Writer: Sevil Balaban
Date: 23/04/2025
Özlem Topaloğlu Özdemir/ Yazar
Röportaj: Sevil Balaban / [email protected]
Yazmak, kimi zaman bir iç sesle buluşmak; kimi zaman da bir hayalin peşine düşmektir. Özlem Topaloğlu Özdemir, edebiyatın sınırlarını zorlayan anlatımıyla bizi “Fīlius” adlı romanında bambaşka bir evrene davet ediyor. Modern şehir hayatının karmaşasını, bireysel arayışları ve içsel dönüşümleri edebi bir incelikle harmanlayan yazar, aynı zamanda güçlü kadın karakterleri ve derinlikli dünyasıyla da dikkat çekiyor.
NYXmag olarak, onun dünyasına biraz daha yakından bakmak istedik. İlham kaynaklarından şehirle kurduğu bağa, yazma ritüellerinden karakter yaratımına kadar uzanan samimi bir sohbette; Özlem Topaloğlu Özdemir’in iç dünyasına ve edebi yolculuğuna birlikte adım atıyoruz. Hazırsanız, kahvenizi alın ve bu ilham verici sohbetin tadını çıkarın.
Fīlius’un dünyasına adım attığımızda kendimizi hem büyülü hem de tanıdık bir evrende buluyoruz. Bu güçlü anlatımın arkasında nasıl bir yaratım süreci yatıyor? Nereden başladı bu hikâye yolculuğu?
Aslında yazarlık sürecim kalemi elime alıp yazmayı öğrendiğim günden bu yana devam ediyor, yazar olma düşüncem ise çok uzun yıllardır aklımda olan bir süreç. Bu sürece adım atmak için ise bilgi ve donanım olarak da hazır olmayı bekledim. Uzun bir süre ne anlatmak istediğime karar vermekle geçti. Bu süreçte de bol bol kendimi ve düşüncelerimi dinledim. Yazarlığın, bireyselde yaptığım iyilikleri kitlesele taşımanın bir yolu olabileceğini düşündüm. İyi insanların çok fazla ayrıştığını, bölündüğünü ve zayıfladığını görmek beni mutsuz ediyordu. Yazdığım kitapla dünyadaki iyi insanları, özellikle de mücadeleci kadınları kucaklayarak kolektif bir iyilik mücadelesi yaratma konusunda harekete geçebileceğimizi düşündüm. İçimdeki eyleme geçme dürtüsü beni derin bir araştırmaya, çalışmaya ve tüm dünyaya hitap edebilecek bu kitabı yazmaya itti.
Yazarken sizi en çok besleyen şey ne oluyor? Sessiz bir kahve köşesi mi, şehir sokaklarındaki gözlemler mi, yoksa iç dünyandaki derinlikler mi?
Yazarken beni en çok besleyen şey müzik oluyor, hem odaklanmamı hem de kendimi sürece tamamen kaptırmamı sağlıyor. Kahve ise her zaman destekçi ama çay başrolde 🙂 Benim türümde bir kitap yazıyorsanız insanları derinlemesine gözlemlemek, çok fazla gezmek, görmek, okumak ve yeni yerler keşfetmek vazgeçilmeziniz olur. Tabi bunların yanı sıra iç dünyamda yolculuğa çıkmak kurgusal yerler ve olaylar yaratmak, bu kurguların içerisinde kaybolmak da harika bir his.
Karakterler hem güçlü hem de kırılgan yönleriyle dikkat çekiyor. Onlara hayat verirken kendi deneyimlerinizden veya etrafınızdaki kadınlardan ilham alıyor musunuz?
Kesinlikle öyle. Kırılgan yönlerimizle öyle çok anılıyoruz ki güçlü yönlerimizi ortaya koymaktan çekinebiliyoruz. Halbuki kadın olmak başlı başınca güç gerektiren bir durum. Kendi sosyal yaşantımda çok fazla insanla diyalog halindeyim, hem gözlem yapıyor, dinliyor ve karakter analizleri yapıyorum. Aynı zamanda birçok genç kızımıza eğitim ve kariyer yolculukları için mentorluk ediyorum. Tüm bu süreçler sayesinde çok fazla insan tanıyorum ve onların problemleri konusunda empati yeteneğimi geliştirebiliyorum. Tüm bunların hem ulaşmak istediğim ana hedefe hem de yazdıklarıma katkısı çok büyük.
Filius’un evreni kadar tarzı da etkileyici. Yazarken karakterlerin dış görünümleri ya da stilleri sizin için önemli mi?
Yazarlık yönüm kadar moda yönümü de çok besleyen ve modayı takip etmekten son derece zevk alan bir insanım. O yüzden karakterlerimin farklılıklarını kitaba yansıtırken, stillerini kurgulamak konusunda da oldukça detaycı davrandım. Karakterleri anlayabilmenin en önemli yanlarından biri bence gözümüzde her yönüyle onları canlandırabilmek ve kendimizle ortak noktalarını bulabilmek. O yüzden 11 kadın ve diğer yan karakterlerimin stillerini özenle betimledim.
Şehir hayatı hızlı, yoğun ve zaman zaman ilhamsız gelebiliyor. Siz bu karmaşanın içinde ilhamı nerede ve nasıl buluyorsunuz?
Ben de birçoğumuz gibi yoğun bir çalışma hayatının ve hayat yoğunluğunun içerisindeyim. Fakat büyük şehirde yaşamanın gözlemlemek, daha fazla yer keşfetmek, ruh haline uyacak daha fazla seçenek bulabilmek anlamında besleyici olduğunu düşünüyorum. İstanbul benim için keşfetme, yeni şeyler görme ve sürekli hareket halinde olma yeri. Kartepe’de de kendime dinlenme ve yoğunlaşma alanı oluşturduğum bir evim var. Orayı da dinlenmek, kafamı dinlemek, daha sakin ortamda çalışmak istediğimde kullanıyorum. Ama yine de İstanbul’un karmaşasını bile özlüyorum çünkü burada görecek yaşayacak çok şey var. Sanırım benim ilhamımda sürekli keşfedilecek yeni şeyler olması.
Yazmak sizin için daha çok bir iç sesle buluşmak mı, yoksa dünyaya anlatmak istediğiniz bir şeyleri ifade etmenin yolu mu?
Çok uzun yıllar boyunca kitap yazmak ve yazar olmak istedim. Gün gelip, yazma çalışmalarıma başladığımda neden böyle bir konu seçtiğimi düşündüm ve o an yazmanın benim için dünyaya anlatmak istediğim şeylerin bir yolu, hatta en iyi yolu olduğunu anladım. Yapmak istediğim hiçbir şeyi direkt kendim için istemediğimi, her yapmak istediğimi insanlara önemli şeyler katabilmek için istediğimi fark ettim. O yüzden de yazdığım konular, karakterler, vermek istediğim mesajlar bu düşünceden bağımsız olamazdı. İlk kitabımla da tarzımı oluşturmuş oldum, sanırım bundan sonrası yazacağım kitaplar da tamamen bu amacımla doğru orantılı olarak ilerleyecek.
Size ilham veren kadınlar kimler? İster bir edebiyat karakteri, ister bir moda ikonu, isterse günlük hayatınızdan biri olabilir.
Öncelikle bana her zaman inanan ve güçlü bir karakter olabilmem için üzerimde çok büyük emeği olan annemi ilk ilham kaynağım olarak belirtmem gerek.
Bunun dışında kadınların toplumda bağımsızlığını savunması, cinsiyet rolleri konusundaki bakış açısı ile öncü bir yaklaşım sergileyen Yazar Virginia Woolf, kadın modasında devrim yaratan çok başarılı kadınlardan biri Coco Chanel, dünyanın ilk kadın savaş pilotlarından biri olan Sabiha Gökçen, o dönemlerde bir erkeğin de desteğini almadan tahtta olma cesaretini gösteren ve tarihte belki de büyük bir kırılım yaratmayı başaran Queen Elizabeth I gibi etkilendiğim kendi alanında çok önemli başarılara imza atmış olan birçok kadın var. Gözlerimizi geçmişe ve günümüze çevirdiğimizde hepimize ilham olan ve unutulmamalarını sağlayan yegane şey, bulundukları zamana ve koşullara yeni bir ses getirebilmeleri, düşündüklerini ve inandıklarını bir şekilde (çizdikleriyle, yazdıklarıyla, tasarladıklarıyla, icra ettikleriyle, yönettikleriyle…) insanlara aktarmayı başarabilmeleri ve onları aydınlatabilmeleri. O yüzden kabuğundan çıkma cesareti göstererek, insanların hayatına dokunmuş ve onlara ilham vermiş her kadın benim için çok değerli.
Dijital çağda yazarlık artık sadece kitapla sınırlı değil. Sosyal medyayla aranızda nasıl bir ilişki var? Okuyucunuzla yeni mecralarda nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
Sosyal medyada tarzıma hitap eden tüm mecralarda yer almaya çalışıyorum. Düşündüklerimi, yaptıklarımı, keşiflerimi, kendi hayatımdan insanlara ilham verebilecek birçok şeyi paylaşmayı da seviyorum. Benden genel olarak mentorluk almak, bilgi almak, danışmak isteyen herkesle interaktif bir şekilde diyalog halindeyim ve olabildiğince fazla sayıda insanın hayatına dokunmaya çalışıyorum.
Günümüzde kadın olmak, hele ki üretken ve yaratıcı bir kadın olmak pek çok şeyi aynı anda yürütmek demek. Kendi iç dengenizin peşinden nasıl gidiyorsunuz?
Kadın olmak demek gerçekten birçok şeye aynı anda yetişmeyi, mücadele etmeyi gerektiriyor ama bu düşüncenin olumsuz tarafına yönelmeyi hiç tercih etmedim bilakis bunun süper gücümüz olduğuna inanmak istiyorum. Bazen düşüşler de çıkışlar da oluyor ama beni motive eden şey nihayetinde çok iyi bir amaca doğru yürüyor olmak. Hedeflediğim noktaları hayal etmek ve oraya odaklı kalmak iç dengemi de korumamı sağlıyor.
NYXmag okurları için son bir soru: Kendi hikâyesini yazmak isteyen, ama nereden başlayacağını bilemeyen kadınlara ne önerirsiniz?
Bu yol uzun, sabır ve inanç gerektiriyor. Öncelikle kendinize ve anlatmak istediğiniz hikâyeye gerçekten inanmalısınız. O inancı uzun süre korumak, yolun yarısında bırakmamak için çok önemli. İlk adımda, sizi neyin yazmaya iteceğini keşfedin. Ne tür bir hikâye anlatmak size keyif verir? Hangi temayı işlerken kendinizi en özgür hissedersiniz? Çünkü bir yazar olarak siz keyif almazsanız, okuyucu da o tutkuyu hissedemez. Ardından hikâyenizin temel taşlarını inşa edin: zaman, mekân, karakterler, olay örgüsü… Ana hatları belirlemek – giriş, gelişme, sonuç gibi – yazarken yolda kaybolmamanıza yardımcı olur. Hikâyeniz size ait ama aynı zamanda evrensel olabilir. Bu yüzden detaylar kadar duygulara da kulak verin.
Ve en önemlisi: Başlamak için mükemmel anı beklemeyin. Yazmaya başladığınız an, zaten en doğru andır.