Writer: Burçin Ölmez Türk
Date: 28/07/2025
Münteha Adalı / Girişimci, Yatırımcı ve Sosyal Etki Stratejisti
Röportaj: Burçin Ölmez Türk / [email protected]
Münteha Adalı, iş dünyasında girişimci ve yatırımcı olarak Güvensan şirketinin CEO’su, 39 Kalamış Marina Hotel & Restoranın kurucusu, 39 Sanat Galerisi “Sanatı ve Sanatçıyı destekleyen mottosu ile CEO’su olmasının yanı sıra, sosyal etki stratejisti olarak toplumsal sorumluluk ve değişim için yaptığı çalışmalar ve projeleriyle tanınır. İş dünyasında sadece kâr odaklı değil, toplumsal fayda yaratmaya da önem veren bir yaklaşım benimsemekte, şirketlerin sadece ticaret yapmakla kalmayıp topluma katkı sağlamaları gerektiğine inanmaktadır. Bu misyonla hareket ederek, kendi sosyal girişimi olan Sosyal Fabrika’ da yarattığı ve liderlik ettiği projeler ile; gençlerin, çocukların, kadınların ve erkeklerin, toplumsal normları aşarak, kendi potansiyellerini gerçekleştirebileceği daha iyi bir gelecek inşa etmeleri için çalışmaktadır.
Türkiye’deki ilk ve tek kadın odaklı yatırım platformu, ARYA Kadın Yatırım Platformu’nun kurucu ortağıdır. KAGİDER, TOBB, PWN, GEN TÜRKİYE, HABİTAT, TUED gibi STK’larda toplumsal fayda yaratan projelere katkı sağlayan Adalı aynı zamanda Arel Üniversitesi, YenidenBiz ve Binyaprak Danışma Kurulu’ndadır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların iş dünyasındaki varlığı, sınıflar arası eşitsizlik, gençler, çocuklar, girişimcilik gibi toplumun her kesimini kapsayan konularda farkındalık yaratmakla kalmayıp değişim ve dönüşüm elçileri yaratmayı hedefleyen projeler gerçekleştirmiştir.
Münteha Adalı ile ilham veren çalışmalarını konuştuk.
Girişimci, yatırımcı, iş insanı, toplum gönüllüsü… gibi birçok rolünüz var bu hayatta. Biraz da sizi sizden dinlemek isteriz. Münteha Adalı kimdir? Bir de sormadan geçemeyeceğim. İsminizin anlamı nedir?
Öncelikle sorularla beni tanıma isteğinize çok teşekkür ederim. Ben öğrenme isteğime hizmet ediyorum, bu nedenle başkalarına göre çok karışık bana göre bir düzen içinde farklı gözüken ama kendi içimde bunları birbirine bağladığım halkalar olarak görüyorum. Odağımda benden, gördüklerimden, duyduklarımdan, gözlemlerim sonu biriktirdiklerimden göz ardı edilmiş İNSAN var. Bilinenler, konuşulmayan, şimdi sırası değil denilen duyguları ile bizler, hepimiz varız. Fayda odağında temel hedefim, fark etmek, konuşarak, eyleme dönüştürerek çözüme giden süreçler. Hayal denilse de hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Tutunmak en kıymetlisi.
Münteha; Gökyüzünde meleklerin ulaştığı son nokta, “son” ya da “nihayet” demek.
Bu da bana her zaman bitmek bilmeyen bir arayışın, sürekli dönüşüm ve yenilenmenin gerekliliği görevini verdi sanırım. Hiçbir şey son değil, her son yeni bir başlangıç.
Sizi sosyal fayda yaratmaya iten motivasyon neydi? Sosyal fayda yaratmak neden önemli?
Bilinen gerçeklerin, göz ardı edilmesi hiç yokmuş ya da hiç yaşanmamış gibi ele alınması, birbirimizi tanımadan yaptığımız yargılar, ötekileştirme sonucu derinleşen eşitsizlikler. Kapital etkiye odaklanan dünyanın insandan uzaklaşması hali.
Sosyal faydayı sadece “iyi niyet” ya da bir hayal, bir umut değil; geleceği birlikte inşa etmenin en akılcı ve kalıcı yolu olarak görüyorum.
30 Mayıs Sosyal Etki günü olarak belirlendi. Sosyal Etki Günü olmasının sağlayacağı faydalar nelerdir?
30 Mayıs tarihini, ilk kez gerçekleştirdiğimiz Sosyal Etki Zirvesi’yle birlikte “Sosyal Etki Günü” olarak tescil ettirdik. Sosyal etkinin yalnızca belirli alanlarla sınırlı kalmadığını; toplumsal dönüşümün tüm taraflarının katılımıyla ve ortak değerler etrafında mümkün olduğunu vurgulamaktı.
Her tescilli gün bir eşitsizliğin karşısında bir duruş ve farkındalık sergileme günüdür. İlgili konuda çözüme giden süreçte yapılan çalışmaların unutulmaması ve gündemde kalması içindir.
Yoksa dönemsel moda kelimelerin akıbeti ile unutulacak veya tekrar başa dönülecek ve daha önce bu konularda hiçbir şey yapılmamış gibi ele alınacak çözüme giden süreçte zaman kaybı olacağı düşüncesi ile tescilledik. Bugünden geleceğe iz bırakma motivasyonu ile.
Sosyal Etki Günü, yalnızca özel bir gün değil; birlikte dönüşüm fikrinin her yıl yeniden hatırlanacağı güçlü bir gelecektir.
Toplumsal dönüşümün ve eşitliğin önündeki en büyük engelleri 1.ve 2. Zirvede odağımıza alarak, bu alanda görünürlüğü artırmak, etkiyi yaygınlaştırmak ve kolektif çabalarla etkisini artırmayı hedefliyoruz.
Türkiye’yi sosyal girişimcilik konusunu nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye’de sosyal girişimcilik giderek önem kazanmakta ve genç girişimcilerin dikkatini çeken bir alan olarak ciddi bir potansiyel var ama bu ekosistem yeterince güçlü değil.
Son yıllarda birçok sosyal girişim projesi hayata geçirilmiştir.
Mevcut engeller ve zorluklara rağmen, sosyal girişimciliğin toplumsal sorunlara sürdürülebilir çözümler üretme potansiyeli bu alana yeni girişimcileri çekmektedir.
Ülkenin genç nüfusu, teknolojik altyapısı ve iş dünyasında girişimcilik kültürünün gelişmesi sosyal girişimciliğin yaygınlaşmasına imkân sağlamasının yanı sıra sosyal girişimciliği destekleyici hukuki düzenlemelerin yetersizliği, finansman sıkıntıları ve toplumsal farkındalığın yetersiz olması gibi konular Türkiye’deki sosyal girişimcilik ekosisteminin gelişmesine engel olmaktadır.
Özetle, Türkiye’de sosyal girişimcilik potansiyeli yüksektir ancak sürekli destek ve teşviklerle girişimcilerin daha etkin bir şekilde çalışmalarına olanak sağlanmalıdır. Bu nedenle sosyal etki zirvesi ile bu süregelen sorunları, ihtiyaçları gündemde tutmaya çalışıyoruz.
Bir moda kavram olmadığının altını çizip kapital etkisi ile ilgisini ve önemini belirtiyoruz.
Sosyal Fabrika, Erkekler Konuşuyor ve Mavi Yaka Hikayeleri projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Günümüzde işletmelerin sadece üretim yapan yapılar olmaktan çıkıp, toplumsal değişimin ve sürdürülebilir dönüşümün öncüsü olması gerektiği ihtiyacı net. Bu nedenle işletmelerin toplumsal dönüşümün sürdürülebilir öncüsü olması gerektiği inancıyla, ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, fabrikaları sadece üretim yapılan merkezler değil, çalışanların sosyalleşebileceği, sanat, spor, kültür aktivitelerinde bulunabileceği, teknolojinin geliştirileceği, eğitimlerin verileceği merkezler olarak kurgulamış olmasından ilhamla bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz tüm sosyal sorumluluk çalışmalarını “Sosyal Fabrika” başlığı altında topladık.
“Erkekler Konuşuyor” projesi toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmalarına farklı bir boyut kazandırarak, sadece kadın üzerinden değil toplumun diğer yarısı olan erkeklerin de bu süreçte kendilerine yapılan cinsiyetçi kodlamalardan yola çıkarak aktif bir şekilde yer almasını sağlıyor.
“Sözü Olan Kadınlar” projesi, toplumsal fayda yaratma konusunda sorumluluk almış kadınlarla yapılan ilham verici sohbetlerden oluşuyor. Sözlerini eyleme dönüştüren kadınların hikayeleri, diğer bireylere de yol gösterici oluyor. ‘’Mavi Yaka & Beyaz Yaka Hikayeleri’’ İki yakamızı bir araya getirdik ile sınıfsal eşitsizliklere dikkat çekmek farklı bir bakış kazandırmayı hedefliyoruz.
Türkiye’deki ilk ve tek kadın odaklı yatırım platformu, ARYA Kadın Yatırım Platformu’nun kurucu ortağısınız. Bu platforma kimler başvurabiliyor?
ARYA Kadın Yatırım Platformu, Türkiye’de kadın girişimciliğinin sürdürülebilir olması niyetiyle hayata geçirdiğimiz bir sosyal girişimdir. Bu yatırım platformunda kadın girişimcileri yalnızca finansal destekle değil, bilgi, mentorluk ve güçlü bir network ağıyla da güçlendirme hedefiyle hayata geçirdik. Yatırımcı ve girişimcilerin bir arada olduğu güçlü bir network ağı.
ARYA, kadın girişimcilere özel bir yatırım ve destek ağı sunarak onların iş dünyasında daha güçlü ve sürdürülebilir bir şekilde var olmalarını sağlıyor. ARYA’ya, iş fikrini hayata geçirmiş ya da büyüme aşamasında olan kadın girişimciler başvurabiliyor. Aynı zamanda kadın girişimcilere yatırım yapmak isteyen bireyler ve kurumlar da platformun parçası olabiliyor. Burada amacımız, kadınların iş dünyasında daha sağlam adımlarla ilerlemelerini ve sürdürülebilir başarılar elde etmelerini mümkün kılmak. 2023 itibari ile Arya & İş bankası Maksis ortaklığında etki yatırım fonunu kurduk. Artık şirket ortağı en az bir kadının olduğu cinsiyet dengeli şirketlerde bu fondan yatırım yapılmaktadır.
Sosyal Etki Zirvesi fikri nasıl ortaya çıktı? Bu süreçteki paydaşlarınız kimlerdi?
Sosyal etki zirvesi yıllardır sessizce zamanının gelmesini bekledi; deneyimlenmiş tecrübelerim, gözlemlerim, yazdıklarım, hayata geçirdiğim projelerim, olmasını istediğim tüm duygularım ve her kesimden duyduğum çözüm arayış eleştirileri bu niyetimin gerçekleşmesinde en temel güç ve motive eden gerçekliği oldu.
Bir gün, Kalamış’ta, 39 Kalamış Marina Hotel’de Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi’nin bir röportaj ziyareti sırasında o niyetimi ifade ettiğimde ilk inananları olarak haydi yapalım motivasyonu en güçlü harekete geçiren güç oldu. NBE’ye bana, projeye inançları ve birlikte çıktığımız bu yolcukta teşekkürlerimi buradan da paylaşmak isterim.
Toplumsal dönüşümün ve eşitliğin önündeki en büyük engel önyargılar. ‘Ön yargıları parçalamak atomu parçalamaktan zor’ der Einstein. Bu zorluğu nasıl fırsata dönüştürüyorsunuz?
Bence; her önyargının altında bir hikâye var. Yıllardır süre gelen bize öğretilen yargılar bunlar… Biz bu hikâyeleri dinlemeye ve anlamaya çalışıyoruz. Dönüşüm, yargılamadan konuşabilme cesaretiyle başlıyor. Bu yüzden birbirimizi gerçekten duymaya, anlamaya ve bir olmaya ihtiyacımız var. Halden anlamak önemli, alttan almak değil, kendimizi bir başkasını ötekileştirip konumlandırma çabamızın farkındalığı da önemli. Bunun için kişinin kendi gerçeğini kabul edip barışması ve bunlarla yol alması özgürlüğe giden en kısa ve anlamlı yolu olacaktır.
Geleceğe yönelik hayalleriniz nelerdir?
Yıllardır sorun varsa çözümde vardır dedim ve diyorum. Ve aranan, zor olduğu söylenen çözümün ise sorunun taaa içerisinde olduğunu bilenlerdenim. Bu nedenle soruna değil hep çözüme odaklandım. Sorunlar fırsatlardır, sadece çözüme odaklananları bekler, bu fırsatı görenlere kapısını açar.
Bugün ve gelecekte sosyal etki alanının yalnızca “iyi niyet” değil, sistemin kendisi haline gelmesini toplumsal gelişim içinde çok önemli buluyorum.
Daha fazla dayanışma, daha fazla birliktelik, daha fazla adalet, daha fazla şeffaflık olmazların olabilire dönebildiği ve her alanda eşit temsiliyetin hayal değil gerçeğin ta kendisi olduğunu bilmek ve bu amaç etrafında buluşmak güzel olmaz mı? Tabi ki olur ise çabamızı bu noktada birleştirmeliyiz.
Gelecek nesillere sosyal etki yaratmaları anlamında tavsiyeleriniz nelerdir?
Bence herkes öncelikle kendine basit ama derin bir soru sorarak başlamalı: “Beni ne rahatsız ediyor, ben neyi ve niye değiştirmek istiyorum, kimlerle, nasıl? Ve hangi kültürde hangi insan kaynağı ile?”
Bu duygunun peşinden gitmek, bireyin sosyal faydayı yaşamlarının, iş modellerinin ve hatta yaşam amaçlarının bir parçası haline getirmelerini sağlar.
Sosyal etki yaratmak, büyük projelere ya da büyük bütçelere bağlı değildir; önemli olan, etrafınızda olanları görmek, bana ne dememek, ben neyi değiştirebilirim çıkmazına düşmemek, sorgulamak, sorgulatmak, çözümün bir parçası olmaya cesaret etmektir.
Ve biliyoruz ki değişim ve dönüşüm yaratmak isteyen herkes için; sizi vazgeçirmeye çalışacak bir ses ya da bir söz, bir hareket, bir kulağa fısıldanan korku dalgası mutlaka olacaktır.
Mesele o sesi duymak ama kendi gerçeğiniz içinde bir çıkış yolu bulup, inançla, niyetle cesaretle ilk adımı atmaktan vazgeçmemek ve inandığınız yolda kararlılıkla yürümektir.
Unutmayalım ki her kapital etkinin bir sosyal etki çıktısı vardır, bunu bulmak ve paylaşmak en kısa yoludur.