etmelerine olanak tanıyor. Estetik tasarımlar ve modayla uyumlu giyilebilir cihazlar, kullanıcıların teknolojiyi günlük kıyafetleriyle birleştirmelerine imkan sağlıyor.

Biliyoruz ki giyilebilir teknolojinin çeşitli alanlarda insan yaşamını zenginleştirmeye devam etmesi ve
kullanıcıların günlük yaşamlarını daha sağlıklı, bağlantılı ve verimli hale getirmelerine katkıda
bulunacaktır.

Giyilebilir teknoloji alanında sürdürülebilirlik konusunda ne gibi adımlar atıyorsunuz? Bu konuda nasıl bir sorumluluk hissediyorsunuz?

Giyilebilir teknoloji alanında sürdürülebilirlik, bizim için büyük bir öncelik taşıyor. Bu kapsamda,
çevresel etkileri azaltmak ve sorumluluklarımızı yerine getirmek adına bir dizi adım atmaktayız. Her
giyilebilir ürünümüz, sürdürülebilirlik konusundaki sorumluluğumuzu yerine getirmek adına benzersiz bir yaklaşıma sahiptir.

Özellikle, giyilebilir ürünlerimizin her birine kendi bir DNA kodu atanması, ürünlerin kullanım süresi
sona erdiğinde geri çağrılmasını mümkün kılıyor. Bu benzersiz kodlama sistemi, geri dönüşüm için ürünleri ayrıştırmayı ve tekrar ürün ağına katmayı kolaylaştırıyor. Bu da sürekli üretim yerine, geri dönüşüm ile sürdürülebilir bir ürün ağına katılımı sağlamamıza olanak tanıyor.

Sürdürülebilirlik konusundaki sorumluluğumuzun farkındayız, karbon ayak izimizi düşürmeyi ve çevre
üzerinde olumlu bir etki bırakmayı amaçlıyoruz. Kullanıcılarımıza bu sürdürülebilir yaklaşımı benimsetmek ve bilinçlendirmek için çeşitli iletişim yollar geliştiriyoruz.

Giyilebilir teknolojinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörde önümüzdeki yıllarda neler bekliyorsunuz?

Giyilebilir teknolojinin geleceğini değerlendirirken, sektördeki dinamizmin ve inovasyonun giderek arttığını gözlemliyoruz. Önümüzdeki yıllarda giyilebilir teknoloji sektöründe beklediğim birkaç önemli gelişme bulunuyor. Örneğin esnek elektronikler ve malzemelerin kullanımındaki artış, giyilebilir cihazların tasarımında daha fazla esneklik ve konfor sunabilir. Akıllı FIR teknolojisi içeren ipler ile de birleşince moda konusunda köklü bir değişim yaşanacak. Soru şu olmalı belki de telefon ve bilgisayar kullanımı tarih mi oluyor? Farklı giyilebilir cihazların birbiriyle daha entegre çalışabilmesi, kullanıcılara daha kapsamlı bir deneyim sunabilir.

Gelecekte giyilebilir teknoloji, sağlık ve wellness alanında daha fazla odaklanarak kullanıcıların yaşam kalitesini artırmayı hedefleyecek. Bu, sağlık takibi, fitness izleme ve stres yönetimi gibi alanlarda daha gelişmiş özellikleri içerebilir.

Yapay zeka entegrasyonu ile birlikte giyilebilir cihazlar, kullanıcı davranışlarını anlamak ve buna göre
daha kişisel ve özelleştirilmiş deneyimler sunmak konusunda daha yetenekli hale gelecek.
Giyilebilir teknolojinin beyin-bilgisayar arayüzleriyle entegrasyonu, kullanıcıların düşünce gücünü
kullanarak cihazları kontrol etmelerini mümkün kılabilir. Bu, özellikle engelli bireyler için önemli bir
ilerleme olabilir. Bu beklentiler, giyilebilir teknolojinin kullanıcı deneyimini daha zengin ve işlevsel hale getirmesi, sağlık ve yaşam tarzı üzerinde daha fazla odaklanması ve teknolojinin günlük hayatımızda daha organik bir şekilde var olmasını sağlaması açısından önemli bir dönemi işaret ediyor.

Giyilebilir teknoloji ürünlerinde güvenlik ve gizlilik konularına nasıl yaklaşıyorsunuz? Kullanıcı verilerinin korunması sizin için ne kadar önemli?

Giyilebilir teknoloji ürünlerinde güvenlik ve gizlilik konularına büyük bir öncelik veriyoruz. Kullanıcı verilerinin korunması, şirketimiz için son derece önemli bir sorumluluktur. Sıkı güvenlik standartlarına
uymak ve kullanıcı verilerini korumak için sürekli olarak güncellenen teknolojik çözümlerinin takipçisiyiz. Kullanıcılarımızın gizliliğini ve güvenliğini sağlamak, ürün geliştirme süreçlerimizde temel bir ilkedir.

bluechip ve Schwarzkopf Professional işbirliği ile gerçekleştirdiğiniz “Geleceği Birlikte Tasarlıyoruz“ projesinin detaylarını öğrenebilir miyiz?

bluechip markasının kurucusu Elmas Özler, bu projeyi sunduğunda büyük bir heyecan yaşadık. Kendi
alanında lider iki markayla bir araya gelerek bir ilke imza atacak olmamız, projenin potansiyelini daha da artırdı. Bu proje, dijital ikiz çalışmalarında koleksiyon ve saç tasarımlarını ilk kez bir bütün olarak bir araya getirdi. Sürdürülebilirlik ve inovasyonu bir arada kullanma vizyonumuzla, yıllardır şovlarımızda ve çekimlerimizde tasarım ortaklarımızla saç tasarımcılarımız ile işbirliği yapmaktan mutluluk duyduk. İlk adım olarak, yapay zeka destekli saç tasarımcılarıyla bir araya gelerek hazırladığımız briefleri tasarladık. Ardından, dijitalde çöp atıklarından futuristik kıyafetler tasarlama yolunda ilerledik. Saç tasarımcılarımız da bu brieflere uygun saç tasarımları gerçekleştirdi. Elimizdeki çıktılardan yola çıkarak 3 boyutlu bir süreci başlattık ve sahnede harika bir işbirliği ortaya çıktı. Her detay, baştan sona inanılmaz bir bütünlük taşıyordu. Yapay zeka ile hız kazandık, ancak onu hep birlikte kodlayarak yönlendirdik. Sonuç olarak, önümüzdeki günlerde sektörde sürdürülebilir inovasyon ve yenilik konusunda ne kadar hızlı ilerleyebileceğimizi bir kez daha görmüş olduk.

Projenin bir diğer ortağı da bluechip creative events. bluechip creative events Kurucusu ve Genel
Müdürü Elmas Özler’e de bu işbirliği özelinde sorularımı yöneltiyorum.

Etkinlik planlama ve yürütme süreçlerinde nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz?

Bu süreçte ekip olmak ve biz olmak önemli. Öncelikle iş planımızı çıkardıktan sonra planlama ve yürütme aşamalarında sürecin gereklerini ekip olarak paylaşımlı bir şekilde ilerletiyoruz ve destek olunması gereken yerlerde ihtiyaç doğrultusunda birbirimize destek vererek ilerliyoruz.

Projenin iş ve iletişim hedefleri, vermeyi hedeflediğimiz mesajlar, hedef kitle analizi, proje paydaşları ve sosyal paydaşlarımız ile ilişkilerimizin konumlandırılması başlıklarını, dönemin hassasiyetlerine dikkat ederek ve varsa konuyu ilgilendiren araştırma verilerini gözeterek ele alıyoruz.

Taslağı oluşturulan projemizi yer, mekan, teknoloji, tasarım, sanat, kültür gibi faktörler bağlamında değerlendiriyor ve konusunda yetkin kişi ve kurumlar ile iş birliği yaparak işliyoruz. Tüm bu verilerin operasyonel olarak uygulanabilirlik sağlamasını yaparak nihai projeyi oluşturuyoruz. Yani doğru brief
almak, şekillendirmek, konusunda yetkin ekiplerin yönetiminde içerik, tasarım ve organizasyonel verilerle işlemek sürecin ana omurgası diyebiliriz.

Etkinlik planlama süreçlerinizde yaratıcı ve inovatif yaklaşımları nasıl entegre ediyorsunuz?

Öncelikle; müşterilerimizi çok iyi dinleyerek hayallerine ortak olmaya çalışıyoruz. Onlardan aldığımız geri dönüşler doğrultusunda ulaşmamız gereken hedeflerimizi ve önceliklerimizi belirliyoruz. Yaratıcı ekibimizin önerilerini saha ekiplerimizin desteğiyle, farklı disiplinlere hizmet eden teknolojileri projelerimize uyarlayarak ve etkin bir şekilde kullanarak katılımcıların dikkatini cezbetmeyi hedefliyoruz.

Örneğin; Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz Schwarzkopf ile Partners In Craft İstanbul buluşmamızda yapay zeka ile tasarlanan dijital ikizlerden ilhamla, geleceğin görünümlerine eşlik ettik.

Sürdürülebilirlik ve toplumsal sorumluluk konularında hangi adımları atıyorsunuz?

Davetler ve etkinlikler, hızlı tüketimin ve dolayısıyla bu malzemelerinin oluşturduğu atıkların yoğun olduğu alanlar. Bu yıl Cumhuriyetimizin 100. Yılında ikinci kez gerçekleştirdiğimiz Sofralar Sergisi etkinliği için kullanılan malzemelerin neredeyse tamamını (halı, süslemeler, çiçekler vb.) dönüştürülebilecek ve tekrar kullanıma kazandırılabilecek şekilde, Çöpüne Sahip Çık Derneği’nin de desteğiyle ilgili oluşumlara ilettik. Tüm organizasyonlarımızda geleceğe fayda sağlayacak projeler üretmek ve bu projelerin sonunda yeşile, doğaya ve canlılara dost hareket etmekten mutluluk duyuyoruz.

Sürdürebilirlik günümüzün en temel konularından biri, bizler de bu yaklaşımı öncelikle davet ve etkinliklerimizde uyumlanarak gündemimize alıyoruz. Yaşamımızın da bir parçası olan sürdürebilirliği, atıkların dönüştürülmesi, doğaya sahip çıkılması, toplumsal sorumluluğun bir parçası olarak
görüyoruz. İlk başta çöpümüze ve atıkların dönüşümüne dikkat ederek gezegene dost olmaya doğayı korumaya saygı duyarak başlıyoruz.

Sektördeki diğer firmalarla iş birliği yapma veya ortaklıklar kurma konusunda nasıl bir strateji izliyorsunuz? Örneğin Sofralar Sergisi ve bu sergi programında “Geleceği Birlikte Tasarlıyoruz” panelini nasıl entegre ettiniz?

Sofralar Sergisi; dünyanın en ünlü etkinlik ve davet tasarımcılarının tasarladığı sofraların davetliler ile buluştuğu uluslararası bir etkinlik. Bu projeyi uluslararası boyuta taşımak ve birlikte hayal ortaklığı yapmak için KM Events ve bluechip creative events olarak bir araya geldik.
Tasarımın günden güne dönüştüğü ve geliştiği, teknolojiye ayak uydurduğu bu dönemde; bu konuyu en aktif ve en sürdürebilir şekilde uygulamak bizim önem verdiğimiz bir konu. Gelişen dünya ile birlikte gelecekteki teknoloji tasarımı ve anlayışı nasıl olur sorusu, üzerinde odaklandığımız bir konu. Bu doğrultuda yol alırken Schwarzkopf “Geleceği Birlikte Tasarlıyoruz” projesinde Ezra&Tuba Çetin ile güzel bir iş birliği hayata geçirdik. Sofralar Sergisi’nin de sürdürülebilirlik, dijitalleşme, tasarım gibi pek çok boyutlu bir etkinlik olması sebebiyle projemizi, sürdürülebilirliği konu aldığımız panelde davetlilerle buluşturduk.

PAYLAŞ