Writer: Sevil Balaban
Date: 13/05/2024
Hande Yaşargil / Yönetim Kurulunda Kadın Derneği Başkanı, lNSEAD Business School Lider Koçu ve Mentor Danışmanlık Kurucu Ortağı
Röportaj: Sevil Balaban / [email protected]
Yönetim Kurulunda Kadın Derneği Başkanı, lNSEAD Business School Lider Koçu ve Mentor Danışmanlık Kurucu Ortağı Hande Yaşargil, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli bir liderdir.
Eğitimi psikoloji alanında olan Yaşargil, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet adaleti konularına tutku ile bağlıdır. Yönetim Kurulunda Kadın Derneği’nin başkanlığını üstlenerek, kadınların güçlenmesi, liderlik pozisyonlarında daha etkin olmaları ve toplumsal değişim yaratmaları için çalışmalar yürütmektedir.
Kendi başarı hikayesiyle genç kadınlara ilham kaynağı olmayı hedefleyen Yaşargil, eğitim, kariyer gelişimi ve mentorluk alanlarında gerçekleştirdiği projelerle adından söz ettirmiştir. Aynı zamanda, medya ve basın aracılığıyla topluma ulaşarak, toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki farkındalığı artırmak için çeşitli platformlarda çalışmalar yapmaktadır. Hande Yaşargil, sadece kendi başarılı kariyeriyle değil, aynı zamanda toplumda kadın hakları mücadelesine verdiği önemli katkılarla da örnek olmaktadır.
Hande Yaşargil ile çalışmalarını ve başarı dolu kariyerini konuştuk.
Yönetim Kurulunda Kadın Derneği’nin kuruluş sürecini ve amacını paylaşabilir misiniz? Sizi bu yolda harekete geçmeye iten unsurlar nelerdi?
İtiraf etmeliyim ki bugünü hayal ederek başlamadık. Ben 20 yılı geçkindir yönetici koçluğu yapıyorum, kurucusu olduğum şirketimin her zaman uluslararası bağlantıları vardı.
2009 yılında, unutmam mümkün değil, çünkü kızıma hamileydim. Paris’te bir toplantıya davet edildim. Bu toplantıda benim de parçası olduğum uluslararası şirketin İngiltere ofisinin yaptığı “Yönetim Kurulunda Daha Çok Kadın İçin Mentorluk Programı”nın tanıtımı olacaktı. Konu çok ilgimi çekti ve “Bir gün Türkiye’de yapabiliriz“ diye düşündüğüm için en yakın ve en güvendiğim arkadaşım olan Burçak Güven’i de davet ederek bu toplantıya gittik. Toplantıdan “Biz daha iyisini yaparız” hissi ile heyecanlanarak çıktık ama bir plan yapmadık.
Kızımın doğumu ve o dönemde INSEAD Business School’da yaptığım master programının tamamlanmasını takiben 2011’de bu hayalimiz için yola çıktık. Sanırım bizi harekete geçiren unsur, Avrupa’da yaşanan yönetim kademelerindeki kadın sayısının azlığının Türkiye’de aşılabilir bir sorun olduğuna, yani ülkemizdeki kadınların gücüne inancımızdı. Çözebileceğimiz anlamlı bir sorunun karşımıza çıkması bizi harekete geçirdi diyebilirim.
Dernek olma süreci ve dernek başkanlığınız nasıl şekillendi?
Ben liderliği durumdan vazife çıkarmak olarak gören biriyim. Biz Burçak’la bir sorunu çözmek üzere adım attık bir program başlattık ve başarılı olduk. Program çok büyüdü ve bizim ikimizin gönüllü zamanıyla yönetilebilecek bir misyon olmayı aştı. Danışma kurulumuzun da yönlendirmesi ve desteğiyle bu programı benim şirketimin altından çıkarıp bağımsız sürdürülebilir bir dernek çatısı altına almaya karar verdik, bu gelişmeyle birlikte doğal olarak biz de derneğin eş başkanları olduk.
Başkanlık görevi çok ciddi bir gönüllü zaman ve çalışma gerektiriyor dolayısıyla da motivasyonunuzun çok yüksek olması lazım aksi halde yapılması mümkün değil. Benim motivasyonumu iki kaynağı var. Birincisi daha önce bahsettiğim gibi kendime bu durumdan vazife çıkarmış olmam ve şimdiye kadar yarattığımız etkinin gücüyle çözmek için yola çıktığımız bu problemi bu ülkede çözmek. İkincisi ise daha kişisel. Cumhuriyet değerlerine bağlı bir nesil yetiştirmek ancak onlara örnek olarak mümkün ben de kızımın Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne, O’nun devrimlerine bağlı bir rol modeli olması için uğraşıyorum.
Derneğinizin toplumsal cinsiyet eşitliği için belirlediği ana hedefler nelerdir? Bu hedeflere ulaşmak adına neler yapıyorsunuz?
Ana amacımız yönetim kurulunda kadın temsilini artırarak toplumsal kalkınmayı desteklemek. Bunu yapabilmek için yönetim kurullarında eşit cinsiyet temsilinin toplumsal ve ekonomik faydaları konusunda tüm paydaşları ikna etmek ve bu yolda geliştirmeyi misyonumuz olarak görüyoruz. Yönetim kurullarındaki cinsiyet temsili bir konu olmayana kadar da uğraşmaya devam edeceğiz.
Ne yaptığımızı çok kısaca şöyle özetleyebilirim.
1. Yönetim kurullarındaki cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekiyoruz, farkındalık yaratıyoruz. Bunu elbette iletişimle yapıyoruz.
2. 2012 yılından bu yana her iki senede bir, yeni bir Şirketler Arası Mentorluk ve Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği Sertifika Programı başlatıyoruz ve yönetiyoruz. Bu programda ülkemizin önde gelen yönetim kurulu başkanları ve üyeleri, başka şirketlerin yönetim kurulu adayı olabilecek üst düzey yöneticilerine mentorluk yapıyor. Programın hemen başında tüm katılımcılar bir değerlendirme sürecinden geçiyorlar ve yönetim kurulu üyeliği için güçlü ve gelişime açık yönlerini tespit ediyorlar.
Takiben bu raporu mentorları ile paylaşarak çalışma planlarına dahil ediyorlar. Programın bir diğer unsuru ise bağımsız yönetim kurulu üyeliği için eğitim ve sertifika programı. Bu eğitim de ülkemizin beş saygın üniversitesi tarafından akredite edilen ve içeriği tamamen amacına uygun şekilde tasarlanmış çok zengin bir program. Bu programdan sertifika alan ve aynı zamanda mentorluk sürecini tamamlayan mentiler, programdan mezun olmaya hak kazanıyorlar.
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki çalışmalarınızın toplumsal farkındalığı nasıl artırdığını düşünüyorsunuz?
Yaptığımız çalışmaların öncelikle kadınları güçlendirdiğini ve cesaretlendirdiğini düşünüyoruz. Yıllardır süregelen erkekler kulübünün yarattığı destek kültürünü içimizde oluşturmaya çalışıyoruz. Bunu başardığımıza da inanıyoruz. Özellikle içimizden bir belediye başkanının bile çıkmış olması çabalarımızın ne kadar yerinde olduğunun kanıtı. Diğer yandan, çoğunluğu erkek olan mentorlarımızda yıllar içerisinde ciddi bir farkındalık artışı oldu. Onlar, bu konuda ikna etmeye çalıştığımız bir gruptan bu konunun elçisi haline geldiler. Ve tabii genel olarak yaptığımız güçlü iletişim ile bizim paylaşımımız olmayan çok daha geniş kitlelere de ulaşabiliyoruz. Genç kadınların kariyer hedeflerinde en yukarıya kadar çıkarmalarına büyük hayaller kurmaktan korkmamalarına katkıda bulunuyoruz.
Yaptığımız çalışmaların farkındalık adına bazen iğne batıran tarafları da oluyor. Mesela hiç kadın konuşmacısı olmayan bir konferans gördüğümüzde hemen sosyal medyada hepimiz uyarıyoruz ve çok kısa sürede itibar kaygısıyla eksik olan ve yapılması gerekeni yapıyorlar. Bu da farkındalık artışı için olumsuz ile pekiştirme diyebiliriz.
Kadınların güçlenmesi ve liderlik rollerinde daha fazla yer almaları için neler yapıyorsunuz? Çalışmalarınız bugün istediğiniz noktaya ulaştı mı?
İyi örnekleri yüksek sesle takdir etmek, onları görünür kılmak en keyifle yaptığımız çalışma. Bizim zaten tek bir ana projemiz var, bu proje de tüm paydaşlarımızın her zaman desteğini ve takdirini alan bir proje. Etkiye gelince ben sonuca bakarım, yönetim kurullarında özellikle İstanbul borsasında işlem gören şirketlerin yönetim kurullarına baktığımızda kadın üye oranı %40’a ulaşmadığı sürece yeterince etki yapamamışız demektir. Ben, az başarıyı övmeyi değil büyük ve zorlu hedeflere koşmayı daha tatmin edici buluyorum.
Toplumsal cinsiyet eşitliği için yürütülen çalışmalarda karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir?
Bu zaman için en büyük zorluk, hükümet politikasında cinsiyet eşitliği ile ilgili bir vizyonun ve hedefin olmayışı. Onun dışındaki her şeyi zaten biz yapıyoruz. Eğer 4-5 sene önce bir kota çıkmış olsaydı, bugün bunları konuşmuyor olurduk. Ülkemizin cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi konusunda elbette alacak daha çok yolu var ama ben sadece yönetim kurulu seviyesi için konuşuyorum.
Genç kadınları toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine katılmaya teşvik etmek adına ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Genç kadınlara çok basit bir önerim var, kitap okumaları. Günümüzün en büyük düşmanı yüzeysel bilgi. Kadın hakları mücadelesinin tarihi ve tüm azınlıkların eşitlik mücadeleleri bizim için yol göstericidir. Dolayısıyla genç kadınlar öncelikle bu mücadelelerin nasıl kazanıldığını öğrenir ve bilirlerse, kendi mücadelelerinde de yanlarındaki arkadaşlarını kız kardeş olarak görüp, kenetlenip birbirlerinin arkasında dururlarsa, başaramayacakları hiçbir şey olmadığını düşünüyorum. Atamızın dediği gibi ‘’Aradığın kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur’’. Bizler Atatürk Türkiye’sinin Cumhuriyet kadınlarıyız, çalışan bir hukuk sisteminden ve çalışmaktan başka bir şeye ihtiyacımız yoktur.
NYXmag okuyucularına, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratma ve destek olma çağrısı yapmak isteseniz, neler söylersiniz?
The Economist dergisinin Mart sayısında ‘’Neden kadınları başarısız yapan ülkeler kendileri de başarısız oluyorlar?” diye bir konu var, ilgilenenlere tavsiye ederim. Ama buradan çıkaracağımız mesaj için The Economist’in tespitine çok da ihtiyacımız yok. Büyük Atatürk’ün söylediği gibi ‘’Bir yarısı toprağa zincirli olan bir canlının diğer yarısının uçması mümkün değildir. Kadınsız toplum yarınsız toplumdur”.